Amerikalı bilim, doğa ve seyahat yazarı David Quammen, 2012 yılında yayınladığı bir kitapta insanlığın yakın gelecekte daha önceleri görülmemiş şekilde bir pandemi süreci yaşayacağını ve tüm değerlerin değişime uğrayacağını öngörmüştü (Spillover, Animal İnfections and the Next Human Pandemic).
Quammen'in öngörüsü, o yıllarda ilgi çekmiş olsa da "kötümser bir senaryo" olarak algılanmaktan öteye gitmemiş gibi görünüyor. "Yangın kapıya dayanmadan ev boşaltılmaz" misali, pandeminin ciddiyetini koruyor olması ve ne zaman son bulacağı konusunda ciddi bir verinin doğmuş olmaması tüm sektörlerde endişelerin büyümesine neden oluyor.
Kriz başladığından beri gelecek konusundaki soru işaretlerinin bir türlü tatmin edici cevaplara ulaşmaması iş dünyasındaki endişelerin boyutunu zirveye çıkarmış durumda.
Moda ve lüks sektörü, aylarca evlere kapatılarak ruhsal dengesizliklere maruz kalan insanların tüketim alışkanlıklarında meydana gelen değişimin, süre uzadıkça 'kalıcı' olmasından korkuyor.
24 Mayıs 2020 tarihinde T24'te yayımlanan "Modada Korona etkisi: İntikam alışverişi!" başlıklı yazımda, değişik statü ve yaş grubundaki kadın dostlarımla yaptığım mini anket ilgi çekmişti. Sevgili Rafi Portakal "Birkaç ay sonra tekrar yoklamalısın, fikirleri değişti mi görelim" önerisinde bulunmuştu. Anketi tekrarladım ve şimdilik fikirlerindeki herhangi bir radikal değişim sezmedim.
Yaşamakta olduğumuz pandemi dönemde "yarını öngörmek" 1950'li yıllardaki kadar kolay olmayacağa benziyor. Propektivistler, o yıllardaki atılımların geleceğe olan güven ve pozitivizm duyguları çerçevesinde inşa edilerek yapılmış olduğunu dile getiriyorlar. Bugün, geleceği arzu edilir ve devamlılığı olan bir eksene taşımak pek kolay olmayacak gibi görünüyor.
Moda ve lüks dünyasının geleceği ne olacak? Sosyolog, antropolog ve moda gurularından oluşan Propektivistler gelecek 5, 10, 15 yıl için oluşacak senaryoları kodlamak için çalışıyorlar.
Pandemi süreci uzadıkça değişen değerlerin geçici olmaktan çıkıp kalıcı olmaya doğru kaydığının bilincinde olan 'Fütürologlar' yavaşlama sürecinde oluşan boşluğu yeni kodlamalarla doldurmak için çalışıyorlar.
"Lüksü hangi kodları yükleyerek tekrar sevdirebiliriz" analizleri tüm hızı ile devam ediyor.
"Daha az ama daha keyifli tüketmek", "Vicdan azabı duymadan tüketmek" gibi sloganlarla yeni bir hedonizm akımı yaratılmaya çalışılıyor.
Analistler, geleceği inşa etmenin yolunun "pandemi sürecinde eksikliği duyulan duyguları tanımlayabilmekten" geçeceğini vurguluyorlar. Tüketicinin değer yargılarında oluşan 'önemli-önemsiz' dengesini sezinleyerek yıkılan gelecek fikrini tekrar oluşturmak için hümanist ve etik değerlere yönelmek gerektiğini savunuyorlar.
Mart ayından bu yana son verilen fiziki defile, moda haftaları, fuar gibi etkinliklerin dijital platformlara kaydırılmış olması gençler tarafından benimsenmiş olsa da, lüks tüketimin doğal kitlesi olan ileri yaş grubunu aynı şekilde tatmin etmiş olduğu söylenemez.
Defilelerde boy gösterip, ön sıralarda oturtularak pohpohlanan, basın tarafından gözlüğünden pabucuna incelenen, gururu okşanan zengin zümrenin ekrana bakıp sipariş vermesi günün birinde gerçekleşir belki ancak zaman gerekecek.
Dev markaların dijital tanıtım kliplerinde, büyük bütçeler kullanarak ünlü fotoğrafçı ve sinema yapımcıları ile iş birliği yapmış olması da istenilen sonucu henüz vermiş değil gibi görünüyor.
Fütürologların "fal" yelpazesinde, yeni ürün tanıtım metotlarının bir an önce hayata geçirilmesi için hangi psikolojik vurgulardan geçilmesi gerektiği de yer alıyor.