ŞAHİN ALPAY.
130 gündür hapiste.
11 farklı sağlık sorunu var.
9 ayrı ilaç alıyor.
Haftada bir hastaneye gitmesi lazım.
Hastaneye gidişler sorun olabiliyor.
Hastaneye giderken bileklerine kelepçe takılıyor, bazen de itilip kakılıyor.
Görüş saatiyle hastane gidişi birbiriyle çakıştırılınca, sevgili Şahin de yakınlarıyla görüşü tercih edince, hastane bir hafta sonraya erteleniyor.
Kulaklıkları için silikon parça geliyor, teslim edilmesi uzun zaman alıyor.
Mektup yazması da, mektup alması da yasak!
En büyük derdi kitap.
Dışarıdan istediği kitapları getirtmesi yasak.
Cezaevi kütüphanesiyle yetinmesi gerekiyor, bu da hem son derece yetersiz, hem de talep çok fazla.
Bu kitapsızlık hâli, Şahin Alpay’ın sinirlerini fena hâlde bozuyor.
Ve yakınlarını çok özlüyor.
Bir tek mutluluğu, kâğıt kalemine ve yazı yazmasına izin verilmesi...
Hukuk mu, özgürlük mü, geçiniz! Bugün ‘işkence’nin daniskası yaşanmakta...
NAZLI ILICAK.
131 gündür hapiste.
Hakkında bir iddianame henüz yok.
Kitap derdi var.
Dışarıdan kitap yasak.
Cezaevi kütüphanesi de yetersiz.
Mektup yasak değil, deniliyor ama yazılan mektuplar bir türlü ulaşmıyor taraflara.
Telefon 15 günde bir.
Haftada bir de kapalı görüşme.
Bu da sadece birinci derece yakınlar için.
Açık görüş ise iki ayda bir.
Avukatlarla haftada bir görüşme var.
İzin, 45 dakika.
Bu avukat görüşmesi de, başlarında biri olmak ve kameraya çekilmek şartıyla gerçekleşiyor.
Sevgili Nazlı, hapiste epeyce yalnızlık çekiyor ve kendini tecrit edilmiş hissediyor.
AHMET ALTAN, MEHMET ALTAN.
Mehmet Altan 76, Ahmet Altan 75 gündür hapiste.
Her ikisinin de kitap derdi, mektup derdi var.
Dışarıdan kitap gelmiyor, mektup gelmiyor.
Kendileri de dışarıya, sevdiklerine ne mektup yazabiliyor, ne de mesaj gönderebiliyorlar.
Yasak!
Örneğin, Ahmet Altan el yazısıyla harıl harıl yeni bir kitap yazmakta.
Ama mesaj sayıldığı için dışarıya ulaştıramayacak, yayınlatamayacak kitabını...
Haftalık görüşme, bir başka sorun Altan kardeşler için.
Aile dışında 3 kişiyle daha görüş yapma hakları var ama bu da yasak!
Avukatlarıyla haftada 1 gün, 1 saat görüşebiliyorlar.
Oysa bu hakkın, mesai saatleri içinde ve sınırsız olması gerekiyor.
Bu da yasak.
Ama sevgili Ahmet’le Mehmet’i en çok üzen bir konu daha var:
Birbirleriyle görüşmeleri de yasak, oysa buna da hakları var.
İddianameleri bile hazırlanmamış gazeteci ve yazarlar cezaevlerinde tam bir tecrit hayatına maruz bırakılıyor
PSİKOLOJİK İŞKENCE...
Öte yandan, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde şu noktalar yer alıyor:
(1) Ergenekon ve Balyoz davaları sırasında ziyaret ettiğimiz tutukluların aile ve avukatları dışında üç arkadaşı ile de görüşebilmesine izin veriliyordu. Bu uygulama yasaklanmış.
(2) Ailelerle ayda bir yapılan açık görüş iki ayda bire, haftada bir yapılan telefon görüşmesi, 15 günde bire indirilmiş.
(3) Sınırsız avukat görüşmeleri haftada bir kez ve sadece bir saate indirilmiş.
(4) Avukat görüşmeleri bir infaz memuru eşliğinde ve kamera gözetiminde yapılmakta.
(5) Dışarı mektup dâhil yazılı herhangi bir materyal gönderilmesine izin verilmiyor. Dışarıdan da hiçbir mektuba izin verilmiyor. Gazeteci ve yazarlar bu kısıtlamayı ‘En insafsız ceza, psikolojik işkence’ diye eleştiriyor.
(6) Ergenekon ve Balyoz davaları sırasında tutuklulara aileleri, yakınları ve hatta üçüncü kişiler kitap dergi gibi basılı malzeme getirebiliyor ya da gönderebiliyordu. Şimdi dışarıdan kitap göndermek yasaklanmış durumda. Tutuklular sadece cezaevi kütüphanelerindeki kitaplarla yetinmek durumundalar.
(7) Cezaevindeki gazeteciler özellikle savunmaları için gerekli kitap ve basılı materyale ulaşamamaktan sıkıntılılar.
(8) Sağlıkları tehdit altında.
Tutuklular arasında yaşlı ve ciddi hastalıkları olanlar var. Şahin Alpay 11 kronik rahatsızlık yaşıyor. Cumhuriyet yazarı Hakan Kara bypas’lı. Aslı Erdoğan’ın felç riski var. Ahmet Turan Alkan olağan dışı kilo kaybı yaşıyor.
(9) Hastane taleplerinin karşılanmasında sıkıntı var. Aslı Erdoğan dört kez hastaneye götürülmüş ve doktoru göremeden geri gelmiş. İlaçların sağlanmasında bir haftaya varan gecikmeler söz konusu...
(10) İddianameleri bile hâlâ hazırlanmamış gazeteci ve yazarlar, insan haklarına aykırı bir şekilde cezaevlerinde tam bir tecrit hayatına maruz bırakılıyor.
146 GAZETECİ HAPİSTE!
Son bir not:
Olağanüstü Hâl’in 140 gün önce ilan edilmesinden beri hapse atılan gazeteci sayısı ise 146’ya ulaşmış durumda.
Bu hazin durumu, isteyen, bu LİNK’e bir tık yaparak öğrenebilir.
Evet, yazımın başlığındaki gibi, tam bir işkence.
Bu ‘işkence’yi hapishanelerde o kadar çok kişi yaşıyor ki...
Selahattin Demirtaş, Ahmet Türk, Ayla Akat, Figen Yüksekdağ, İdris Balüken... Gültan Kışanak... Fırat Anlı...
Ya da Cumhuriyet’çiler...
Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör.
Hangi hukuk, hangi özgürlük?..
Geçiniz!
‘İşkence’nin daniskası yaşanmakta...