Avrupa Komisyonu uluslararası öğrenci değiş tokuş programı olarak bilinen Erasmus projesi üstüne bir araştırma yayınladı. Haber bir çok yerde yayınlandı. Ben haberin önemli bölümünü Hürriyet’ten aktarıyorum:
“…28 AB ülkesinin yanı sıra İsviçre, İzlanda, Norveç, Lichtenstein ve Türkiye’den öğrencilerin katıldığı Erasmus Programı’nın başarısını ölçmek için 88 binden fazla öğrenci, öğretmen ve işveren ile görüşen yetkililer, programa katılan öğrencilerin yüzde 27’sinin uzun süre birlikte oldukları partnerleri ile bu sırada tanıştığını da ortaya koydu. Programın başladığı 1987 yılından beri 3 milyona yakın öğrenci Erasmus’la yurt dışında yaşama fırsatı buldu.
AB Komisyonu sözcülerinden Pia Ahrenkilde Hansen konu ile ilgili yaptığı açıklamada program sonucunda 1 milyon bebeğin dünyaya geldiğini gösteren istatistiğin ‘mutluluk verici’ olduğunu ve bu rakamın ‘programın birçok pozitif değer yarattığını kanıtladığını’ söyledi.
Araştırma sonucunda, ortalama yılda 40 bin bebeğin doğduğu dev ‘Erasmus ailesi’ mensuplarının yüzde 40’nın başka bir ülkede iş bulduğu veya iş kurduğu da tespit edildi. Araştırmaya göre, Erasmus programına katılanlardan üçte biri konuk olarak gittiği ülkede iş teklifi alabiliyor. Her 10 öğrenciden biri ise kendi işini kuruyor. Ayrıca yüzde 93 gibi yüksek bir orandaki katılımcı da Erasmus sonrası başka bir ülkede yaşamakta zorluk çekmediğini belirtti…”
Yani ne olmuş?
Erasmus projesi ile bir yabancı ülkede öğrenimlerine devam etme, orada çok farklı ülkelerden, kültürlerden, inançlardan, etnik kökenlerden gelen gençlerin birbirlerini tanımışlar, varsa eğer, ki vardır, önyargılarını gözden geçirmek zorunda kalmışlar, bu arada bazıları birbirlerine aşık olmuşlar, uzun erimli birliktelikler kurup çocuk sahibi de olmuşlar.
Daha kestirmesi: Erasmus projesi dünya sadece çokuluslu ya da ulusötesi şirketlerin at koşturabildiği bir kocaman köy olmaktan bir parçacık da olsa çıkmış, gencecik kadın ve erkeklerin özgürce yaşadıkları bir kocaman köy olmuş.
Buna olsa olsa sevinilir, özendirilir, yaygınlaşması için çaba gösterilir.
Tabii aklı sadece “şeyi”nde erkeklerden biri değilseniz…
* * *
Yeni Şafak yazarıymış. Meslek gereği hemen bütün gazeteleri okumam gerek. Bu arada sayıları artık binlerle ölçüler köşe yazılarını da okurum. Ama hepsini okumak mümkün olamaz. O yüzden seçer, farklı görüşteki yazarlardan önemli olanlarını okurum. Yusuf Kaplan nam yazardan bugüne dek tek satır okumadım. Demek seçimimin dışında kalmış.
Yukarıda özetlediğim Erasmus projesine ilişkin haberin ardından bu zat Twitter dünyasında naralanmış. Twittlerini okudum. İyi ki “okunacak yazarlar listem”in dışında kalmış.
Erasmus projesi üstüne attığı twittleri okumadıysanız size de sunayım. 140 karakter sınırından dolayı Erasmus üstüne fikirlerini üç taksitte açıklamış.
Buyrun:
“Erasmus, rezalet bir iş demiştim: Erasmus bursu alan öğrenciler arasındaki gayr-ı meşru ilişkiden 1 milyon (!) çocuk bu büyük köyde yaşamanın tadını aldıklarını!
Skandal bu! Erasmus projesi, eğitim projesi değil, yozlaşma, cinselliği putlaştırma, cinsellik peşinde koşturan ahmaklar sürüsü yetiştirme projesidir!
‘Erasmus kuşağı’ geliyor! Ülkesine, insanına, ruhköklerine yabanlaşmış, mankurtlaşmış ve ‘ahmaklaştırılan’ bir kuşak icat ediyorlar!”
Bu kafaya göre Erasmus programı bir eğitim, gençlerin ufkunu genişletme projesi değil bir tür kerhane.
Çünkü bu kafaya göre 1987’den bu yana Erasmus projesine katılan genç kadın ve erkekler gayr-ı meşru ilişkiler kurmuşlar ve ortaya bir milyon “neseb-i gayri sahih veled-i zina” çıkmış… (Son birkaç sözcüğün gençler için çevirisi: “…babası bilinmeyen bir milyon, zina sonucu doğmuş, yani piç çocuk çıkmış”)
* * *
Bu kafa, bu zihniyet bir kadınla erkeğin birlikteliğini mutlaka kadının tapusunun (nikâh senedi) alınması koşuluna bağlar. Tersi durumda o kadınlar “o.ospunun teki”dir. Nar-ı cehennemde cayır cayır yanacaklardır.
Bu kafa, bu zihniyet kadına kadın demeyi ayıp kabul eder. O yüzden nefret ettikleri Öztürkçe akımından miras, o yapay “bayan” terimini ödünç alırlar. Ortaya mağaza vitrinlerine konmuş “Bayan ve erkek tezgâhtar alınacak” ilanları çıkar; gazete haberlerinde “İkisi bayan beş yankesici yakalandı” gibi dil zerafetleri belirir.
Bu kafaya, bu zihniyete göre 10 yaşındaki kız çocukları mutlaka, devlet izni, anababa zoruyla başlarını örtmelidirler yoksa ileride bir milyon gayri-meşru çocuk doğar.
Bu kafa ve zihniyete göre her derecedeki okulda karma eğitim yasaklanmalı, kızlar ve oğlanlar ayrı sınıflarda, mümkünse ayrı okullarda eğitim görmelidir. Ancak böylece ileride “Erasmus piçleri”nin doğmasının önü alınır.
* * *
Pazarınızı berbat ettim galiba.
Hoşgörün…