10 Eylül 2010

Bayram Armağanı: Eylül

Bu yılın bayram armağanı “eylül”den geldi. Bütün hüznü ve şiiri ile...

Bu yılın bayram armağanı “eylül”den geldi. Bütün hüznü ve şiiri ile.
Adada sabahtan beri rüzgar dört dönüyor. Güne poyrazdan başladı; an geldi günbatısına geçti; keşişlemeye sıçradı; yıldızda karar kıldı sanıyorduk ki şimdi karayelden esiyor ve hepsinde de öper gibi, okşar gibi esti, esiyor.
Günler kısaldı, güneşin gökyüzünde çizdiği yay küçüldü ya; güneş artık batıda Mürefte’nin oralarda, Ganos Dağları’nın üstünden kaybolmuyor; neredeyse denizde batıyor. Torunum bunu 5 yaş yaratıcılığı ile yorumladı:
- Şimdi denizde yıkanıyor, dişlerini fırçalıyor, sonra uyumaya gidecek...
Adanın –ve adaların- asıl  sahipleri  karabataklar ve martılar bütün yaz havada daireler çizip, denizde dört dönüp, dalıp dalıp çıkardıkları balıklarla karın doyurdular ya; eylülle birlikte tembelliğin tadını çıkarıyorlar. Balık yasağı bittiğinden beri akşamüstü ya da sabaha karşı avdan dönen balık ve karides motorlarının üstünde ak ve kara bulutlara dönüşüyorlar. Balıkçılar dönüş yolunda balıkları, karidesleri boy boy ayırıp kasalara dizip, küçük oldukları için işe yaramazları da denize fırlatıyorlar ve martılar, karabataklar çığlık çığlığa ve tıkabasa doyuyorlar... 
Evin bitişiğinde ve evle yaşıt çınarın yaprakları hemen hemen tümüyle sarardı. Bağbozumunu geride bırakan asmalar da öyle. Adakarası henüz yeşil sayılır ama yapıncak ve çekirdeksiz üzüm herekleri artık sarı yapraklarını kuşandılar. Güz budamasını bekliyorlar
Bir de güz inciri. Kara. Yaz incirlerine benzemeyen o harikulade lezzetleriyle dallardan “Beni ye” türküleri söylemekte.
Güneş ışıklarının denizle oynaşması da değişti. Şimdi mavi ile kül rengi arası sular güneş denize indikçe hareleniyor; ürperiyor...
Yani güz geldi. Hüznüyle ve renkleriyle.
Şiir de böyle bir şey değil midir?
*    *    *
Bana hak verin, günbatımı yaklaşırken, gün boyu adada dört dönen rüzgar  seni dışarıya, açık havaya çağırırken oturup Tırmık yazmak akıl kârı mı?
Akıl kârı bile olsa şimdi akla kulak vermenin zamanı mı?
İçimde yarın (Cuma) oy vermek için İstanbul denen vahşi ormana dönecek olmanın kederi ve dışarda rengi ve hüznü ile eylül...
Bayram günleriniz hep eylül tadında olsun...
Bu yazı da burda bitsin... 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"