04 Aralık 2022

Özgür irade ve evren

İnsanlık tarihinin bu döneminde, kontrolümüz dışında, kendimizi çaresiz hissetmek yerine gerçeği araştırmaya devam etmeliyiz

Hatırlarsanız Einstein'ın Kuantum Kuramı'na karşı duruşu ilk olarak 'gerçeklik' tanımı üzerinden olmuştu. Kopenhag yorumcularının "Biz baktığımız için gerçeklik var" yorumuna o ne demişti:

"Ay baktığımız için orada değil, zaten hep orada"

Yani, kimse bakmadığında bile varsa, o gerçekti.

Einstein'ın kuşku duyduğu bir diğer konu ise 'yerellik' sorunu idi. Yerellik, Görelilik Kuramı'nın bir sonucuydu ve Kuram'a göre, 'Evrende hiçbir şey ışık hızının üzerinde bir hıza sahip olamaz'dı. Buna göre anlık iletişim ya da bilgi aktarımı da olamazdı.

Bu anlamda kuantum dolanıklık etkisi, yerellik ilkesini ihlal ediyordu. Öte yandan Kopenhag grubunun kuantum yorumu da gerçeklik ilkesi ile çatışmaktaydı.

Yani, ışıktan daha hızlı hareket etmiyorsa, o yereldi.

Burada 'yerel gerçeklik' olarak adlandırılan Einstein'ın tanımlayıcı evren anlayışı karşımıza çıkıyor. Işıktan daha hızlı hareket etmiyor ve kimse bakmadığında bile varsa 'yerel gerçeklik' söz konusudur.

Ancak biliyoruz ki bu anlayış, son dönemde yapılan deneylerle büyük yara almış durumda. 1970'lerden itibaren, araştırmacılar yaptıkları deneylerde parçacıkların Bell eşitsizliğini ihlal ettiklerini gösterdiler.

Yani deney sonuçlarının, Einstein'ın savunduğu yerel gerçekçilik yerine Kopenhag grubunun radikal yorumunu desteklediği görülüyordu. Böylece fizikçiler kuantumun en gizemli etkilerinden biri olan kuantum dolanıklık etkisini de doğrulamış oldular. 

Bu alanda yaptıkları deneysel çalışmalarıyla üç bilim insanı, Alain Aspect, John F Clauser ve Anton Zeilinger 2022 yılı Nobel Fizik Ödülünü paylaştılar.

Ama tartışmalar son bulmadı.

Seçim özgürlüğü 

Bell' in ortaya koyduğu teoreme göre yapılan deneyler, yerel düzeyde bir determinizm olmadığını gösteriyordu. 

Biliyorsunuz, 'determinizm' olarak adlandırılan geleneksel doğa anlayışı, her şeyin doğa tarafından belirlendiği ve fizik yasaları ile sınırlandığı anlayışına dayanır. Determinizmin, MÖ 7. ve 6. yüzyıllarda Sokrates öncesi filozoflarca, daha sonra Aristoteles ve Stoacılar tarafından geliştirilmiş olduğunu biliyoruz.

Determinizmde, satranç oyununda olduğu gibi, her şey sıkı sıkıya kurallara bağlıdır. 

Bu deterministik bakış açısına göre maddenin davranışı da tümüyle fiziksel yasalarla belirlenir. Daha önce ne olduğu bilgisinden hareketle fizik yasalarını kullanarak daha sonra neler olacağını belirleyebilirsiniz. 

Burada özgür irade yani 'seçim özgürlüğü' çin fazla bir alan yoktur.

Peki seçim özgürlüğü ile ne kastediliyor?

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü''nden Andrew Friedman, bunu açıklarken evreni 10 farklı menüsü olan bir restoran gibi düşünün diyor, '10 tane menüden herhangi birini sipariş edebileceğinizi sanıyorsunuz, ama sonra size menüde bazılarının bittiğini söylüyorlar ve aslında sadece beş menü var. Dolayısıyla beş taneden seçim yapma özgürlüğüne sahipsiniz'. 

Burada görüyoruz ki, determinist bakış açısında doğa size ne sunuyorsa onu almak zorundasınız. 

Bell teoremine dönecek olursak, oldukça titiz tasarlanan ve gerçekleştirilen deneyler, kuantum süreçlerinin sonuçlarının yerel olarak belirlenmediğini göstermişti.

Öte yandan Kuantum mekaniği deney sonuçlarında rastgeleliğe de izin veriyordu. 

Ancak bu durum, sonuçlar üzerinde bir seçim özgürlüğü olduğu anlamına gelmiyor. 

