01 Ocak 2021

Covid'e mesafeli bakış

Yeni yıla girmemizin, arkamıza, önümüze bakmamızın git gelinde aklımda çok bildik İngiliz antropoloğu. Afrikalıların yaşlarını nasıl bildiklerini merak eder. Araştırmak için alan çalışması yapmak üzere Afrika’ya gider. İlk gördüğü siyahiye sorar, "Kaç yaşındasın?" "Tecrübelerim kadar yaşlı, rüyalarım kadar gençim," der Afrikalı. Gregoryen takvimin yeni yılında, küresel bilinç ve düşlerimizle

Felaket.
Acısı, yası, yazmakla bitmez.
Başka?
Uzaktan bakınca,
İlk kez dünyalı olduk.
Uzaylı düşmanla değil, bilim dayanışmasında birleştik.
Birey küreselleşti.
İklim krizinde gezegenli olamazken, Covid korkusunda küreselleştik.
Yeşil devrim, sınırları aşan yeni aitliğimizin eşiğinde
Veba, tanrının cezası, kurtuluşun adresi kestirme yoldan cennetti.
İspanyol nezlesi, elimizi kolumuzu bağlayan kader.
Bugün dini ideoloji yapan devletler tapınaklara mesafe koydu.
Tarihte ilk kez dinde değil, bilimde arıyoruz yolumuzu.

Uzatmalara oynayan ulus devletler kabileleşti, ortak yaklaşım oluşturamadı.
Küresel sorunlara duyarsız, yerel sorunlara yabancılar. 
Dünya çapında silahlanmaya, bir aylık kesinti bile, dünyamızda herkesi çalışmadan bir yıl besleyebilir, barınmasını karşılayabilir, pandemiyi bitirebilirdi.
Covid, gelecek felaketlerin uyarıcısı oldu. Hazırlıklı olabilmemizin arayışları gündeme oturdu.

Türümüz reklamlarla kandırıldı, algoritmalara hapis edildi, gereksiz tüketimle şımardı, şımartıldı. Adsız alkoliklerde bireyin içkiden uzaklaştığı gibi Covid bizi tüketim patolojimizden, marka müptelalığımızdan uzaklaştırdı.
Günümüzün tapınakları AVM'ler sallantıda. Eskisi gibi kandıramayacaklar, markalarıyla kimliğimizi kiralayamayacaklar.

Desen: Selçuk Demirel

Zamanın değerini öğrendik.
Yolda perişan olmuyoruz.
Fosil yakıtlara bağımlılığımızı pekiştiren ulaşım araçlarından bir nebze uzaklaşabildik.
Evde çalışma, sanal toplantılar, internet üzerinden uzaktan eğitim ve sağlık hizmetleri günlük yaşantımızda kalıcı yer tutmaya başladı. 
Kültür, müzelerle, konserlerle, söyleşilerle evimize ücretsiz geliyor.
Meydan mitinglerinde kitleleri peşinden sürükleyen karizmatik politikacı devri kapanabilir.
İnsana yatırım değil, kapitalizm ideolojisinde işletmeciliğe dönüşen başta üniversite, eğitim sistemi sorgulanıyor, çatırdıyor, temelden dönüşebilir.
Çift maaşa talim edip ay sonunu getiremeyen aileler, çocuklarıyla birlikte sofraya oturamayan anne babalar, birbirlerini tanıma fırsatını buldu. Kimi eve hapis diye baktı, kimi evde yaşamında zenginleşti. Bitmeye yüz tutmuş sorunlu evlilikler yapılması gerekenle yüzleşirken, çiftler birlikteliklerin nedeninin derinliklerinde yeniden buluştu. 

Lakin,
Ellerinizi sıcak su ve sabunla 20 saniye yıkayın derken, akar suyu olmayan milyonların, kamplarda, sokaklarda göçmenlerin, hapishanelerde mahpusların, kışlalarda askerlerin çektiklerinin farkında değiliz. Haberlerinin yokluğunu hissetmiyoruz.
Kimimiz, normal dedikleri, kıyamete odaklı uyurgezer günlerimize ne zaman dönüleceği derdinde, kimimiz köhnemiş düzenden çıkarlarının özlemindeyken,
çoğumuz, nihayet kralı çıplak görebilmemizin özgürlüğünde, küreselleşmemizde doğacak gücün eşiğindeyiz.

Yeni yıla girmemizin, arkamıza, önümüze bakmamızın git gelinde aklımda çok bildik İngiliz antropoloğu. Afrikalıların yaşlarını nasıl bildiklerini merak eder. Araştırmak için alan çalışması yapmak üzere Afrika’ya gider. İlk gördüğü siyahiye sorar, "Kaç yaşındasın?" "Tecrübelerim kadar yaşlı, rüyalarım kadar gençim," der Afrikalı. Gregoryen takvimin yeni yılında, küresel bilinç ve düşlerimizle.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

"Bize güçlü lider lazım"

Korkum; genel seçimlere kadar zaman diliminde, iktidarla muhalefetin seçmeni hayal kırıklığına uğratmasıyla, toplumun "Bize güçlü lider lazım," şartlanması sonucu, bu günlerde başka ülkelerde de gördüğümüz gibi, "Aradığınız benim" diyen birinin, iktidar ve muhalefetin arasından sıyrılıp popülizm dalgasında başımıza bela olacağı

Tanıdık bir İstanbul mu?

"Galatada’dan Tophane’ye kadar olan caddenin hemen her iki tarafında binalar ve gelir getiren mülkler geçen zamanın içinde Hırıstiyanların ve yabancıların eline geçmiş bulunmaktadır"

Zekeriya Sertel'in dramı

Sol kimliklerini "kahraman - mağdur" diye tarihe iz bırakma endişesiyle sahneleyenler, Türkiye'nin yeni kuşakları için "tarihten bana" ne dedirtecek kadar çok. Tarihin küllerinde kıvılcım arayan rejimlerin kaçınılmaz olarak zamana karşı kendi mezarlarını kazdıkları gibi, özeleştirilerini yapamayanlar da ülkelerini aynı akibete mahkûm ediyor