24 Kasım 2019

Sosyal hareketler

Sadece dış etkenler değil, iç dinamikle işleyen yöneltir: Veritas İndex sui! (Gerçek kendi kendisini gerçek olarak tasarlar)

Son zamanlarda dünyanın birçok yerinde baş gösteren sosyal hareketlerin medyadaki aşırı görünürlüğü dikkat çekici bir vaziyete girdi. Bu yeni durum yaşamlarından ve hayatlarından gayri-memnun halleri olan insanları çeşitli yerlerde sokaklara dökmüş vaziyette. Bütün bu olayların birer ortak komplo teorisiyle açıklanmasının imkansız olduğunu yazan çok gazeteci çıktı. Şöyle bir saymaya başladığımızda doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar ülkelerde yaşayan vatandaşların bazılarının ay sonunu getiremeyen hallerinin, diğer yerlerde ise daha sembolik hareketlerin veya baskıya karşı özgürlük ve serbest demokratik seçimler istencinin, vergi artışlarına karşı taleplerin, refah-sonrası emeklilik yasalarına karşı duruşların dikkat çekici olduğu gözükmekte.

İran, Irak, Azerbaycan, Lübnan'da WhatsApp vergisi protestoları etrafımızdaki ülkelerdeki protestolar. Avrupa'da; Fransa'da Sarı Yelekler hareketi ve bugün sendikaların Aralık başında emeklilik yasasına karşı "genel greve" gideceklerinin ilanı ve de Üniversitelerde, parasızlık ve evsizlik yüzünden intihar ederek kendisini kurban eden bir öğrencinin ardından öğrencilerin ayaklanma ve protesto hareketleri öne çıkmakta. Benzer bir şekilde İngiltere'de Brexit: Bir yanda Avrupa'dan ayrılmak istemeyenler ile diğer yanda ay sonunu getiremeyen orta sınıf hareketi olarak gözlemlenmekte. İspanya'da özgürlük ve serbestlik üzerine sosyal hareketler kimlikçi bir temel üzerinden gelişmekte. Tunus'ta özgür ve adaletli Parlamento seçimleri için protesto hareketleri insanları sokağa dökmekte. Asya'da, Hong Kong'da öğrenci yürüyüşleri ve işgalleri Çin Komünist Parti'sine karşı protestolarında 20. haftaya girmiş vaziyette. Amerika Birleşik Devletleri'nde "azil" üzerine giden bir sosyal medya hareketi izlenmekte. Şili'de gelir adaletsizliği üzerinden ve Venezuela'da iki karşıt protesto hareketi: Muhalifler elektrik kesintilerine karşı ve diğerleri ise Maduro'yu desteklemelerinden dolayı sokaklardalar. Bolivya'da E. Morales yanlıları ve liberaller arasındaki mücadele sürüyor. Küreselleşme karşıtı ekolojistlerin eylemlerinin ve protestolarının sosyal hareketlerdeki belirleyiciliği öne çıkmakta. Amazon yangınlarına ve ormansızlaşmaya karşı ve yerlilerin topraklarının hükümetin desteklediği kapitalist işletmelere verilmesine karşı sosyal hareketlerin sürdürdüğü kriz yaşanmakta. Siyasi manevralar ile protesto birbirlerine şiddetle karşılık vermekteler. Bu yürüyüşler ve protestolar ile polis güçleriyle yaşanan sorunlar dünyayı sarmalamış vaziyette.

1970'li yılların ortalarında bir grup sosyolog Fransa'da "aksiyon sosyolojisi" adı altında bir araştırma alanı açtılar. Bilhassa Alain Touraine'in yol açtığı bu yolda, bugün hala çok konuşulan ve okunan sosyolog Michel Wieviorka ve François Dubet gibi sosyologlar bu grubun içinde çalışmaya başladı. Bu çalışma grubu sosyolojik olarak sosyal hareketleri takip ederek, toplumsal alanda kırılmaları ve mücadele biçimlerini inceleme altına aldılar. Tarihi olarak, "Sosyolojik müdahale" adı altında, sosyolojik hareketleri incelemeye başladı. "Tarihi kim yapar?" Bu soru, Fransa'da, 1970'li yılların Marksist düşüncesinin ortaya attığı ve "tarihi insanların mı yaptığını yoksa insanları yapanın tarih mi olduğu?" tartışması içinden geçen bir söylemde gelişmeye başladı. Birçok sosyoloğun, filozofun sorusu olan bu soru devlet ile insanlar arasındaki ilişkileri soruşturmaktaydı.