Andrew Friedman diyor ki:

“Bell teoremi üç varsayımdan yerellik ve gerçeklik konusunda, yerel düzeyde determinizm olmadığını göstermişti ancak özgür irade (serbest seçim) konusu boşlukta kalmıştı." 

Yani kuantum ölçümünün sonucunu belirleyen bir şey yok, ama bu durum yine de seçimlerinizde sizi özgür kılmıyor.

Süperdetermizim

Peki, evren en başından 'seçim özgürlüğü' nü kısıtlamış olabilir mi? Yani her şey Büyük Patlama öncesinden belirlenmiş midir? 

'Süperdeterminizm' yani 'süperbelirleyicilik' bunun böyle olduğunu ileri sürüyor. 

Bell'in teoremine dayanan deneyler, yerel determinizmi çürütüyor, ancak süperbelirleyiciliği çürütmüyor.

Dahası süperbelirleyiciliği test etmenin veya yanlışlamanın olanağı da yok.

Bell bir röportajında diyor ki; "Cansız doğanın sahne arkasında çalışan bir süperbelirleyicilik, özgür irade bulmacasını ortadan kaldıracaktır".

Ancak fizikçilerin buna itirazları var; deniyor ki, özgür irade (seçim serbestliği) yoksa insan düşüncesinin gerçeğe erişimi de yoktur. Dolayısıyla süperbelirleyicilik, bilimin gerçeği arama veya bulma şansını ortadan kaldırır. 

Ancak son zamanlarda, bazı kuramsal fizikçiler, süperbelirleyiciliğin yani her şeyin daha evrenin başlangıcında belirlenmiş olması fikrinin kuantum fiziğindeki ölçüm problemini çözmede oldukça makul bir yol olabileceğini düşünmeye başladılar ve bu yüzden kavram fizikçilerin gündeminde duruyor.

Kuramsal fizikçi Sabine Hossenfelder süperbelirleyiciliğin, kuantum mekaniğinin görünen rastgeleliğini ortadan kaldıracağını öne sürüyor. 

Belki biraz özgürlükten vazgeçerek yerelliği ve gerçekçiliği koruyabilmenin yollarını aramalıyız, deniyor.

Süperbelirleyicilik, ayrıca kuantum mekaniğinin başka özelliklerine de bir yanıt olarak değerlendiriliyor: Kuantum olaylarının rastgeleliği yanısıra insan gözlemine veya ölçümüne bağımlı oluşları; uzayın bir noktasında yapılan bir ölçümün, başka bir yerde anlık etkisi, yani yerelsizlik olarak adlandırılan etki de bu çerçevede ele alınmakta.

Albert Einstein "Tanrı, evrenle zar atmaz" derken oldukça samimiydi. Hossenfelder ve bazı fizikçiler de bugün aynı noktadalar. 

Oysa çoğu fizikçiye göre "ihtiyacımız olan son şey, kaderciliğimizi güçlendiren bir teori!"

Diyorlar ki:

"İnsanlık tarihinin bu döneminde, kontrolümüz dışında, kendimizi çaresiz hissetmek yerine gerçeği araştırmaya devam etmeliyiz."

Gelinen noktada, evreni anlama adına ufukta başlangıcın ötesine, 'çoklu evrenler' e doğru bir yolculuk görünüyor! 


Kaynakça

Is everything predetermined? Why physicists are reviving a taboo idea

Does Superdeterminism Resolve Dilemmas Around Free Will?

Does Quantum Mechanics Rule Out Free Will?

Nafiye Güneç Kıyak kimdir?

Nafiye Güneç Kıyak, Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümü ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı. 

Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu- Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. 

Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesselshaft für Strahlen und Umweltforshung-Munchen)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. 

Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu.

1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi.

2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. 

Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. 

Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır.

Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOS; Sırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 

2019'dan bu yana T24 Haftalık’ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. 

Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Kozmik Yumurta

Kozmik Yumurta ile kaosun içinde saklı ve kozmos olmayı bekleyen bir yumurtaya atıf yapılır. Bu yumurta, içinde kozmosu oluşturacak bir yaradılış tohumu barındırmaktadır

Uzay ne kadar soğuk?

Bugün evren, Büyük Patlama'dan kaynaklanan kozmik radyasyon "banyosu" içindedir ve evrenin sıcaklığı bu radyasyon ile karakterizedir

Güneş'e yolculuk

Parker, görevini tamamlayacağı 2025 yılına kadar şaşırtıcı bir hızla yoluna devam edecek ve sonrasında Güneş'le buluşarak onun içinde kaybolacak...