Küçük bir grup insanın dünyayı değiştirebileceğinden şüpheniz
olmasın.
Bugüne kadar hep öyle oldu.
Margaret Mead
TedxReset 2015, geçtiğimiz cumartesi bira partisiyle kapandı. İlk günkü konuşmaları -çalıştığım için- kaçırdım.* İkinci güne, gözlerimi ovuşturarak başladım. Duş bile almadan hızlı hızlı gitmeme rağmen ilk üç konuşma bitmişti salona girdiğimde. Burayı A noktası olarak belirleyip, B noktasına ulaşmaya çalışacağım şimdi.
'Neden itaat ediyorsunuz bu devlete?'
Mehmet Karlı’nın Hakkın Var konuşması...
Erkekleri toplasam 1 yıl kampa götüreceğim şimdi desem ne olur? Bundan sonra alışverişlerinizin yüzde 20’sini bana ödeyeceksiniz desem peki? Devletle imzaladığımız sözleşme ihlal edilmiştir. (Biz bu sözleşme gereği vergi veriyoruz, askere gidiyoruz, karşılığında devlet sorumluluklarını yerine getiriyor mu?)
Alev alev yumrukları havada sallanırken söyledi bunları Karlı. Tutkulu bir adam... Dışarıda kahve içerken kime sorsam, en çok onun konuşmasını beğendiklerini söylediler.**
'Amacım modada ‘brutal vokal’ yapmak...'
Acıyı Hisset’in diğer konuşmacısı Hatice Gökçe... Beş yıl sonra çürüyen organik kıyafetler gösterdi. Yeşil çaydan yapılıyormuş. İçinde başka malzemeler de varmış. Zamanında bir köşe yazarı “tavuğumun derisini tabağın kenarına koyarım, ‘deri’ budur benim için” diye konuşmuş. Gökçe’nin dinozor sırtlı “deri” çalışmaları büyüledi beni. Gollum’la konuşup geldim hatta...
Bir ‘sihirbaz’ mühendis...
Nihayet bölümünden Hakan Ürey... Giyilebilir ekranlardan*** bahsetti. 1968’lere dayanıyormuş bu teknoloji aslında. Ivan Sutherland’mış ilk başlayan... Sword of Damocles adı... Avrupa Araştırma Konseyi tarafından verilen prestijli ileri seviye araştırma ödülü var Ürey’in. Kızının okulunda onu ‘sihirbaz’ sanıyorlarmış (biz de ağzımız açık izledik). Bir de beni, özgeçmişinde gördüğüm, yayımladığı 160 (uluslararası) makale fena çarptı. Öyle ki şu an tezimi yazmak yerine buradayım üstelik!
'Youtube’a dakikada 300 saatlik video yükleniyor...'
Damian Radcliffe’dan öğrendiğim kadarıyla iPhone şu an 8 yaşındaymış. YouTube 10, Facebook 11... Meerkat adında bir uygulamadan bahsetti. Ben çok içine giremedim ama şuradan bakabilirsiniz.
Seks skandallı politik havlular...
Pınar Demirdağ ve Viola Renate image couture görseller yapıyor: http://www.pinar-viola.com/ Seks skandallı politik havluları Fransa’da olay olmuş. Pınar çok sade, Viola bir o kadar karışıktı. Yani kıyafetlerinden bahsediyorum. İkisinin bir arada olması ‘tamamlayıcılık’ neydi onu hatırlattı bana...
Heykel gibi çamaşır makinesi yapmak...
Can Yalman milimetrik hesaplarla çalışan bir ürün tasarımcısı. Heykel gibi çamaşır makinesi yapmak istemiş zamanında. Sallanmalı... Firma sahipleri sallanan çamaşır makinesi yaparsa işlerin iyiye gitmeyeceğini söylemiş. (Burada tüm salon çok güldük.) “İcat çıkarma” diyorlar bize hep. Ondan bahsetti. Kültürümüzden... Oysa çıkarsak hiç de fena olmayacak!
İnşallah Light in Babylon...
