02 Ekim 2025

Necati Zincirkıran için...

Necati Zincirkıran çok iyi bir gazeteciydi, kendi döneminin efsanesiydi. "Gazete mutfağı"nın inceliklerini ondan öğrendim. Huzur içinde uyu Necati Kaptan...

Necati Zincirkıran

Evet, yine aynı cümle:

Hatıralar dipsiz bir kuyu,
beni dibe doğru çekiyor...

Ve yine o cümle:

Yaşlı hatıralarla baş başayım.

Yine aynı cümleler,
zira yine bir ölümle daha başbaşayım.
İçim acıyor.
Efsane bir gazeteciyi,
bir dostu kaybettim:
Necati Zincirkıran.
Bir diğer adıyla:
Necati Kaptan...

Necati Zincirkıran

Denize olan aşkı hiç tükenmedi.
Bir zamanlar ben de kısa süreli de
olsa denizciydim.
Peace ile Akdeniz'de seyir halindeyken
bana bir gün şöyle seslenmişti
Necati Kaptan uzaklardan:

Messina Boğazı, Sicilya,
16 Mayıs 2012, Çarşamba,
Saat 12.55

Açık denizde fırtınalı geçen 47.5 saat sonrası birazdan karaya ayak basacağız.
Önümüzden upuzun direği
ve tepesindeki gözcüsüyle
fındık kabuğu gibi bir kılıç balığı teknesi
pata pata, pata pata geçiyor.
Necati Kaptan’dan cep telefonuma
yeni bir mesaj:

Bahriye Mektebi’ndeyken her gece
gemicilik opereti diye bir şarkıyı İstiklal Marşı’ndan sonra söyler ve uygun adımla yatmaya giderdik.
Son bölümü şöyleydi:

Gemimiz limana avdette
neşeler doluyor
bütün meşakkatler, zahmetler
hepsi birden unutuluyor.

Bugün bile kuvvetli havalarla karşılaşıp
bir sakin limana vardığımda,
bağıra bağıra bu şarkıyı söylerim.

Necati Zincirkıran'la
1972 yılı başlarında tanışmıştım.
12 Mart askeri darbesini yaşıyorduk.
44 aylık hapis cezam kesinleşmişti.
Altan Abi (Öymen) beni Ankara'dan
İstanbul'a Zincirkıran'ın yanına göndermişti,
hapisten sıyırayım diye...
Necati Bey o tarihlerde
Günaydın gazetesinin başındaydı.
Hürriyet'i 1.5 milyon tiraja
çıkardıktan sonra,
Haldun Simavi'yle birlikte ayrılmış
Günaydın'ı kurmuş, onu da ülkenin
en çok satan gazetesi yapmıştı.
Zincirkıran o sıkıntılı zamanlarımda
(yeni evliydim, kızım yeni doğmuştu)
beni Günaydın gazetesinde
"sakladı" ve hapse girmemi önledi.
Bunu hiç unutmam.
Beni yazı işlerinde himaye etti.
Yanıma foto muhabirleri verip,
adımı kullanmadan, beni
habere, röportaja gönderdi.
Ekose etekli levrek başlıklı
bir röportajım hâlâ aklımdadır,
çok ses getirmişti,
(Yazı Müdürü Rahmi Turan
sayesinde...)

Hasan Cemal'in, 12 Mart dönemine kadar Dışişleri Bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil'in verdiği yemek davetine ilişkin Günaydın'da yayımlanan haberi


Necati Bey'le çalışırken,
bol renkli, bol soslu Günaydın tarzı
gazeteciliği de öğrenmiştim.
"Gazete mutfağı"nın incelikleri,
örneğin fotoğraf altı yazmanın önemi...
Zincirkıran bana bunları iyi anlatmıştı.
Bu konuyu öylesine abartmıştım ki,
Cumhuriyet'teki genel yayın yönetmenliğim
sırasında sekreter arkadaşlarımı
zaman zaman bunaltır olmuştum.
Bu arada, 1973 genel seçimleri öncesinde,
Zincirkıran'ın isteğiyle,
bir siyah-beyaz haber eki
yapmıştık Günaydın'a,
Tanju Akerson'la birlikte.
Epeyce tiraj ve prestij getirmişti gazeteye...
Bu hafıza ne kadar tuhaf,
insanın önüne neler neler getirip
bırakıyor.
Necati Zincirkıran
çok iyi bir insandı.
Çok iyi bir aile babasıydı.
Ve çok iyi bir gazeteciydi,
kendi döneminin efsanesiydi.
Seni hep iyi hatırlayacağım,
rahmetle anacağım,
huzur içinde uyu Necati Bey...

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 14 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

- Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

- Demokrasi Korkusu (1986)

- Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

- Özal Hikâyesi (1989)

- Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

- Kürtler (2003)

- Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

- Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

- Barışa Emanet Olun (2011)

- 1915: Ermeni Soykırımı (2012)

- Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

- Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Zamane Diktatörleri (2024)

Yazarın Diğer Yazıları

New York'ta güzel bir gün; Trump kaybetti, Mamdani kazandı!

"Türkiye'de güzel bir gün, Erdoğan seçimleri kaybetti" manşetlerini biz de atacağız, o gün gelecek bize de...

New York Times başyazısında sormuş: Demokrasimiz elden gidiyor mu?

New York Times'ın iki tam sayfalık 'demokrasimiz elden gidiyor mu' başlığını taşıyan 12 maddelik başyazısını okuyunca, elbette Türkiye'yi düşündüm. İçim fena oldu...

Sevgili Osman Kavala, 8 yıldır zindandasın, ama yalnız değilsin, yanındayız!

Özgürlük ve insan hakları mücadelemiz devam edecek.

"
"