Rojava'da Kadın Düşünce Akademisi'ndeyiz. Dersler arasında 'jineoloji' de var, kadın bilimi. Devlet ve iktidar konuşulurken bir Kürt anasının unutamadıkları sözünü aktarıyorlar: "Demek ben her gece koynuma devlet alıyormuşum, devletle yatıyormuşum..."
Duvarlarda kadın gerillalar ile Öcalan'ın ziyaretlerde çekilmiş İmralı fotoğrafları var. Yeni sistemi kâğıt üstünde oluşturmak başka, hayatın içinde pratiğe dönüştürmek, uygulamak başka. Malum sorun: Devrim ve hayatın gerçekleri. Zorluklar var. Anlatıyorlar...
RİMELAN, Rojava, Cizre Kantonu
Büyük bir bahçe içinde, ağaçlar arasında tek katlı güzel bir ev. Girişinde, Kadın Düşünce Akademisi yazıyor.
İdeolojik eğitim verilen bir yer...
Bir sınıfa giriyoruz, duvarda Öcalan’ın renkli fotoğrafının altında şu yazılı:
“Kadın öncülüğünde demokratik meclislerin inşası.”
Bu dönemin konusu buymuş.
20-25 gün süren her dönemin konusu farklı. Her devrede, değişik kurumlardan 35-40 kişilik kadın grupları eğitim görüyor...
Bir sınıfta her yaştan kadınların arasına oturup bir hatıra fotoğrafı çektiriyorum.
Dersin öğretmeni sarışın bir genç kız.
İsmi Ayhan.
Akademinin yöneticisi Dorşin anlatıyor:
“Ayhan’a ismini, Kuzey’de şehit olan PKK’li bir gerilla koymuş... Babası kanserden genç yaşta ölüyor, annesi başkasıyla evlenip Türkiye’ye gidiyor. Annesine küsüyor, bir daha görmüyor. Amcası Ayhan’ı kendi oğluyla evlendirmek isteyince, yüzüğü amcasına gerisin geriye veriyor. Amcaoğlu bunun üzerine dağa çıkıyor, PKK saflarında bir süre sonra şehit düşüyor. Ayhan da Rojava Devrimi’yle birlikte, Kürtçesi Yekitiye Star olan Kadın Meclisleri’ne katılıyor. Kendine amaç olarak da ‘kadın özgürlüğü’nü seçiyor.”
'Devleti koynuma alıyormuşum'
Akademinin koridorlarında elinde bir dal parçasıyla koşuşturan üç dört yaşında bir oğlan çocuğu dikkatimi çekiyor.
Cin gibi. Simsiyah saçlı, zeytin tanesi gibi siyah gözlü. Hem ilgi gösteriyor, hem kaçıyor benden. Yakalayıp bir fotoğraf çektirmek istiyorum ama nafile...
Onun da bir hikâyesi var.
Dinliyorum:
“Babası Arap, annesi Kürt... Babasıyla amcası bize karşı savaşan el Nusra’dalar... Annesi ise devrimden bu yana Kadın Evi'nde, bizimle çalışıyor.”
Kuzey’den geldiği anlaşılan Daşin, akademinin dersleri arasında ‘jineoloji’nin, bir başka deyişle ‘kadın bilimi’nin bulunduğunu ve bu konuyu çok önemsediklerini belirtiyor.
Söylediklerinden notlar alıyorum:
“Toplumsal özgürlük sorununun içinde kadın sorunu fazla görülmüyor. Sorun sadece kadının değil, erkeğin de sorunu... Bir derste devlet ve iktidar konusunu tartışıyorduk. 60 yaşında bir Kürt anası, ‘Demek ben her gece koynuma devlet alıyormuşum, devletle yatıyormuşum’ deyiverdi. Çünkü devleti bir erkek iktidar modeli olarak görüyor.”
Duvardaki İmralı albümü
Duvarda, PKK’li kadın gerillaların dağdaki yaşantılarından çekilmiş fotoğraflar var.
