İzmir HDP İl Merkezine tasarlayarak yapılan alçakça saldırıda Deniz Poyraz katledildi.
Alçaklar ve katiller kazandı; dememek için…
Siyasal cinayetleri durdurmak için…
Bir daha asla diyorsanız… Düşünün, en uzun gündesiniz, karanlık basmadan zamanınız var.
Katiller adım adım geldi, kimse görmedi mi?
Katiller gözlerimizin içine baka baka öldürdüler.
Cinayeti herkes gördü, her şey herkesin gözleri önünde oldu…
Bir silah ne kadar mermi alabiliyorsa o kadar sayıda insanı öldürmek istediğini söyleyen katil önce "tek başına" olduğunu söylemekle başlıyor. Neden acaba?
Yavaş yavaş geldiler, kimse ses çıkarmayınca hızla örgütlendiler; gizlilik içinde ama yasallıkla var oldular. Devlet içinde çöreklendiler, kötülükleri zehir oldu. Herkesi hak ihlaline alıştırdılar, katilliklerine hak verenlerin desteklerinden beslendiler… Cinayetlerini örtbas etmeliler, zorla kaybedilenler kaybedilmeli, yargısız infazlara yargı karışmamalı, kurşun atanlar kutsanmalı, adalet arayanlar süründürülmeli, toplum uyutulmalı ve yaşananların üzerine sünger çekenlere devlet madalyaları verilmeliydi.
Öyle de oldu… Biriktirerek, iş birlikleriyle geldiler. İşbirlikçiler için her şey vatan içindi!
Katillerle faili meçhul cinayetleri paylaşanlar; Meclis genel kuruluna bir türlü indirilemeyen ve sadece bin adet basılarak TBMM'nin tozlu raflarında kalmak üzere armağan edilen faili meçhul değil "faili meçhul siyasal cinayetler" raporunu bile öldürdüler…
Öldürdüler, yargısız infazlarıyla tanındılar, ünlendiler, herkesin gözü önünde olanları sakladılar, devlet içinde işbirlikçileriyle bir oldular…
Biriktirdiler, biriktirdiler…
En önemli sorunu yaşamımızın bir parçası yaptılar; cezasızlık…
"Bir ihlalin faillerinin suçlanmalarına, alıkonulmalarına, yargılanmalarına ve suçlu bulundukları takdirde uygun şekilde cezalandırılmalarına dair cezai, hukuki, idari veya fiili her türlü olanaksızlık" cezasızlıktır.
Cezasızlık; iktidarlardan iktidarlara devredilir. Alışkanlıktır ve bazı ülkelerde cezasızlık halini devretmek iktidarın politikasıdır. Türkiye her ikisine de uygundur, iklimi böyledir.
3 Kasım 1996 Susurluk kazası… 5 Mart 1997 devlet içindeki çetenin iddianame tarihi. İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin karar tarihi 12 Şubat 2001.
İddianamede 9 Şubat 1998 suç tarihi olarak gösterilmiş. Mahkemenin karar tarihi 15 Eylül 2011. On üç yıl sonra gelen karar beraat…
12 olayda 18 faili meçhul siyasal cinayet işlenmiş. Suç tarihi 1993,1994,1995,1996 yılları. Mahkemenin 13 Aralık 2019 tarihinde verdiği karar beraat ve zamanaşımı, yirmi altı yıl sonra.
Hrant Dink alçakça bir cinayetle 19 Ocak 2007 günü öldürüldü… 20 Nisan 2007 iddianame tarihi. Davasında kararlar verildi, kararlar bozuldu, yeniden kararlar verildi; on dört yıl oldu davanın yargılaması sürüyor bitmedi…
1993-1997 yılları arasında işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili iddianame 14 Temmuz 2009 tarihli ve 13 yılda hazırlanabilmiş. Davaya hangi mahkemenin bakacağı tartışması ise 10 yıl sürmüş. Karar verilmiş beraat ve zamanaşımı, ama dava daha bitmemiş durumda…
28 Kasım 2015 tarihinde Avukat Tahir Elçi öldürüldü… Beş yılda 20 Mart 2020 tarihli iddianame hazırlanabildi ve dava sürüyor…
Ülkeyi yöneten hükümetler değişse bile yasama ve yargı uygulamalarıyla cezasızlık "idari pratik" haline dönüşebilir, dönüşmüştür. Uygulamalar onaylanır, onay bulur. Süreklilik kazanır ve böyle bir pratik içinde suç şüphelileri korunur, kollanır, terfi eder, taltif edilir.
Böylece toplumda onaylanan cezasızlık hâli beslenir, gürbüzleşir ve içselleşir. Artık olağanüstü hak ihlallerinin olağanlaştırıldığı bir düzende kimse şaşırmaz, olan biten olağanlaştırılmıştır çünkü…
Her insan hakkı ihlali bir sonrakine davetiye çıkarır. Suça özenilir, nefrete alışılır. Nefret söyleminin hüküm sürdüğü en küçük bir tartışma herkesi düşmanlaştırır. Katiller görevlendirilir, bilirler bir şey olmayacaktır. Cezasızlık duvarını örmeye katkı için görevlendirmeyi bile beklemezler, bir tuğla daha koymak için öldürürler, katillikleriyle övünürler bir şey olmayacaktır nasıl olsa ve devlet içinde yuvalanmış abileri vardır, arka çıkacaklardır. Korunup kollanacaklarını bildikleri için rahattırlar. Hatta içlerinde Türk Bayrağı ile karakolda resim çektirenler bile olmuştur. Katile bu memnuniyeti sağlayanlar devletin emniyet memuru bile olsalar bir katille fotoğraf çektirme memnuniyeti başka bir övünçtür.
