İktidar pembe tablo çiziyor ama hayat öyle değil.
“Pandemiye rağmen büyüyoruz, istihdam, ihracat, refah artıyor” deniliyor ama hayat hiç öyle değil.
Gerçek hayatın açıklanan rakamlarla ilgisi yok.
Sokaklarda çöpten yiyecek toplayan çocuklar var, akşam saatlerinde pazar yerlerine gidip artık, çürük, ezik sebze ve meyve toplayan anneler var.
Sayıları her geçen gün artıyor.
Çöpten bulduğu iki bütün salatalığı kapıp annesine koşarken yüzündeki sevincin fotoğraflandığı çocuklar var.
Zonguldak’ta “en büyük hayalin nedir” diye soran televizyon muhabirine “evde yiyecek olması” diye yanıt veren genç var.
Parasızlıktan intihar eden müzisyenler, vatandaşlar var.
Motosiklet üzerinde sabahtan akşama kadar kuryelik yapan emekliler var.
Ayakkabı boyayarak hayatını kazanmaya çalışan üniversite mezunları var.
İnşaatlarda çalışarak üniversite okumaya çalışan gençler var.
Türkiye’nin reel olarak büyüdüğü yok.
Borçlanma büyüme olarak sunuluyor.
İstihdamın arttığı yok, işsizlik çığ gibi büyüyor. Kısa çalışma ödeneği sonlandırıldı, işten çıkarma yasağı kalktı. İşten çıkarmalar hızlandı. Geniş işsizlik tanımıyla 11 milyona yakın işsiz var. Gençler, üniversite mezunları, doktorlar, mühendisler yurt dışına gitmeye çalışıyorlar.
“İhracat artıyor” deniliyor ama ithalat daha fazla artıyor. Türkiye dış ticaret açığı vermeye devam ediyor.
Refah da artmıyor, azalıyor. Yoksullaşma hızla yaygınlaşıyor.
İktidarın çizdiği pembe tablo, iktidar mensupları ve yandaşları için geçerli olabilir. Siyasi ölçülerle dağıtılan ihaleleri alanlar, 4-5 yerden maaşa bağlanan bürokratlar için geçerli olabilir. Sokaktaki vatandaş için geçerli değil.
Bir taraftan işsizlik artarken bir taraftan vatandaşın cebindeki para her gün eriyor.
Yüksek enflasyon tersine artan oranlı vergi gibi vatandaşın satın alma gücünü geriletiyor. Sabit ve düşük gelir grupları mutfak enflasyonuyla baş edemez duruma geldiler.
TÜİK, tüketici olarak vatandaşa yansıyan enflasyon oranının yüzde 17.53, üretici fiyatlarında ise yüzde 42.89 olarak açıkladı.
Tabii bu rakamlar doğruysa. Eski TÜİK Başkanı’nın “rakamlarla oynanıyor, önce bakanlığa gidiyor, sonra bize geliyor” açıklamasını yaptığı günden buyana TÜİK’e olan güvensizlik bir kat daha arttı.
Bu güvensizliği besleyen kanıtlar da var. Üstelik bu kanıtlar yine TÜİK rakamlarında gizli.
TÜİK tüketici bazında yıllık enflasyonu yüzde 17.53 olarak açıkladı ancak bazı temel ihtiyaçlarda saptadığı fiyat artışları çok daha yüksek.
Örneğin; yıllık fiyat artışları zeytinyağında yüzde 38, sütte yüzde 25, ekmekte yüzde 22,5, bakliyatta yüzde 28, tavuk etinde yüzde 36, daha etinde yüzde 21, pirinçte yüzde 20, margarinde yüzde 50, ayçiçek yağında yüzde 57, mısırözü yağında yüzde 51, yumurtada yüzde 44.
Bu rakamlar da TÜİK rakamları. Görüyor ki mutfaktaki enflasyon açıklanan yıllık enflasyonun çok üzerinde.
Tüketici fiyatları ile üretici fiyatları artışındaki fark da normal değil. Tüketici fiyatlarındaki enflasyon yıllık yüzde 17.53 iken üretici fiyatlarında yüzde 43’e yakın çıkması düşündürücü. Aradaki farkın bu kadar fazla olmaması gerekiyor.
Bu farkın iki anlamı olabilir. Ya açıklanan tüketici enflasyonu olduğundan düşük gösteriliyor ya da üretici fiyatlarındaki çarpıcı artış önümüzdeki günlerde vatandaşa zam yağmuru olarak yağacak.
Vatandaş zaten gerçek enflasyonu mutfakta yaşıyor. Üretici fiyatlarındaki artışın tüketiciye yansıtılmaması mümkün olmadığına göre sabit ve alt gelir grupları için mutfağı çevirmek daha da zorlaşacak.
Enflasyon ve işsizlik rakamları son yılların rekor düzeyine çıkmış durumda.
Gerçek hayat çizilen pembe tablodaki gibi değil.
İktidarın, bir taraftan pembe tablo çizerken bir taraftan da vatandaştan tasarruf isteyerek düştüğü çelişki hayatın öyle olmadığının itirafı niteliğinde.