23 Kasım 2015

'Düşük yoğunluklu' Üçüncü Dünya Savaşı

ABD'li silah şirketleri piyasa değerlerini yüzde 200'e varan oranlarda arttırdı

Önce yerel güçler vardı sahnede. Sonra bölgesel güçler belirdi. Derken ABD, Rusya gibi küresel aktörler geldi. Son olarak da iki vatandaşı IŞİD tarafından rehine alındıktan sonra öldürülen Çin’in Suriye ve Irak topraklarında kalıcı bir hakimiyet peşindeki örgüte savaş ilan etmesiyle Ortadoğu’daki tablo iyice (genişledi ve) netleşti. Aslında Ortadoğu’da bir tür “proxy war” (vekalet savaşı) şeklinde seyreden savaş için belki de “düşük yoğunluklu” Üçüncü Dünya Savaşı diyeceğimiz bir döneme giriyoruz.

Düşük yoğunluklu” olması da en büyük aktörün bunu şimdilik böyle sürdürebilmesinden. Malum, Ağustos 2011'de yürürlüğe giren Bütçe Kontrol Yasası, ABD hükümetinin savunma harcamalarını, ciddi şekilde azaltarak denetim altına almıştı.

Zaten Irak topraklarından çekilişini 2011 Aralık ayında tamamlayan ABD’de askerin savaşmayı sürdürmesi yönünde güçlü bir “milli irade” de yoktu.

Ancak Paris Saldırısı sonrası NBC News tarafından yapılan bir kamuoyu araştırması, Amerikalıların yüzde 65’inin ABD’nin Suriye ve Irak’taki savaşa daha fazla kara birlikleri ile dahil olmasından yana olduğunu ortaya koydu. Bu çok yeni ve önemsenmesi gereken bir gelişme. Artık Amerikalıların sadece yüzde 31’i ordunun bölgeye ilave kara birlikleri göndermesini desteklemiyor.

Söz konusu rakamlar Amerikan kamuoyunda önemli bir kırılmanın meydana geldiğini gösteriyor. Zira Paris Saldırısı’nın sadece altı gün öncesinde gerçekleştirilen bir Gallup araştırması, bölgeye ilave kara birlikleri gönderilmesini desteklemeyen Amerikalıların oranını yüzde 53 olarak veriyordu. Destekleyenlerin oranı yüzde 43’te kalmıştı.

Yani Amerikalıların Ortadoğu’daki savaşta vites yükseltmeye yönelik politikalara destek oranı yüzde 43’den yüzde 65’e çıkmış durumda. Bir başka deyişle, destekleyenlerin sayısı Paris Saldırısı akabinde yüzde 50 yükselmiş halde. Bu çok büyük ve hızlı bir artış!

Obama yönetimi, temelleri Donald Rumsfeld tarafından yıllar önce atılan “kuşaklar boyu sürecek sonsuz savaş” konseptini Suriye’de birinci viteste uygulamak durumunda kalmıştı. Anket sonuçları ABD yönetiminin manevra alanını ve elindeki opsiyonları zenginleştirecektir. Bu ABD’nin ille de “ateşe daha fazla odun” taşıyacağı anlamına gelmiyor. Böyle bir manevra sahasının ABD’nin elini diplomatik sahada da güçlendireceği aşikardır.

Ancak tabii eli güçlenen sadece Obama yönetimi değil, aynı zamanda ABD askeri-sanayi kompleksi. Evet, belki 2011'de yürürlüğe giren Bütçe Kontrol Yasası’ndan ötürü, ABD hükümeti savunma harcamalarını kıstı. Ve bu silah üreticilerinin çok hoşuna giden bir gelişme olmadı. Ama silah üreticileri de bu kez uluslararası pazarlara daha fazla göz diker oldular. Ve toplam gelirleri içinde uluslararası satışlarını da rekor düzeyde artırdılar.

Ve en önemişi son beş yılda pazar değerlerini yüzde 200’lerin üzerine varan oranlarda artırdılar. Yani –korkarım- piyasa verileri silah şirketlerinin istikballerinin iyi (!) olduğu yolunda sinyaller veriyor.

Evet, rakamlara bakıyoruz ve dünyanın bir numaralı silah üreticisi ABD'nin en büyük beş silah ve savunma sanayi şirketinin pazar değerinin, Arap Baharı ve Suriye savaşı süresince büyük artış gösterdiğini görüyoruz. Bu sinyalleri iyi okumak lazım. O yüzden biraz detaylı bakalım:

Aralık 2010'da yaklaşık 69 dolardan işlem gören Lockheed Martin hisseleri, yüzde 222 değer kazanarak 20 Kasım 2015’te 220 dolar civarına gelmiş bulunuyor. Bu tüm zamanların rekoru. Şirketin pazar değeri de buna paralel olarak 24 milyar 700 milyon dolardan 68 milyar 180 milyon dolara yükselmiş halde.

Geçtiğimiz günlerde ABD Hava Kuvvetleri’nin gelecek kuşak uzun menzilli bombardıman uçakları ihalesini kazanan Northrop Grumman şirketinin hisseleri de, benzer şekilde aynı dönemde 57 dolardan yüzde 230 artışla 188 dolara kadar yükselmiş. Şirketin piyasa değeri de yüzde 89,5 artışla 34 milyar dolara ulaşmış halde.

Martin Lockheed ile Northrop Grumman'ın güçlü borsa performansını yüzde 162 değer kazanan dünyanın en büyük güdümlü füze üreticisi Raytheon takip ediyor. Bu şirketin piyasa değeri de söz konusu dönemde, 16 milyar 890 milyon dolardan 37 milyar 110 milyon dolara yükselerek yüzde 120 artmış.

Borsada en çok değer kazanan dördüncü şirket C17 askeri nakliye uçaklarının üreticisi olarak da bildiğimiz Boeing. Şirketin hisseleri Aralık 2010'da 64,6 dolar seviyesinde seyrederken, yüzde 130 prim yaparak 20 Kasım’da 148,28 dolardan kapanmış. Boeing’in piyasa değeri de beş yılda yüzde 116 artarak 99 milyar 350 milyon dolara çıkmış.

Listenin beşinci basamağında yer alan, F-16’ların üreticisi General Dynamics hisseleri ise yüzde 114 artış gösterirken, şirketin piyasa değerini de 24 milyar 700 milyondan 45 milyar 430 milyon dolara taşımış bir durumda.

Ortadoğu’da savaşmaya ve bu savaşı “düşük yoğunluklu” yapısından çıkarmaya istekli bunca güçlü aktör var iken, üstelik de Fransa’nın “ateşten kestaneyi almaya”, yani IŞİD’i Suriye’den çıkarmaya istekli bir güç olarak belirmeye başladığı ve hararetin artacağı, vitesin yükselmesini bekleyebileceğimiz şu şartlar altında, zayıf da olsa kalıcı bir barış umuduna tutunmak ve hiç bırakmamak zorundayız.


twitter: @akdoganozkan

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"