13 Mayıs 2010

Almanya’da Sol ve Solun Solu

Almanya’da Sol Parti gerçeği ve Kuzey Ren Westfalye eyaletinde henüz dumanı tüten seçim sonuçları bizlere epey şey anlatsa gerek...

Biz Baykal’a yönelen belaltı saldırıyla uğraşırken ve “Baykal dönecek mi, dönmeyecek mi” sorusu üstüne habire papatya falı açarken ve Baykal yönetiminde 'merkez sol’dan 'merkez sağ’a keskin bir dönüş yapmış CHP’nin yeniden 'merkez sol’a yönelmesinin koşullarını ve olanaklarını tartışmazken geçtiğimiz pazar günü Almanya’da bir seçim yaşandı.
İlk bakışta sıradan ve önemsiz bir seçimdi. Örneğin Federal Almanya’da iktidardaki Hristiyan Demokrat (CDU+CSU) – Liberal Parti (FDP) koalisyonu değişmeyecek. Angela Merkel Başbakanlık koltuğunda oturmaya devam edecek.
Bu bir eyalet parlamentosu seçimiydi. Kuzey Ren Westfalye (NRW) seçmenleri sandık başına gitti.
Bilmeyenler için not: Kuzey Ren Westfalye eyaleti Federal Almanya’nın en büyük ve kalabalık eyaletidir. Düsseldorf, Köln, Dortmund, Bochum, Aachen, Bielefeld, Leverkusen, Duisburg, Münster, Essen... Say sayabildiğince... Hangi kentin nerede başlayıp hangisinin nerede bittiği anlaşılamayan koskoca Ruhr havzası bu eyaletin göbeğindedir. İç karartıcı, bir örnek işçi evlerinden örülmüş kentler, kasabalar, köyler... Artık yavaş yavaş terk edilen kömür ve çelik sanayiinin geride bıraktığı işsiz yığınları. Bir iş bulma umudu ileri yaşlarında ancak yeni ve geçerli bir meslek öğrenebilirlerse var olan Alman sanayi proletaryasının en yoğun yaşadığı eyalet...
Bu eyaletteki seçimlerde beş yıl önce sosyal demokratları “kalelerinde yenen” merkez sağ Hristiyan demokratlar bu kez kaybeden oldular. “Sol”, beş yıllık bir aradan sonra eyalette yeniden iktidara geliyor...
Buraya kadar saydıklarımı ya biliyordunuz ya da okudunuz. Ve bu eyalet seçiminin sonucu sadece bundan ibaret olsaydı, bu Tırmık’ın yazılması da gerekmezdi.
Yüzde 5’lik seçim barajını aşarak 181 iskemleli eyalet parlamentosunda temsil hakkı kazanan partilerlere ilişkin bilgilere gelelim:
CDU 67 (yüzde 34,6), sosyal demokrat SPD 67 (yüzde 34,5), Yeşiller 23 (yüzde 12,1), liberal FDP 13 (yüzde 6,7) ve Sol Parti (Die Linke) 11 (yüzde 5,6) iskemle kazandı.
Sosyal demokratlığı neredeyse sadece adında kalmış SPD’yi ve bu kadar oy almasına bile üzülmek gereken CDU’yu, uzun süredir merkez sağın stepnesi rolünü benimsemiş liberal FDP’yi bir yana bırakalım. Hatta kuruluş günlerine göre epey sararmış 'Yeşiller'i de (Die Grünen) geçelim.
Ve gelelim yazının başlığına: Sol ve solun solu...
İşçilerin vatanı sayılan bir eyalette Sol Parti’nin beşinci parti olabilmesi, sadece 11 iskemle kazanabilmesi, oyların sadece yüzde 5,6’sını almış olması küçümsenebilir.
Ama böyle bir küçümseme yanıltıcı olur.
Bunu biraz açalım:
Alman Sol Partisi iki bileşenden oluşuyor: İki Almanya birleştikten sonra komünist hareketin geçmişinin köklü bir (öz)eleştirisini yaptıktan sonra oluşturulan PDS’de (Demokratik Sosyalizm Partisi) bir araya gelen Marksistler ve soyağacında Marks ve Engels’in yer almasına rağmen adım adım sağa açılan ve sonunda serbest piyasa ekonomisini resmen benimseyerek sol ile son bağlarını koparan Sosyal Demokrat Parti’den koparak, sosyal demokrat hareketin kuruluş yıllarındaki ilkelere yönelenlerin oluşturduğu WASG (Sosyal Adalet ve İş için Seçim Seçeneği).
PDS ve WASG 2004’te Almanya’nın bütün solunu tek bir parti çatısı altında buluşturmayı hedefleyen görüşmelere (pazarlıklara değil görüşmelere) başladılar ve uzun, çetrefil, zorlu bir görüşme maratonundan sonra 2007 Haziran’ında yeni parti kuruldu: Die Linke, Sol Parti...
Kuzey Ren Westfalye eyaleti eski Batı Almanya topraklarında bir eyalet. Çok güçlü ve acımasız antikomünizm rüzgarlarının (hatta fırtınalarının) estiği, estirildiği Batı Almanya topraklarında 1970’lerde, 1980’lerde, komünistlerin (DKP) aldıkları oyların yüzde değil bindelerle ölçüldüğü seçimleri bir yana bırakalım. Bugünkü Sol Parti’nin iki bileşeni PDS ve WASG’ın son on yıllık seçim serüvenleri Türkiye’deki biz solculara çok şeyler anlatsa gerek.
2000 yılındaki eyalet seçimlerinde WASG henüz ortada yoktu, PDS ise oyların yüzde 1,1’ini alabildi. Seçim barajının altında kaldı ama bir zamanlar binde ile ölçülen oylarının bu kez yüzde ile ölçülür hale gelmesi bile başarı sayıldı.
2005 yılı seçimlerine sahici sosyal demokrasiyi temsil eden WASG ve Marksistlerin partisi PDS ayrı ayrı katıldılar. Ama ikisinin toplamı 3,1’i geçmedi. Yani barajı aşamadılar...
Ve geldik üç gün önceki seçime. Sol Parti çatısı altında bir araya gelen komünistler ve sahici sosyal demokratlar yüzde 5,6 oy alarak seçim barajını aştılar ve eyalet parlamentosunda kilit önem taşıyan 11 iskemleye sahip oldular. (Bu 11 iskemleden üçünün Türkiye kökenli genç politikacılara ait olduğunu da geçerken not edelim).
 *    *    *
Almanya’da Sol Parti gerçeği ve Kuzey Ren Westfalye eyaletinde henüz dumanı tüten seçim sonuçları bizlere epey şey anlatsa gerek. Binde birlerden (başka bazı eyaletlerde onbinde birlere de rastlanmıştı) seçim barajının üstüne sıçrayan bir yükseliş, sağın ve merkez sağın partilerine karşı solda caydırıcı bir siyasal güç oluşturulabildiği gerçeği bizler için de dersler içerse gerek...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"