Ortasında Öcalan’ın bulunduğu büyük fotoğraf yine Öcalan’la Sırrı Süreyya Önder’in, Pervin Buldan’ın, Dr. İdris Baluken’in ve Selahattin Demirtaş’ın fotoğraflarıyla çevrelenmiş...
Kadın Düşünce Akademisi’nin bir yöneticisiyle bir ara devrim heyecanı üzerine sohbet ediyorum.
Çok açık konuşuyor:
“Bazen insan saçını başını yoluyor. Güçlükler yani... Devrim bu... Yeni bir sistem inşa ediyorsun. Ama o kadar çok zorlukları var ki... Alışılmışın dışında güçlükler...”
Doğru, haklı bir tespit.
Yeni sistemi kâğıt üstünde oluşturmak başka, hayatın içinde pratiğe dönüştürmek, uygulamak başka...
Veyahut:
Yaşamın içindeki dertlerin ağır basmaya başladığı günlerin güçlükleri ile, ‘devrim heyecanı’nın eski canlılığını yitirebileceği aşamaların içiçe geçmesi de bir başka mesele...
Malum konu ya da sorun:
Devrim ve hayatın gerçekleri...
Police Sutoro bayrağındaki üç yıldız
Bunları düşünürken, Derik’teki Süryani gencin söyledikleri aklıma geldi.
Süryani gencin aile kökleri Midyat’a gidiyor. Kendisi İsviçre’de doğmuş. Türkçesi gayet iyi. Fotoğraf çektirmek istemiyor.
Derik’e gelmiş, Süryaniler’in güvenlik örgütü Police Sutoro’ya katılmış iki yıl önce. Yardım için geldiğini söylüyor.
İşler çok mu, sorusuna yanıtı kısa:
“Evet öyle, daha işin başındayız, boğuşacağız.”
Derik’te toplam 1000 Hristiyan aile yaşıyor. Bunların 735’i Süryani, 13’ü Ermeni. Ayrıca Keldaniler var.
Öğle vakti kilise çanları duyuluyor.
Derik’te altı tane kilise varmış, Katoliklere ve Ortodokslara ait. Süryani Güvenlik Komutanı, “Bir de ortak olarak inşa ettiğimiz kardeşlik kilisesi var” diyor.
Komutan sadece Arapça bildiği için, sözleri Kürtçe üzerinden Türkçe’ye aktırılıyor.
Police Sutoro’nun bayrağının ortasında üç yıldız var. Kürtleri, Arapları ve Hristiyanları temsil ediyor.
'El Nusra zayıf, savaşı IŞİD yürütüyor'
Komutan, güçlükleri şöyle anlatıyor:
“Devrime mesafeli duran bazı partiler var. Eski Baasçılar var. Barzani’nin KDP’si var tabii. Bazen kışkırtmalar yapılıyor.”
Ne kadar çok güvenlik kordonu var.
Betondan, demirden bariyerler, kum torbaları, kontrol noktaları...
Derik’te, Asayiş Komutanlığı’nda sohbet.
Komutan fotoğraf çekilmesini istemiyor.
Söylediklerinin özeti şöyle:
“Sistem henüz oturmadığı için zorluklarımız var tabii. Derik merkez olarak savaştan uzak bir yer. Sınır olduğu için de Türkiye ve Barzani KDP’sinin kuşatması altında. Maddi olarak büyük sıkıntılarımız yok. Cizre kantonunda milletin siyasi olarak sisteme dönük talepleri var.”
Ve ekliyor:
“Daha tam oturmadı sistem... ”
Sözü ‘çeteler’e getiriyor.
Çete deyince El Nusra, IŞİD (Rojava’da buna DAİŞ deniyor ve DAŞ diye telaffuz ediyorlar) kastediliyor daha çok. Daha güçlü ve faal olan IŞİD, yani Irak Şam İslam Devleti.
