Çılgın Proje’nin ana gündem maddelerimizden biri oluşu malum.
Proje türlü boyutlarıyla tartışılıyor.
Şehir planlaması açısından, topografik açıdan, tarihsel benzerlikler açısından, uluslararası anlaşma hükümlerine uyarlanabilirlik açısından, maliyet-zaman vb fizibilite açısından, iktidarın ve muhalefetin ve mimari üst kurulların ve az kaldı bizim köşedeki bakkalın görüşleri açısından uzun uzun yazıp çiziliyor.
Açıkçası henüz, detaylandırılmamış, ya da detayları açıklanmamış, mevcut haliyle net görüş belirtmek için erken olduğunu düşünüyorum, ayrı konu...
ÖSYM ve peşpeşe tatmin, ardından da (tahminen) mahçup olan devlet büyüklerimiz sağolsun, tatmin sözcüğünden ikrah etmiş bünyelerimizin, çılgın sözcüğünün her türlü cümle içinde kullanılışından da bezmesine beş var.
Gelin görün ki bazı haberler, çılgınlıktan geçtim, düpedüz gerçeküstü kıvamdan tınlamaya devam ediyor. İnsanda tek bir konuyu seçip de iki kelam edecek hal, sağlam kafa bırakmıyor.
Günlerce tepki yaratan her şey, iki haftalık raf ömrü biter bitmez üstü kapanıp unutulmaya mahkum gibi adeta, herkes bildiğini okuyor.
YGS’de şifre tartışmalarının başından sonuna kadar tüm süreci eline yüzüne bulaştıran ÖSYM, pişkin pişkin, hiçbir açıklamada bulunmadan, cart diye sonuçları açıklıyor.
Durum insanı iyice yordukça haber okumayasım, televizyon izlemeyesim, hatta oldu olacak, masum bir kutup ayısı formatında uzun bir bahar uykusuna yatıp, seçimlerden sonra filan, yeni umutlarla uyanasım geliyor.
Allah muhafaza ya Dominik Cumhuriyeti’ne kaçıp Ünlüler-Gönüllüler arasında kendime muz kızartmalı, Nihat Doğan çemkirmeli, Acun kışkırtmalı bir yer edinecek; ya ekranların en bayılınası, içten, eğlenceli, çaktırmadan fena halde muhalif dizisi, bir Ankara polisiyesi Behzat Ç.’de olduğu gibi ona buna çat çut dalacak; ya da ne bileyim, Prozac alır gibi günde birkaç doz İzdivaç programları şerbeti içerek, toptan mayışmayı seçeceğim diye korkuyorum!
Şimdi, yoğun gündem içinde gözlerden belki de kaçan şu haberler, çılgınlığın daniskası değilse nedir?!
Arkadaşlarıyla yolda yürürken trafikte yanlarından geçen, Başbakan Erdoğan'ın konvoyundaki araçlara bakarak, “Oha arabalara bak kocaman” dediği belirtilen üniversite öğrencisinin yanında bitiveren, (inanılmaz duyarlı kulakları küfür ile şaşkınlık nidasını da belli ki ayırt etmekten aciz) Başbakanlık korumaları, “Vayy Başbakana küfür ettin” diyerek öğrenci kızı ve arkadaşını tutuklamışlar.
İstanbul'da, bir kız ve erkek çocuğun asla ve kat’ta kötü emeller söz konusu değilse arkadaş olamayacağına inanan, öğrenci bağyanların ahlakını cansiperane savunmaktan geri durmayan, bu şekilde düşünenlerin kimbilir kaçıncısı bir okul müdürü talimat vermiş. Okulun hademesi tarafından 13 yaşındaki bir kız çocuğundan zorla idrar alınmış ve gebelik testi yaptırılmış.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, tüm servis sağlayıcılara gönderdiği bir tebligatla, "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun"a dayanarak internet sitelerinin belli kelimeleri alan adı olarak kullanmasına yasak getirmiş.
Koskoca TİB’in, devasa internet alemini sakıncalı bir porno dünyasından ibaret addettiği anlaşılan tebligatta, sadece alan adlarıyla ilgili kısıtlamalar değil, içerik kontrolü yapılması gereken sözcükler de bulunduğundan, olay iyice abesle iştigal bir hal alıyor.
Gencecik kız çocuğuna, erkeklerle geziyor diye gebelik testi yaptırtan kepazeliğin, anlı şanlı kurumlara yayılmasının temsili gibi adeta, internet sansürünün bu yepyeni boyutunda da, akıllı delirten yasaklar yer alıyor.
Yasak sözcüğünün ta kendisinin içerikte bulunması örneğin, yasak.
Esmer ve kumrallar belli ki daha iffetli bir tablo çizmişler ki TİB gözünde, saç-ten rengi skalası içinde, sadece “sarışın” sözcüğü, yasak.
Artık nasıl acayip, nasıl çapraşık bir serbest çağrışım mekanizması işliyorsa bazılarında; “baldız, sevişme, eşcinsel, yerli, itiraf, sıcak”, ve hatta “yetişkin, nefes, etek, hikâye”...Bu sözcüklerin tümü yasak.
Yasak da yasak.
Gıtgıtgıdak, yumurtam sıcak.
Açıklamalardan tatmin mi olsak?
Ay bana bir haller oldu, çıldırdım gördün mü bak...!