12 Kasım 2013

Bir “Oğlum Vali” daha…

Önceki gün 10 Kasım törenleri sırasında kendisini protesto eden yurttaşlara çok öfkelendi, kendini tek parti dönemi valisi mi ne sandı bilmiyorum ama, protestoculardan birini işaret edip polislerine talimat verdi: Getirin o gavatı bana…

Önce Afyon valisi İrfan Balkanlıoğlu’nu tanıdık. 2012 Eylül’ünde 25 gencecik askerin canverdiği  cephanelik patlamasının ardından olup biteni incelemek için kente gelen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e, Afyon mermerinden yapılmış bir satranç takımı, el dokuması kilim, Afyon sucuğu filan armağan edip bunları “iftiharla” valiliğin internet sitesinde yayınlamıştı. Genelkurmay başkanı bile 25 erin acısını hiçe sayan bu “emrivaki hediye töreni”nden utanmış, “Valinin ani davranışı. Tepki veremedim” demek zorunda kalmıştı. Vali ise yaptığının bilincine bile varamadığı besbelli, abuk sabuk açıklamalarla kendini savunmaya çabalamıştı.

O gün “Herhalde bu zatı yanlışlıkla vali yapmışlar” diye düşünmüştüm.

Yanılmıştım.
 
Çünkü bir yıl sonra Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, Afyon valisini solladı, aştı.
 
Gezi direnişinin Eskişehir’deki yansımaları sırasında devlet görevlileri ve devlet görevlilerinin yardımına gönüllü koşan aşağılık bir takım caniler tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’la ilgili haberler yapan bizim çalışkan karınca arkadaşımız İsmail Saymaz’ın gazeteciliğinden rahatsız olmuş ve  “Oğlum İsmail” diye başlayan, “Böyle yapmaya devam edersen şerefsizsin” diye biten kepaze bir mail yollamış ve “AKP döneminin valileri”nin marifetleri dizisinde yepyeni bir sayfa açmıştı.
 
Eskişehir’in “oğlum valisi”ni artık hiçbir valinin aşamayacağını düşünmüştüm.
 
Yine yanılmışım.
 
Bu kez karşımıza Adana’nın valisi Hüseyin Avni Coş çıktı.
 
Adana valisi Afyon ve Eskişehir valileri gibi bir defalık ve bir anlık marifetlerle yetinmiyor. Günlerdir marifetlerine marifetler ekliyor.
 
Önce başbakanın  “kızlı erkekli evler” konuşmasının ardından, “Bu konuşmayı bir talimat kabul ettiğini” söyledi.  Anlaşılan Siyasal Bilgiler Fakültesinde valilerin talimatları nasıl ve hangi kanallardan alacaklarının öğretildiği dersler sırasında ya pencereden bakıyordu, ya çaktırmadan Teksas, Tom Miks filan gibi bir çizgi roman okuyordu.
 
Derken önceki gün 10 Kasım törenleri sırasında kendisini protesto eden yurttaşlara çok öfkelendi, kendini tek parti dönemi valisi mi ne sandı bilmiyorum ama, protestoculardan birini işaret edip polislerine talimat verdi:
 
- Getirin o gavatı bana…
 
(Terimi bilmeyenler için not: Gavat kadın satıcısı demektir. Onun yerine yaygın kullanılan sözcük 'pezevenk'tir).
 
Şiddet kullanmaksızın bir valiyi (bence mutlaka protesto edilmesi gereken bir valiyi) yuhalayan bir vatandaşa bir vali “Gavat” derse ne yapılır?
 
Annesi sağsa belki ağzına biber filan sürer. Ama gazeteci milleti bunu haber yapar.
 
Yaptılar da. Çünkü bal gibi haberdi. Atlayan haberciyi işten attıracak bir haber…
 
Başbakanına çok sıcak hislerle bağlı olduğu belli olan vali, Başbakanını örnek almaya beceremedi; sözünün arkasında durmadı. Mesela “Yav çok öfkelendim, ağzımdan öyle bir laf çıkıverdi. Biliyorum ayıp ama çıktı bir kere. Özür dilerim” filan diyeceğine hepimizi salak yerine koymayı denedi:
 
- Ben gavat demedim kavas dedim. Gavat kelimesini kullanmam. Kavaası kullanırım. Anlamı da yürüyen, hizmet eden, gezinen adam demektir…
 
Oğlum vali, yeme bizi… 
 
Kavas, ağırlıklı olarak konsolosluklardaki, elçiliklerdeki koruma görevlisine denir. Osmanlı döneminde devlet büyüklerinin koruma görevlilerine de denirdi. Öyle “Yürüyen, hizmet eden, gezinen adam” filan gibi bir anlamı da, öyle bir kullanım alanı da yok.
 
Ha, bir de gerek biz gazeteciler, gerek bizlerin haberlerini okuyanlar salak değildir.
 
Bu konuda son bir not: Tek parti döneminde valiler hem vali, hem de tek partinin il başkanı idiler. Ama o yıllar biraz fazla geride kaldı. Siyasal Bilgiler Fakültesinde bu öğretilmediyse “Artık bilmeyen kalmamıştır” diye düşünüldüğünden olsa gerek. Yani Adana’ya vali yapılan kişi aynı zamanda AKP il başkanı filan değildir. Hani bilmiyorsan öğren diye bu notu düşüyorum…
 
*    *    *
Yani oğlum vali, bana sorarsan senin Adana valiliğinde günlerin sayılı. Merkez valisi olup, Ankara’da içişleri bakanlığında merkez valilerine ayrılan odalardan birinde sabahtan akşama sudoku mu çözersin, çapraz bulmaca karelerini mi doldurursun bilemem.
Ancak içini karartmayayım. Bir ihtimal daha var. Sözünün eri Başbakanın “Ben o valimi yedirtmem” diye yağıp gürlerse İçişleri Bakanlığına müsteşar, gelecek seçimlerde milletvekili filan da olabilirsin tabii…
 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"