Babylon sistem demekmiş. Light in Babylon biz yolda giderken, kafamız karışıkken ışık olup durmamızı sağladı müziğiyle... Michal Elia Kamal (İran, İsrail’den; şahane bir kadın!), Metehan Çiftçi (“santur” çalan arkadaş), Julien Demarque (Fransız; Türkçe’si için “my Turkish is şöyle böyle” dedi) dünya müziği yapıyorlar. İstiklal’de başlamışlar söylemeye... Çok güzeller! Elia sahnede -hem konuşurken, hem de şarkı söylerken- i-na-nıl-maz! Dobra, eğlenceli ve duru... Ne desem oradaki aura geçemez şimdi... Susuyorum.
Barış için müzik vakfı...
Yeliz Baki konuşunca “sağlam bir his” aktı. Simsiyah giyindiğimizde -mesela bir tişört, bir pantolon- asıl içimizde olan ışıltımız konuşmaya başlıyor en çok, o öne çıkıyor. Yeliz Baki ve tüm müzisyenler parlıyordu... Bu öyle bir güçtü ki izleyiciye geçen, kimse onları yıkamazmış gibi. Üç ay öğretmenleri olmadan birbirine destek olan bir ekip... 95’i eğitmen olmuş bu süreçte çocukların... 65’i sahnede, 300’ü sahne arkasında... Sevinç ve sanattı dilekleri... Arada ne kadar güzel dans ettiler! Salon alkıştan yıkıldı... Edirnekapı’daki vakfa hepimiz davetliyiz.
“Haklarınızı talep edin...”
Hayrını Gör bölümünden Alexanre Gonçalves “polarize olmuş kutuplar varsa o ülke çok kolay yönetilir” dedi. Cep telefonlarının politikayı nasıl değiştirebileceğini anlattı.
'Hayallerimi çaldırmazsam her şeyi yapabilirim!'
Enes Kaya SineMasal’ı kurmuş. Önce 2+1 ev tutmuş ve iki odasını Erasmuslu arkadaşlarına kiralamış. Kira sorunu çözülünce alternatif finans modelleri üstüne düşünmüş. Kırsalda yaşayan 17 bin çocuğu sinemayla tanıştırmış. Yol ormanda ikiye ayrılıyormuş ve o en az gidilen yolu tercih etmiş. Öpüyorum gözlerinden...
'Eğer işler kötü gitseydi buraya istatistikle gelirdim...'
Hikmet Şırlak esnaf gömleği giymiş bir baba! Baba derken... Hani sevgi patlamasında “it” denir ya çok severek, biraz da hayran... Kapalıçarşı’da kilimleri varmış. “Kafanızdaki anlamı bulmaya çalışmayın” dedi. “Balatayı sıyırdım” dedi. Kilimlerin içinde Kafka, Escher, Van Gogh ruhu(!) var. Bir de Şırlak’ın aklı... “Biz sustuktan sonra hâlâ bizi dinliyorlarsa sanat olur” dedi. Gidip bir çayını mı içsem n’apsam...****
Deniz suyundan sifon, yağmur suyundan duş...
Anıl Kangal Gaziantep’te Suriyeli mültecilerle çalışıyor. Daha önce beyaz yakalı bir kadınmış. Bir gün tak etmiş ve o sesi dinlemiş. 533 gün boyunca 29 ülke ve yüzlerce şehir gezmiş. Günde 6 saat İspanyolca dersi aldığı da olmuş, 3 gün susup meditasyon yaptığı da... Deniz suyunun sifon, yağmur suyunun duş için kullanıldığı yerlerden geçmiş. Tahta yataklarda uyumuş. Dedi ki “rahat alanımdan çıkınca gördüm ki mucize gerçekleşiyormuş! Su aktı yolunu buldu...”
'Önümde tek engel var, o da ben...'
Sen Ali Denizci! Ne adamsın... Bir yalıda doğmuşsun. Milyon dolar kazanmışsın. “Para bitecek” korkusuyla harcayamamışsın ve alkole vs. başlamışsın. 3,5 sene sokakta yatmışsın. Ne olursa olsun aç kalınmıyormuş, bize öyle söyledin! Diyarbakır’da cezaevine girmişsin ve Bakırköy’e, akıl hastanesine... Sonra kendine bir metrekarelik mezar alıp bir süre orada yaşamışsın. Şimdi 423 aileye düzenli gıda götürüyorsunuz. 150 civarında öğrenciye burs... Derviş Baba’yı kurmuşsun. “Annem şiddet gören bir kadındı. Allah’ın erkek olduğunu düşünürdüm” dedin... Seni seviyorum!
