Bu bölümü maçtan önce yazdığımı itiraf etmeliyim! Nedeni; Beşiktaş, daha doğrusu Serdal Adalı, ve yönetimi Ole Gunnar Solskjaer seçimiyle futbol adına doğru ve akılcı adım attı. Buna bir de Norveçli teknik adamın deneyimli ve iş bilir ekibi eklenince futbolun geleceği hakkındaki soru işaretleri ortadan kalkıverdi. Demem o ki Beşiktaş sahada doğru yolda ve bu sezon için skor tabelasındaki rakamlar büyük önem arz etmemekte. Beşiktaş’ın en önemli ve ciddi sorunu ekonomik ve de kurumsal yapısında mevcut. Borç, 15 milyar lirayı aşmış durumdu. Gelen ayrı, giden ayrı vurunca doğal olarak Beşiktaş’ın borcu da fezaya ulaşıverdi. Geride kalan hafta yaşanan gelişme ise sanırım tüm Beşiktaşlıları heyecanlandırdı. Başkan Serdal Adalı ve yönetimi, 1,2 milyar lira olan mevcut sermayeyi yüzde 400 bedelli artırarak 6 milyar liraya çıkarma karar almış ve bu konuda da Kamuoyu Aydınlatma Platformu'nu bilgilendirmiş. Bu proje yaşama geçtiğinde Beşiktaş’ın kasasına 9 milyar 600 milyon lira gireceği hesaplanıyor. Bu tutarın neredeyse tamamı Bankalar Birliği ile 2021 yılında imzalanan değişken faizli borç yapılandırma anlaşmasından çıkmak için kullanılacakmış. Bu projeyi yaşama geçirmeyi başaran başkanın da yönetim kurulu üyelerinin de heykeli dikilir; ayrıca sevgi, saygıyla ve de minnetle anılırlar. Sizi bilmem ama benim açımdan bu gelişme 3 Süper Lig şampiyonluğu ve 3 Türkiye Kupası zaferinden çok daha değerli. Gaziantep yenilgisinin lafı bile olmaz.
Diğer bölüme ise sondan başlayalım. Galatasaray - Fenerbahçe derbisine yabancı hakem atanmasına ben de içerlemiştim. ‘Türk hakemler dururken ne gerek var buna?’ diyenlerdendim. Hay dilimi eşek arısı soksaydı da demez olaydım! Zorbay Küçük’ün dün gece İnönü Stadı’nda oynanan Beşiktaş - Gaziantep maçında verdiği ama daha çok veremediği kararlara bakınca aklıma ‘kötü kötü’ şeyler geliverdi. Dilim varmıyor söylemeye, parmaklarım varmıyor yazmaya ama siz anladınız! Türk hakemler boş yere ağlayıp sızlanmamalı, verdikleri bir değil aşağı yukarı her karar tartışmaya açık.
Bir hakem istese doksan dakikayı böylesine organize şekilde eline, yüzüne bulaştıramaz. Hakemlerin tutumlarının ‘normal’ olduğunu söyleyene ise ‘nanik’ yapar, bir de ‘Hadi oradan, yeme bizi’ derim!
Penaltı golüyle Gaziantep karşısında öne geçen Beşiktaş, ikinci golü bulamayınca her türlü sürprize hazırlıklıydık. Alex Oxlade Chamberlain’in gereksiz faulünde duran toptan Arda Kızıldağ ile eşitliği sağlayan konuk Gaziantep, daha sonra da Beşiktaş defansının şaşkın bakışları altında skoru belirleyen sayıyı kaydetti. Furkan Soyalp 5 savunma oyuncusunun arasında golünü attı ve skoru ilan etti. Hakem Zorbay küçük faciaydı da Beşiktaş iyi miydi? Aslına bakarsanız maçın başında son dönemdeki baskıyı, rakibi kendi alanına hapsetmeyi kanıksattıran Beşiktaş’ı izledik ama sorun yine aynıydı. Kanatlar sınırlı çalışıyor, ileri uçta ise tamamen hayal kırıklığı… Ceza alanı içine yapılan ortaları değerlendirecek tek eleman yok. Ciro Immobile arada penaltıdan gol atıyor ama daha çok konuşuyor, kimi zaman kendi kendine söyleniyor, çoğu kez de hakeme dikleniyor. Bir başörtüsü taksa golcü değil ama inanılmaz başarılı çaçaron olup çıkar.
Çok fazla top kaybı ve bazı oyuncuların konsantrasyon eksikliği kaçınılmaz olanak yenilgiyi getirdi. Oysa alıştırmışlardı bir süredir sürekli kazanmaya. Futbolun cilvesi de bu. Başta da söylediğim gibi bu kez (nadiren) olumlu tarafından bakıyorum. Beşiktaş’ın borçlarının büyük bölümünden kurtulması; şampiyonluklardan, kupalardan çok daha önem arz ediyor. Gaziantep maçı 3 gün sonra unutulacak ama borçlar baki…