Biriktirerek, biriktirdikleriyle nefret söylemlerini çoğaltarak geldiler. Kinle, nefretle büyütüldüler. Silahlarına hemen ruhsat bile alabildiler, çünkü abileri devletin verdiği taşıma ruhsatlarıyla dolaşmıştı.
Biriktirerek, biriktirdikleriyle kahraman olmuşlardı, öldürdüklerinin yakınlarına mağdur deniyordu, biliyorlardı. Hak aramaları sonuçsuz kalacaktı, ezberlerindeydi sonuçlar…
Biriktirerek, biriktirdikleriyle kazanacaklardı; nasıl olsa öldürdükleri, infaz ettikleri, katlettikleri insanlar için düşman ceza hukuku uygulanacaktı. Daha ünlü, dokunulmaz, yargılanamaz olacaklardı, abilerine uzatılan yardım ellerini biliyorlardı.
Cezada; cezasızlık böyleydi. Büyüdükçe biriktirdi, biriktirdikçe sorun oldu, sorun oldukça güçlendi. Güçlendikçe düşman ceza hukukunu besledi, çeteler yarattı. Yargısız infazlarıyla, faili meçhul cinayetlerini siyasallaştırmakla yasaların kendi çıkarları için değiştirilmesinin mümkün olabildiğini anladılar, siyasetçilere yatırım yaptılar. Katiller emeklilik dönemlerinde siyasetçi olmayı, olmazsa danışmanlık yapmayı görevlerinin bir parçası saydılar. Hapishaneden kanun değişikliği ile çıkılabileceğini cinayetlerin faili meçhul siyasal cinayet olursa fevkalade yararlı olduğunu öğrendiler.
Korunup kollanıyorlardı, öldürdüklerinin yakınları mağdurdu ama yalnız bırakılıyorlardı. Onlara düşman ceza hukuku uygulanacaktı, kendileri ise silahlı dost kuvvetler olarak hapishanelerde bile bakılacaklardı…
Biriktirdiler ve öldürdüler.
Cezasızlık insan haklarını çürütür. Adalet kokar, faillerin kollandığı, mağdurların güçsüzleştirildiği bir yargıda etkisiz soruşturmalar ve yargılamalar kanayan bir yaradır artık ve katillerin çok işine yarar. Hesap verilebilirlik kimsenin işine gelmez, suç failleri de cezalandırma korkusu olmaksızın işlerine devam ederler. İş içinde işlerini öğrenen katillerle birlikte yaşayan mağdurların acıları katlanır da katlanır… Adalete olan inançlar kaybolur.
Her faili meçhul siyasal cinayetin ardından söylenen sözler….
Ancak HDP'ye yapılan saldırı, sadece HDP'lileri, mağdurları ve mağdur yakınlarını ilgilendirmez; cinayet herkesin sorunudur. Herkesin sorumluluğudur.
Failin suçu etkili bir soruşturmayla araştırılmalıdır. Bir kişiyi öldüren katilin yargılanması ve cezalandırılması kolaydır. Faili belli bir siyasal cinayette; HDP'lilerin öldürülmesi emrini verenleri yargılayabilmek de mümkündür ama çok zordur. Çünkü cezasızlık sorununu ortadan kaldırmak ve adaleti sağlamak gerekir…
Bu nedenle sorumlular saptanmalıdır. Soruşturma etkili yapmalıdır. Sadece HDP'lileri ve mağdurları ilgilendiren bir sorun olmadığını önce anlamalıyız. Bu cinayet basit bir cinayet değildir; faili ve failleri belli siyasal katliamdır.
Faillerin yargılanması önemlidir; böylece yaşam hakkının ihlali ve siyasal cinayetler önlenebilir. Hukuk işe yarayabilir. Bir daha asla katillerin kazanmamasını sağlayan adalet ve hukuk duygusu hepimizin sorumluluğu ile sağlanabilir.
Katiller kaybetsin, cezasızlık kalksın, nefret söylemi olmasın, düşman ceza hukuku terk edilsin; böyle mi istiyorsunuz?
O zaman gördüklerinizden sorumlusunuz.
Hukukun üstünlüğünü ve adaleti sağlamak için susmayın, cezasızlığı ortadan kaldırmak için elinizden geleni ardınıza komayın, yapın!
Öfkelenin; nefret söyleminden nefret etmek için, geleceğinize ve demokrasinin olmazsa olmazı insan hakları, hukuk ve adalet için demokrasiye sahip çıkmanın vaktidir.
Hukuk işe yarasın, faili belli siyasal cinayetler olmasın diyorsanız…
Şöyle mi demek istiyor musunuz?
Bir daha asla…
Bianet'te yayımlanmıştır.