Komutan şunları söylüyor:
“Derik’in çevresinde çeteler var. Şehrin içinde gizli örgütlenme, sızma çabaları söz konusu. Güçlü olan DAİŞ. El Nusra yok buralarda. El Nusra zayıf, savaşı yürüten DAİŞ. Bu da El Kaide koludur. El Nusra fazla eğitimli güç olmadığı için çabuk düştü.”
Komutan 35 yaşında.
Kuzey’de (Türkiye Kürdistanı) PKK saflarında bulunmamış.
Sözü Güney’e (Irak Kürdistanı) getiriyor:
“Çeşmenin kaynağı Barzani’dir, Derik bölgesindeki KDP’lilere dönük olarak. Ama fazla güçleri yok. Devrim, 19 Temmuz 2011 tarihinde başladı. O tarihte bir şey yapamadı KDP’liler, bu saatten sonra hiçbir şey yapamazlar.”
İlaç yok, gıda fiyatları yükseliyor, elektrik kesiliyor
Bazı güçlükleri şöyle özetliyor:
“Gıda maddesi yönünden sıkıntı yok. İlaç bulunamıyor. Mahallelerde halk meclisleri var. Ailelerin hangi sıkıntısı varsa, ilgilenip bildiriyorlar.”
Biri kulağıma eğiliyor:
“Pahalılık var. Kuşatmanın, ambargonun etkisiyle gıda maddelerinde fiyatlar yukarı doğru gidiyor.”
Komutanın odasında Süryani kayıplarının fotoğrafları asılı. İkisi PKK saflarındayken Cudi ve Abgar’da hayata veda etmiş. Diğer ikisi, Rojava Devrimi sırasında yaşamını yitirmiş...
Buralarda gündüz olsun, gece olsun elektrikler çok sık kesiliyor. Ama en azından hangi saatte kesilip, hangi saatte geleceği biliniyor. Jeneratörlerin sesi gece gündüz kulakları tırmalıyor.
Bu konuda şunları söylüyor:
“Kışa göre düzelme var elektrik kesintilerinde. Savaş sırasında santraller zarar gördü. Bu arada benzindi, mazottu buradaki petrol kuyularından. Ama yeterince temiz değil. Uzmanlarımız var ama savaştan zarar gördü makinalarımız.”
Şam'ın memurları muhafaza edilmiş
Derik ve Kamışlı dahil bazı yerlerdeki belediyelerde Şam’ın, buradaki deyişle rejimin memurları muhafaza edilmiş durumda. Maaşları da Şam’dan gelmeye devam ediyor.
Bu durum şöyle izah ediliyor:
“Pratik nedenlerden kaynaklanıyor bu durum. Eskinin kapısına bir anda kilit vursaydık, sistem olduğu gibi çökerdi. Bunun yerine, onların bilgi ve deneyimlerinden yararlanarak zamana yayıyoruz yeninin inşasını...”
Gün batımında Dicle; hayat ne güzel!
Savaşın izleri daha çok taze ve derin bu güzel topraklarda.
Ama hayat devam ediyor.
Gerçekten devrim heyecanı yaşanıyor.
Hayatın ne kadar güzel olduğunu geçen cuma gün batarken bir tepeden Dicle’yi seyrederken bir kez daha hissettim.
Aindiwar, Derik’in sınır kasabası.
Karşımızda, Türkiye tarafında, ‘Kuzey’de Cudi Dağları ve Cizre.
İpek Yolu geliyor Habur tarafından, Mardin’e, Urfa’ya doğru uzanıyor.
Dicle Nehri yılan gibi kıvrılıyor sınır boyunca, Güney’e, Irak Kürdistanı’na iniyor.
Az ötede Roma’dan kalma bir köprü kalıntısı...
Mezopotamya Ovası’nın tüm güzelliklerinin içinde çoluk çocuk herkes vur patlasın çal oynasın...
Ben de bir hatıra fotoğrafı çektiriyorum cıvıl cıvıl, kıkır kıkır Kürt çocuklarıyla, Christiana Ronaldo saç tıraşlı oğlan çocuklarıyla...
Rojava’dan 4. yazı yarına...
Twitter: @HSNCML