05 Ağustos 2023

Akbelen'i korumak adil geçişle mümkün

2023 yılı Mayıs ayında yayımlanan bir çalışmaya göre, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine yalnızca 2021 yılında verilen teşvikler, zeytin üretiminde aynı sayıda istihdam yaratmak için yeterli

Mayıs 2023'te yayımlanan 'Kömürün Ötesinde Milas' başlıklı rapor, körden çıkışın teknik boyutlarının ötesine geçerek toplumsal yönlerini inceliyor. Ekolojik, sosyal, kamu sağlığı gibi alanlarda büyük bir yıkıma neden olan kömür madenleri ve kömürlü termik santrallerden, katılım, bölüşüm ve tanınma adaletini gözeten bir yeşil ekonomiye geçişle mümkün olduğunun altını çiziyor. 

Raporda, kömürlü termik santrallerde ve kömür madenlerinde çalışmanın, kamu sağlığına ve çevreye verdiği zarar nedeniyle yöre halkı tarafından arzu edilmediği belirtiliyor. Ancak bölgedeki maden ve santrallerin, yerel ekonomiyi kendine mahkûm ettiği de vurgulanıyor. Çalışmaya göre yöre halkı, yegane iş kaynağı olarak kömüre mecbur ediliyor.  

Öte yandan yöre halkına göre körden çıkış, kamu sağlığının geri kazanılmasının yanı sıra 'tarımsal verimliliğin artması' ve 'zeytin ve zeytinyağı üretimin geri gelmesi' demek.  

Bugün Milas'ta üretilen 100 bin ton zeytinin beşte biri, katma değer sağlayacak bir ürün haline getirilmeden başka şehirlerdeki üreticilere satılıyor. Rapora göre, 20 bin ton zeytinin işlenmesi için 50 zeytin işleme, 15 zeytinyağı üretim ve 5 sabun-şampuan imalathanesi kurulabilir. Milas'ta kömür madenciliği sektöründe 800 kişinin istihdam edildiği göz önünde bulundurulduğunda, bu gibi iyi planlanmış yatırımlarla adil bir dönüşüm gerçekleştirilebileceği vurgulanıyor. 

Rapora göre, "bölgede kömürlü termik santrallere bir yıllık teşvik miktarının sadece bir sefer için zeytin ile ilgili tesislerin kurulmasına harcanması durumunda kömür madenlerinde istihdam edilenlerin neredeyse tamamına yeni, yeşil, iklim dostu ve insan onuruna yakışır işler yaratılması mümkün."

Nitekim 2021 yılında Yatağan ve Kemerköy termik santrallerine yalnızca kapasite mekanizması kapsamında verilen desteğin 260 milyon TL olduğu belirtilmiş. 70 yeni tesisin kurulmasının maliyeti ise, yine 2021 yılı verilerine göre, 240 milyon TL olarak hesaplanmış. 

Çalışmanın araştırmacısı ve yazarı, Dr. Baran Alp Uncu'nun değerlendirmeleri şöyle:

Kömür, yerel ekonomileri kendine bağımlı kılıyor

Kömür şirketlerinin bir bölgeye girerken ya da bulundukları bölgedeki faaliyetlerini genişletirken ileri sürdükleri iddiaların başında istihdam olanaklarını artırmak, dolayısıyla da gelirleri ve refah seviyesini yükseltmek geliyor. Ancak bu temeli olmayan, yanlış bir iddia. Zira, kömür madenleri bulunduğu bölgelerde ve çevresindeki geniş alanlarda geçimlik olanaklarını yok ediyor.  

Her şeyden önce, madenlerin sebep olduğu çok yönlü ve geniş ekolojik tahribat, hâlihazırda var olan tarım, hayvancılık ve diğer geleneksel ekonomik faaliyetlere devam edilememesine yol açıyor. Toprağın, havanın ve suyun, geri döndürülemeyecek biçimde kirletilmesi ve tahrip edilmesi, bu geleneksel faaliyetlerde yöre halkının gelirini artıracak gelişmelerin yaşanmasının da önünü tıkıyor. Bununla birlikte; Hindistan, Peru, Kolombiya, Güney Afrika gibi dünyanın birçok yerinde görüldüğü üzere, kömür madenleri, yerel ekonomileri kendine bağımlı kılıyor. 

Kurulan altyapı ve yapılan yatırımlar, büyük oranda kömür sektörüne yönelik olarak gerçekleşiyor. Bu da olası kömür bölgelerinde diğer ekonomik faaliyetlerin gelişimine izin vermiyor. Sonuç olarak, yerel halklar, hayatlarını sürdürebilmelerini sağlayacak başka işler bulamıyor; madenlerde sağlığı tehdit eden, kısa süreli, güvencesiz ve zor şartlara sahip işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Üstelik kömür cevherlerinin tükenip maden sahalarının sürekli olarak genişletilmesiyle bu durum giderek büyüyen alana yayılıyor. Kısacası kömür madenleri, yerel halkın ekonomik ve fiziksel olarak yerinden edilmesine, yoksullaşmasına, geçimliklerini kaybetmesine neden oluyor. Milas'ta ve İkizköy'de de durum böyle.

Akbelen Ormanı savunulmalı

İkizköy'ün daha önce maden sahasına katılan Işıkdere mevkiinde yaşayanlar, zeytinliklerinden, tarım arazilerinden ve evlerinden olmuşlardı. Şimdi ise İkizköy'ün ve çevresinin müşterek alanı olan Akbelen Ormanı hedefte. 