Sosyal hareketler toplumsal alandaki "kolektif iradeyi" temsil etmektedir. Geçmişten gelen önyargıların, adetlerin, eski inanç biçimlerinin ve ideolojilerin ötesine doğru yön almaya başlayan toplumsal hareketler ayrıcalıklılara karşı hak talebinde bulunmaktalar. Kurulu olan sistemde yer bulamadıkları zaman yeni yer bulma imkanlarını aramaktalar; bunun için de protesto hareketleriyle sokaklara dökülmekteler. Bunlar dramatik olarak adlandırılacak hareketler olmaktan çok uzak, yaşanmakta olan hayatın bir parçası olarak analiz edilmekte. Toplumlar, bazen, bir zamanlar kendi kurdukları normların altında kalarak, bu normların artık toplumsal gelişmeye dar gelmekte olduğunu ifade etmekteler.

Bir sosyal ilişki olması için, aktörlerin çelişki içinde oldukları sosyal alanda ortak kültür ve benzer tarihsellik içinde olmaları gerekmekteydi. Birbirlerine yabancı rakiplerin karşı karşıya gelmeleri "sosyal ilişki" olarak biçimlenememekteydi: Savaş halleri bir sosyal ilişki değildir; ama grevler, yürüyüşler birer sosyal ilişki olarak adlandırılmaktadır. Ama; bugüne baktığımızda değişik coğrafyalar ile değişik kültür ve inanç biçimleri olan yerlerdeki insanların ortak tarihleri var artık, dolayısıyla ülkeler-arası sosyal ilişkilerden de bahsetme zamanına girdik. Küreselleşme aslında belki de, her toplumda, herkese, ayrı ayrı işleyen kültür ve tarihi vaziyetleri nerdeyse homojenleştirdi.

Alain Touraine 1970'li yılların sonunda, sosyal hareketlerdeki ilişkileri inceleyenlerin artık entelektüel değil ama "aktör" olduğunu vurgulamaktaydı. Tıpkı Foucault ile Deleuze'ün 1972 yılındaki saptamalarında olduğu gibi, entelektüellerin rolü sosyal aktörlerin kendi sözlerine, taleplerine yer bırakmıştı artık. "Sosyal aktörler" toplumun eski sosyolojik mantığı ile çelişki içinde kalmaktaydı ve başka bir yöne yol almaktaydı. Bugün ise, sosyal çatışma ağları dünyayı kat etmekte. Ve çelişkiler sürekli su yüzüne taşınmakta. Aktörler arasındaki dayanışmalar ve çatışmalar toplumun fragmanlarında parçalarla işlemekte ve bu alanları üretmektedir: Kültürel, kimliksel, feminist, cinsel, ekolojik, jeolojik, zoolojik, ekonomi-politik vb. Toplum kendi kendisini işleyerek sürekli kendini yeniden kurmaya uğraşmakta. Sistemin işletme ve işleme biçimlerine karşı protestolar yükselmekte. Yeni bir sosyal organizasyona doğru gidilmek istenci izlenmekte. Bir anlamda, Negri ve Hardt'ın son kitabı "Meclis"in de, belki de, dikkat çekmeye çalıştığı bu noktadır.

1970'lerin sonunda bir yanda "kapitalist liberalizm" diğer yanda "Devlet kapitalizmi" adı altında bölünmüş bir dünya içinde A. Touraine bu ikisi arasında kalan sosyal hareketlerin üzerine dikkat çekmenin "müdahaleci ve aksiyon sosyolojisinin vazifesi" olduğunu ileri sürmekteydi. Bir tarafta sanayileşmiş diye adlandırılan bilhassa batılı toplumlar ile "devlet kapitalizminin" sürdüğü toplumlar arasındaki farklar küreselleşmeyle azalmış durumda bugün. Bir dönüşümün eşiğinde olunduğunda öne çıkan "aksiyon sosyolojisi" ile birlikte "müdahaleci sosyoloji" bugün küreselleşmenin açtığı yolda memnun olmayanları ve bu ekonomiden zarar görüp de ay sonunu getirmeyen orta sınıfı sokaklarla bütünleştirmekte. Sosyal hareketler bıkkınlık içindeki bir halk fraksiyonunu bize göstermekte: Siyasi olarak bu hareketlerin hepsinin, bugünkü dünyada, aynı yöne gittiğini ileri sürmek imkansız vaziyette (eskiden Sosyalizme doğru olduğu gibi). Protestoculardan kimisi sağa kimisi sola küskün. Neo-liberal bir ekonomi politikanın sıkıntıları yaşanmakta. 1970'lerin başında bir anlamda Latin Amerika'da darbe sonrasında Şili'de başlayan neo-liberal ekonomi-politik (Friedman ekolü neo-liberal ekonomik anlayışı) bugün dünyaya yayıldıktan sonra, kendi sınırına gelmiş vaziyette. Bunu bugün bazı sermaye çevreleri de bunu görmekte, ifade etmekteler. Ve de Pop dünyasının ünlü isimlerinin de (Jon Bon Jovi'nin, ihtiyacı olanlar için parasız yemek yenilen iki lokanta açtığını ve 81 yaşındaki Jane Fonda'nın iklim protestosu için yürüyüşe katıldığını ve polis tarafından tutuklandığını, Robert de Niro'nun, Alec Baldwin'in Trump Tower'ın önündeki protesto gösterisine katıldıklarını gördük) duyarlı davranışlarını okumaktayız.