Soma’da bir dayanışma ağı...
İbrahim Eke Soma’da bir dayanışma ağı kurmuş. 4 bin 245 kişiye ulaşmışlar. “Sakin ol, bağırma, dur” dememek lazımmış kriz anında... “Ağaçların altında oturan çocuklar varmış, dertleri neymiş, bir gidip bakayım” diyen politikacılara özlemi var.
Olduğun yere varmak...
Cem Şen bir zihin öğrencisiymiş. “Sahip olduğunuz şey bir çekiçse her şeyi çivi olarak görürsünüz”ü hatırlattı. “Kimsin?” sorusuyla çok ilgili ve bu soruyu çok ama çok önemsiyorum!
Atlantik Okyanusu'nu geçen kadın...
Dilek Ergül’ün çocukluk hayali Atlantik Okyanusu'nu tek başına geçmekmiş. “Korkular hayallere engel değil” dedi. Lise mezunuymuş ve yapmış ve o kadar zormuş ki... “Bu sadece bir seçim” dedi. Sadece bir seçim...
'Sizin bahaneniz ne?'
Bager Akbay Maker Eğitim Hareketi’ni başlatmış. Sınavda sorulmayan sorular üzerinde çalışıyor. “Sorunlar çıkınca yasak getiriyorsan muhafazakarsın” dedi. “Yapmamak için bahaneler bulmayın” dedi. Otoriteden bir şey beklemiyor. Bir sürü çocukla bir sürü iş yapıyor. Öğretme iddiası yok, paylaşarak... Teknolojiden şekil alan değil, ona şekil veren çocuklarla...
'En eğitimli kuşaklara sahibiz, malzeme bu...'
Yörük Kurtaran dedi ki “çocuklarımıza, kaybolduğunuzda polise git diyorduk, şimdi ne diyeceğiz?” Bilgi Üniversitesi Sosyal Kuluçka Koordinatörü o ve şuna inanıyor:
Kim ne ile uğraşıyorsa en önemli şey odur sivil toplumda... Daha büyük, daha çok değil de belki daha azdır ihtiyacımız olan... Sivil toplum, hemen, şimdi, bugün ile ilgili...
'Tövbe, kötü düşünceleri resetleyen bir teknoloji...'
Zeynep Deniz Özturhan stand-upçı. “Fırsat eşitliğinin en fazla cinayetle sağlandığı ülke burası...” dedi. ‘Evde kalmak’tan, regl olunca kullandığımız pedlerden, kozmetik dükkanlarda gördüğümüz muameleden ve ülkenin dekolte ihtiyacından bahsedip güldürdü. Bunu çok önemli buluyorum. Bir kadın, stand-up yaptığında “görünmez” olan ve öyle olması makbul sayılan kadınlık hallerini anlatarak mevcut yapıyı alaşağı etmiş oluyor. Ve sahneye çok yakışıyor! Daha çok çıksın! Daha çok anlatsın! Deniz, Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği kitabının yazarı aynı zamanda. Bir sürü nazar boncukları üflüyorum buradan ona...
Ayyuka çıktı...
Durma! bölümünün kapanış konuğu Ayyuka, Özgür Yılmaz, Altan Sebüktekin, Alican Tezer, Ahmet Kul’un Eskişehir’de kurduğu grup. Doğaçlama güzel şey ve onlar bu işi çok iyi biliyor. (Bu arada ben Eskişehirliyim...)
Fikirden harekete...
Hayalleri gerçek yapmak... Aramak... Bulup da kaybetmek... Ama ne olursa olsun yolda olmak...
B noktasına vardım!
Ali Üstündağ ve ekibine çok teşekkür ederim.*****
* Arada sohbet ederken söylediler; cuma, iş günü olduğu için katılamayanlar çokmuş benim gibi. Bir sonraki organizasyon belki cumartesi-pazar olur...
** Mehmet Karlı’da kitleleri ayağa kaldırma gücü var. “Bu etkiyi başka nerelerde kullanabilir acaba” diyenler ve bunu dileyenler oldu. Aklınızda bulunsun hocam.
*** Google glass, vuzix, oculus rift, avegant...
**** İşini çok ama çok seven, hayatı yalamış yutmuş insanlara bayılıyorum!
***** Bu arada videolar çok şıktı!
Not: Programın -ben yokken sahne alan- diğer konukları şurada.