Bir yılı daha bitirip, yenisine geçtik ya…
Kimilerimiz bir yerlerde toplaşıp yeyip içip, gece saatın 00.00 göstermesinden önce on saniyelik geri sayım filan yapıp ardından eşimize, dostumuza, yarimize sarıldık filan ya…
Bütün bunlardan haberi ve umuru olmayan Güneş ve onun çevresinde dönüp duran yerküre yoluna mola vermeden devam etti ya…
Tilki, çakal, saksağan, kurt, kedi olup bitenle hiç ilgilenmedi; ayı, yılan, tarla faresi, tavşan zaten kış uykusuna yattıklarından mışıl mışıllarını hiç bozmadılar ya…
Hah, işte o iki gün, gecesi ve gündüzü ve saatı, dakikası ile bitti.
Şimdi kaldığımız yerden devam edeceğiz. Tıpkı Güneş gibi, yerküre gibi, Tilki, çakal, saksağan, kurt, kedi gibi…
* * *
Peki nerde kalmıştık?
Hatırlayın: Roboski cankırımının suçlusu, sorumlusunu sorup sorguluyorduk. “Sol memesinin altındaki cevahir” kararmamış vicdan sahibi yurttaşlar inatla sorup sorgulamaya devam edecek…
Hatırlayın:TBMM çatısı altındaki TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, ıvır zıvır konularda “uzlaşıp” temel konularda itiyip kakışıp bizleri oyalamışlardı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan ciddiye alınacak bir sonuç çıkmayacağı ayan beyan olmuştu.
Demek ki bürokratik vesayet rejiminden köklü olarak kurtulup, islami vesayet rejimine sıçramak isteyenlere de geçit vermeyip özgürlükçü bir Anayasa hedefini önlerine koyanlar kaldıkları yerden, AKP iktidarının kibir ve şımarıklık sınırını da aşan dayatmalarına boyun eğmeden, CHP kanadının utangaç milliyetçiliğine pabuç bırakmadan ve inatlarından fire vermeden mücadeleye devam edecek…
Hatırlayın: Roboski’nin sorumlularının yakasını bırakmama elbette daha demokratik bir Türkiye’ye, hele hele Kürt sorununun barışçıl çözümüne katkıdır ama çözümün kendisi değildir. Besbelli ki kaldığımız yerden devam etmenin en olmazsa olmaz ayağı kangrenleşmiş Kürt sorununda barışçıl çözüme giden adımlar olacak.
O yüzden geride bıraktığımız yılın son günlerinden yeni yılın ilk günlerine aktarılan ve AKP kanadından sistematik olarak yayılan “kapalı kapılar ardında çözüm” adımlarını “iyimser bir ihtiyatla” izlemek gerek. “İmralı ile AKP anlaşıyor, silahlar susacak, barış gelecek” fısıltıları gitgide yüksek sesle yazılıp çizilmeye başlandı. Ama saydam olmayan, BDP’li siyasetçi Gültan Kışanak’ın haklı olarak altını çizdiği gibi, “Sadece AKP iktidarının açıklamalarına, bilgi sızdırmalarına dayanan ve bir başka kaynaktan doğrulama fırsatı tanınmayan” görüşmelere olumlu ama bilinmezlik sisinin ardına gizlendiği için de kuşkulu yaklaşmak gerekecek.
Yani Kürt sorununda da kaldığımız yerden devam ederken yeni yılda geçmişten daha da çapraşık, olumlulukların yanısıra tuzaklarla da dolu olabilecek bir süreç yaşayacağız. Bu sürece sadece tanık kalmakla yetinmeyip olabildiğince “müdahil” olmaya çalışmak artık bireysel bir tercihten öteye taştı ve bir yurttaşlık görevine dönüştü.
Hatırlayın: Geçen yılın sonuna doğru Eşiklik ve Demokrasi Partisi ile Yeşiller Partisi kapalı kapılar ardında koltuk pazarlığından uzak, ilkeler temelinde “Hem yeşil hem sol” bir partinin kuruluşunu kotardılar.
Onlar için de "kaldıkları yerden devam etme" zorlu bir yılın haberini veriyor. Kestirmeden “Rüştünü isbat” etme çabası olarak tanımlanabilir. Hem sol, hem yeşil olmak çok cephede mücadele etmeyi zorunlu kılıyor. İçişleri Bakanlığı arşivinde tozlananan “siyasi parti cesetleri”nin yanınında yer almamanın yolu sadece çalışkanlık değil yaratıcılık ve ideolojik derinleşme de gerektiren bir süreç. Bu başarılmazsa olan EDP ve Yeşiller’e olur. Ama başarılırsa kazanan Türkiye olur.
* * *
Sözün sonu: 2012’yi noktaladık. Yılbaşı bahanesiyle verilen mola bitti. Artık yeni yıl için denizci deyimiyle bir kere daha “Vira demir” demek gerek.
Öyleyse: Vira demir !..