Oldukça zengin bir ekosisteme sahip Akbelen Ormanı içinde bulunduğu geniş bölgenin suyunu sağlayan su toplama alanı, zeytinliklerle iç içe geçiyor, ekosistem hizmetleri ile yöre halkının temel ihtiyaçlarını karşılıyor. Aynı zamanda yöre halkı için sosyal ve kültürel olarak büyük öneme sahip. Tüm bunlar Milas'taki zeytinlikler, tarım arazileri ve köylerle beraber Akbelen Ormanı'nın da kömür madenine karşı savunulmasını gerektiriyor.

Milas'ta adil geçiş mümkün  

Milas, kömürden kurtulmanın birçok imkanını barındırıyor. Bunların başında, AB coğrafya işaretli olma özelliği taşıyan ve katma değeri yüksek zeytin ve zeytinyağı üretimi, organik tarım, şifalı ot yetiştiriciliği, -iklim değişikliğine uyumlu yeni yöntemler benimsendiği takdirde- arıcılık ve yeşil turizm geliyor. Bu alanlarda sosyal ve ekonomik adalet ilkelerine bağlı doğru planlamanın gerçekleştirilmesi, yatırımların yapılması ve üretim örgütlenme modellerinin geliştirilmesi gerekiyor. 

Katılımcılık esasına dayalı bir adil geçiş süreci hayata geçirildiği sürece, kömür sektörünün asılsız iddialarının aksine, yörede hem ekosistem ve iklim korunabilir hem de yöre halkı yeni, temiz ve insanlık onuruna yakışır işlerde çalışabilir.


Kaynak Çalışma: "Kömürün Ötesinde Milas"

Baran Alp Uncu kimdir?

Dr. Baran Alp Uncu, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdikten sonra yüksek lisans derecesini sosyoloji alanında McGill Üniversitesi'nden aldı. Doktora eğitimini London School of Economics (LSE) Sosyoloji Bölümü'nde tamamladı. 2007-2017 yılları arasında Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde çalıştı. Akademik çalışmalarına bağımsız araştırmacı olarak devam eden Uncu, çeşitli STK ve araştırma kuruluşlarının araştırma projelerinde yer almaktadır.. Akademik ilgi alanları arasında toplumsal hareketler, sivil toplum, küreselleşme, ekoloji ve iklim krizi siyaseti bulunuyor.

 

İklim Masası Hakkında

İklim Masası, basına bilimsel temelli iklim haberleri servis etmek amacıyla kurulmuştur. İklim değişikliğini, ekonomiden tarıma, biyoçeşitliliğe etkilerinden toplumsal sonuçlarına, tüm yönleriyle ele almayı hedefleyen bir haber servisidir.

Bilim insanları tarafından İklim Masası için kaleme alınan haber metinleri, gazetecilere ve basın kuruluşlarına ücretsiz sunulur.

Gazeteciler, haberi hazırlayan bilim insanını ve İklim Masası’nı referans göstermek kaydıyla, metinlerin tamamını veya bir kısmını kullanabilir ve metinlerden alıntı yapabilir. 

İklim Masası, iklim değişikliğiyle ilgili basında yer alan haberlerin nicelik, nitelik ve konu çeşitliliği bakımından gelişmesini hedefler. İklim değişikliği konusundaki çalışmaları daha görünür kılmayı, yeni araştırmalara ilham vermeyi ve iklim değişikliği konusunda üretilen akademik bilgiyi bir araya getirerek gazeteciler için güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçlar.

T24 İklim Masası köşesini herhangi bir kurumdan karşılık almadan yayımlamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’de zeytinciliğe en uygun alanlar daralabilir

Yeni yapılan bir çalışma, iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’de zeytin üretimine en uygun alanlarda daralma beklendiğine işaret ediyor. Dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden olan Türkiye’de, üretimin en yoğun olduğu Ege Bölgesi, en büyük risk ile karşı karşıya. Bugün Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinin kıyılarında yoğunlaşan zeytinciliğe elverişli alanların kuzeye, iç kesimlere ve daha yüksek rakımlara doğru kayması bekleniyor

COP29 kararları zayıf: ‘Jeopolitik gelişmeler iklim eylemini yavaşlatıyor’

Bakü’de düzenlenen COP29’da 2035’e kadar yıllık 300 milyar dolarlık yeni finansman hedefi belirlendi ve piyasa mekanizmalarının kuralları hakkında anlaşmaya varıldı. Yeni finansman hedefinin oldukça düşük olduğuna dikkat çeken uzmanlara göre bu durum, iklim değişikliğini önceliklendirmeyi zorlaştıran olumsuz jeopolitik koşullar ile yakından ilgili. Bu durumdan en fazla zarar görenler ise küçük ada devletleri ve en az gelişmiş ülkeler olacak. COP29’un bir diğer önemli sonucu olan piyasa mekanizmalarının kuralları ise kötüye kullanımı engellemek için yeterli olmayabilir. Uzmanlar, sistemin birçok devlet için para kazanma aracına dönüşebileceği uyarısında bulunuyor

İklim değişikliğine uyum için daha fazla finansman ayrılmalı

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine daha dirençli hale gelmek için hayata geçirilmesi gereken ‘uyum’ politikaları, bugün hala yeterince önceliklendirilmiyor. Uyum için ihtiyaç duyulan finansman ile sağlanabilen miktar arasında en az 187 milyar dolar fark olduğu hesaplanıyor. Uzmanlar, küresel ısınmayı sınırlandırmayı başarsak dahi ortadan kalkmayacak bazı sorunlar ile karşı karşıya olduğumuzu vurguluyor. Bu nedenle hem uyum için daha fazla finansman ayrılması hem de gelişmekte olan ülkelerin bu finansmana erişiminin kolaylaştırılması gerekiyor

"
"