Evet, lanet olsun teröre.
Evet, kahrolsun Atatürk Havalimanı’nı kana bulayanlar.
Evet, IŞİD’in barbarlığına karşı hep birlikte isyan edelim.
Evet, teröre kurban gidenlerin acılarını paylaşalım.
Yıllardır bu laneti okuyoruz.
Derin acıları içimizde hissediyoruz.
Yazıyoruz, konuşuyoruz.
Peki ne değişiyor?
Hiçbir şey.
Ne yazık ki öyle.
O zaman durup soğukkanlı düşünmek zorundayız.
Ve bu işe ‘Erdoğan iktidarı’nı sorgulamakla başlamaktan başka çaremiz yok.
Çünkü memleketi idare eden o.
Üstelik tam 14 yıldır.
Türkiye’nin dış politikada geleneksellemiş ‘dengeleri’ne dikkat et, dedik.Kulak asmadı. İçeride özgürlükleri çiğneme, dedik.
Kulak
asmadı...
Onun için de, yaşananların bir numaralı sorumlusu, Saray’daki Sultan’dan başkası değil.
Kaç yıldır bu meselelerde yapılan eleştirilere kulak tıkayan da ondan başkası değil.
Suriye’ye balıklama dalma, bataklık bizi de içine çeker, dedik.
Kulak asmadı.
Türkiye’nin dış politikada geleneksellemiş ‘dengeleri’ne dikkat et, dedik.
Kulak asmadı.
IŞİD, El Nusra gibi radikal örgütlere destek ve geçit verme, dedik.
Kulak asmadı.
Radikal İslamcı örgütleri hem Esad rejimine, hem Kürtlere karşı kullanmak gün gelir geri teper, dedik.
Kulak asmadı.
İsrail’le ilişkileri sakın sıfırlama, dedik.
Kulak asmadı.
Rusya’yla uçak krizi çılgınlıktır, dedik.
Kulak asmadı.
Mısır’da General Sisi rejimiyle bu kadar kötü olunmaz, devletler arası ilişkiler böyle yürütülmez, dedik.
Kulak asmadı.
İsrail’le, Mısır’la ilişkileri koparmak Ortadoğu’da Türkiye’yi tecrit eder, dedik.
Kulak asmadı.
Amerika’ya eyy Amerika diye kafa tutmak olmaz, dedik.
Kulak asmadı.
Avrupa Birliği’ne eyy Avrupa diye efelenmek Türkiye’yi sıkıntıya sokar, dedik.
Kulak asmadı.
Yedi düvele meydan okumak fevkalade yanlıştır, akıllı işi değildir, dedik.
Kulak asmadı.
İçeride Kürtlerle mutlaka barış yapmalısın, dedik.
Kulak asmadı.
Yalnız kendi Kürtlerinle değil, Suriye Kürtleri ile de inatla barış aramalısın, dedik.
Kulak asmadı.
Kendi Kürtleriyle, bölge Kürtleriyle barış çizgisini yakalayamayan bir Türkiye’de istikrar hayal olur, dedik.
Kulak asmadı.
İçeride demokrasi yap, dedik.
Kulak asmadı.
İçeride hukuk devleti yap, dedik.
Kulak asmadı.
İçeride özgürlükleri çiğneme, dedik.
Kulak asmadı.
Sonuç?..
Türkiye bir ‘cehennem çukuru’na yuvarlanmakta...
Kaç zamandır yapılan uyarılar gerçekleşiyor.
Bak Rusya’yla, İsrail’le ilişkileri düzeltme çabasında; Mısır’la da öyle...Evet, tam geri bastı. Kötü mü? Elbette değil.
Ama...
Şimdi diyeceksiniz ki:
Bak Rusya’yla, İsrail’le ilişkileri düzeltme çabasında; Mısır’la da öyle...
Evet, daha düne kadar hiç kulak asmadığı eleştirilerin gereğini yerine getirmeye başladı, evet, tam geri bastı.
Kötü mü? Elbette değil.
Ama o kadar büyük yanlışlar yaptı ve yapmaya da devam ediyor ki...
Demokrasi ve hukuku o kadar boşladı ve boşlamaya devam ediyor ki.
Özgürlükleri o kadar çiğnedi ve çiğnemeye devam ediyor ki.
Bu saatten sonra inandırıcı olabilmesi, herhangi bir alanda güvenilir bir ortak kabul edilmesi, yazın bir kenara, uzak ihtimaldir.
Ya da uluslararası alanda, ne Batı’da ne Doğu’da bundan böyle, fazla ciddiye alınması uzak ihtimaldir.
Coğrafyadaki yeri, stratejik konumu dolayısıyla Türkiye reelpolitika çerçervesinde hiç kuşkusuz önemsenmeye devam edecek.
AB, Türkiye’nin tamamen kopmasına razı olmayacak.
Washington, Türkiye’nin Moskova’ya fazla yaslanmasını elbette istemeyecek.
Moskova, Erdoğan’ın ‘anti-Batıcılığı’nı kaşıyarak Türkiye’yi Avrasya sularına çekmeye çalışacak vs...
Bütün bunları görebiliriz.
Ama bir kez daha vurgulamakta yarar var:
Despotluk düzenini gün geçtikçe tahkim etmekte olan Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin bir numaralı sorunu olmaya devam edecek.
Hiç hayal kurmayın.