Burada fark etmekteyiz ki, toplumsal bütünlük olarak bakılan sosyal alan fragmanlara ayrılmış vaziyette. O kadar ki, Sosyoloji yerine Sosyallikler Analizi üzerine konuşmaya başlamaktayız. Ama, bugün sosyolojik alan analizi, 1970'lede başlayan "aksiyon sosyolojisine" tekrar bakmaya mı başlamakta ? Bir ara arkada kalmış gibi duran bir sosyolojik bakış, yani Touraine'in "aksiyon sosyolojisi" kendisine başka bir zeminde yer mi bulmakta? Bu zor bir soru ; çünkü Touraine'in kendisi toplumsal alanın krizinden ve sosyoloji-sonrasından bahsettiği kitaplar yazıp yayınladı son dönemlerde. Ancak; belki de "aksiyon sosyoloji"ne dönüp de bakmak, dünyanın sosyal hareketlerinin ve taleplerinin bu kadar kaynar hale geldiği bir zeminde sosyolojiye yeniden bir takat mi verecektir ?

Bugünkü sosyal protesto hareketleri toplumsal alanda yaşanmakta olan bir mutasyona dikkat çekmekte. Yeni bir toplumsallığa doğru gitmekteyiz! Daha eşitlikçi, hukuk devletini göz ardı etmeyen, ekolojik vaziyete dikkat eden, kadın merkezli, doğanın, ormanların ve madenlerin yağmalanmasına izin vermeyen, boşuna aşırı tüketimden kaçan bir düşünce biçimi yeni toplumsal duyarlılığı hissettirmekte bizlere. Dünyanın en zengin Batılı küresel sermayedarlarının ekolojik duyarlılığa ve yeni teknolojilere olan ilgisi, belki de, bu yeni toplumsal hareketlerinin takibinden gelmekte? Programlanmış denetim toplumlarında merkezi yatırımların stratejisine karşı yeni alanlar arayışı içindeler. Üretimin işletmesi öne çıktığında, neo-liberal ekonominin unuttuğu şeyler arasında emeğin örgütlenmesi gözüküyor. Emeğin örgütlenmesi unutulduğunda yıllar ve yıllar boyunca, emek veya işsizlik ve göç hareketlerinin şiddetli başkaldırıları gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Joker adlı bilim kurgu filminin bize gösterdiği gibi, parçalara bölünerek işleyen toplumsal alandaki insanlar ve gruplar memnuniyetsizliklerini şiddetle göstermekteler.

Emek, göç, toprak, doğa ve kadın burada bir heterojen bütünlük içinde ayaklanmakta. "Me too" (cinsel taciz ve tecavüz) hareketiyle canlanan dayanışma halinde gelişen kadınların gücü dünyanın çeşitli yerlerinde seslerini duyurmakta. Eko-feminist hareketler birçok yerde beyaz, kapitalist, maçist erkeklere karşı hareketlenmekte. Sanat dünyası dahil, birçok alan, bugün, kadın gücüyle işlemekte gittikçe ve yeni müzelerde koleksiyonlar kadın sanatçılar lehine değişikliğe uğramakta.

Değişen toplumsallığın ve bireyselliğin ruhunu takip etmeye devam edeceğiz. Nereye doğru evrilecek? Sadece dış etkenler değil, iç dinamikle işleyen yöneltir: Veritas İndex sui! (Gerçek kendi kendisini gerçek olarak tasarlar).

Yazarın Diğer Yazıları

Vardın mı?

Toplumsal alanın içindeki cins kimlikleri arası anlaşmazlıkların aşılması ve barışın vurgulanması için 25 Kasım’ın duyurulması ve yaygınlaştırılması ehemmiyetli gözükmekte

Kriz nerede?

Sıkışan ve sayıca azalan hâkim bir burjuvazi ile orta üst sınıfların, eski devlet memurlarının ve de daha sonra “orta direk” olarak ortaya çıkanların ekonomik krizden kuvvetli bir şekilde etkilendiğini gözlemlemekteyiz. Alt diye adlandırılan sınıfların ise, maaşlı, emekli, işsiz vb. “açlık sınırında” olduğu belirtiliyor: Kriz!

Lizbon’da sanat haftası

Bu sene şehrin üç önemli müzesi Lisbon Art Weekend’in LAW’ın organizasyonunun içine girmiş bulunmakta: Gulbenkian Müzesi, MAAT Sanat, Mimari ve Teknoloji Müzesi ve de koleksiyonunda Picasso, Duchamp, Miro, Ernst, Bacon, Bourgeois, Judd gibi uluslararası sanat tarihi ustalarını bulunduran MAC/CCB. Bu müzelerde dünyanın önemli çağdaş sanatçıları sergilenmekte

"
"