29 Ocak 2025

Okunmak

Mühendislik şirketleri doğru eğitim ve araştırmayla desteklendiğinde önemli buluşlara yol açıyor. Ama bunun gerçekleşmesi için tüketim talebinin bu buluşlara yönelik olarak evrilmesi gerekir. Hindistan bunun için örnektir...

13 Eylül 2023’ten beri 70 yazı yazmışım. Görüşlerine değer verdiğim bir arkadaşım son yazım üzerine şu yorumu yaptı:

“Mutlaka eleştiri ve öneri istersen, yazının belirli bir odağı olmadığını söyleyebilirim. Ama bu senin yazılarının belirgin özelliği ve ayırt edici bir yönü. Bana uymuyor ama hiç de fena bir şey değil, değiştirmeni tavsiye etmem.”

Hakkı var, bir başka arkadaşımda hep ironi kullandığımı söyler. Önceki arkadaşımın dediği gibi bir kişilik özelliği, belki okuyucunun düşünmesini gerektiriyor, fena mı!

Yazıların uzun olduğunu söyleyen, her birinden birkaç yazı çıkacağını yazan arkadaşlarım da var.

Doğan Nadi’nin Cumhuriyet gazetesindeki “bir dakika” sütununu hatırlayanlar bilir, gerçekten bir dakikayı geçmezdi o yazılar. Hap gibi yutardık.

Yazı yazmanın amacı bilgiçlik yapmak değil, gözlemlerini kendi zihin süzgecinden geçirip paylaşmak. Benim zihin süzgecim 82 yıllık olduğu için gözlemler yoğunlaşıyor ve öylece kâğıda geçiyor ve gördüklerimizde, yaşadıklarımızda çok tortu var. Bunları ince elemek gerekiyor.

Tüm bu yorumları yapan dostlara teşekkür ediyorum. Amacım okuyucunun vizyonunu genişletmesine yardımcı olmak. Kendi tarzımı değiştirmeden bir ara yol bulmaya çalışacağım.

Bugünün odağı tıpkı çok paranın başarı getirmediği gibi, çok bilginin de her zaman en iyi çözümü üretmediği.

Daha önce bir yazımda Hindistan’da 1956 yılında Başbakan J. Nehru’nun MIT modeli üzerine kurduğu “India Institute of Technology-IIoT” adlı eğitim kuruluşundan söz etmiştim. Bugün ülkenin çeşitli yerlerinde ve Abu Dhabi ile Zanzibar’da 25 IIoT faal durumda. Bu girişim Hindistan’a temel teknoloji alanında önemli güç sağlıyor. Bugün Hindistan temel bilimlerde çok güçlü. Bunu en önemli teknoloji şirketlerinin yönetiminde Hintlilerin görev almasında görüyoruz.

Bunun sonuçlarından birisini Engineers of India Ltd adlı kamu şirketiyle 31 Ekim 1984 günü yaptığım toplantıda genel müdür anlattı. Toplantı o dönemde OECD Development Centre’de çalışırken yaptığım araştırma ile ilgiliydi.

Tarihi bu kadar kesin hatırlamamın nedeni, toplantımızın genel müdüre gelen bir bilgiyle kesilmesidir. Gelen bilgi Başbakan İndra Ghandi’nin vurulduğu haberiydi. Görüşmemizden çok şey beklerken, o ana kadar aldığım bilgiyle yetinmek zorunda kaldım.

Bu kötü haber gelene kadar genel müdür, EILtd olarak geliştirdikleri teknikler sayesinde, kaynak aletiyle onarabildiklerini, çeşitli ülkeler arasında Kanada’nın bu tekniği öğrenmek için uğraştığını anlatıyordu. Tekrar edeyim, yıl 1984, yani bundan 31 yıl önce.

Hindistan teknoloji enstitüleri teknoloji ve mühendis yetiştirmeye devam ediyor, ancak dönemin ekonomi politikası kendine yeterlilik ve bir tür Sovyet Gosplan -merkez planlama- etkisinde. Bir tür karikatür örnek olarak, plastik ithalatına yol açmamak için, yerli ve milli saç veya tahta kova kullanılıyor. İkisinin de maliyeti plastik kovadan fazla. Tüketim talebi, büyümenin ürünlerini paylaşma arzusu böylece önleniyor. Kısaca, temel bilimlerdeki başarı imalata, yeni buluşlara yansımıyor. Adeta Türkiye’de belli kalitenin üstünde araçların ithalinin özel tüketim vergisiyle önlenmeye çalışılması gibi.

Bu haberin ardından Hindistan’ın her köşesinde olaylar, nümayişler başladı, trenler yakıldı. Benim projemin parçası olan, diğer mühendislik şirketleriyle yapacağım toplantılar iptal edildi.

Hindistan’dan Malezya’ya geçtim. Kamboçya ve Vietnam 1955-75 yılları arasında korkunç bir dönem yaşadı. Üç milyondan fazla insan yaşamını yitirdi. Tayland ile Malezya güneyde Asia sub-continent olarak bilinen “Asya alt kıtasında.” Ama savaş buralara bulaşmadı. Bunun nedenini sorduğumda, Tayland için bunu ülke insanının inandıklarında inatçı olmasıyla açıklamışlardı. Tayland’da adam başına GSMH 800 dolar, Malezya’da 2 bin 300 dolar, Singapur’da 7 bin dolar mertebesinde. Acaba bu ülkelerin nisbi zenginliği ve Malezya’nın ağırlıkla Müslüman olması da bir açıklayıcı olabilir mi?

Malezya o dönemde 16 milyon civarında nüfusu, kalay, palm yağı, kauçuk plantasyonlarından oluşan bir ekonomiye sahip. Daha sonra petrol bulundu. Palm yağını İngiliz hükümeti Nijerya’dan Malezya’ya getirdi. Buradaki plantasyonlarda üretilen palm yağı, kauçuk ve denizden kazıma-dredging yoluyla çıkartılan kalay İngiliz şirketleri tarafından pazarlandı.

 Ekonomi yüzde 70’i Bumiputra denilen “yerli” nüfusla, yüzde 23 Çinli, yüzde 6.6 Hintliden oluşuyor. O dönemde ülkenin başbakanı olan Dr. M. Mahathir tıpkı bizde olduğu gibi, yerli ve milli otomobil üretmeye kalktı. Ben Delhi’den Kuala Lumpur’a geçtiğimde kıyamet kopuyordu. Hemen herkes 16 milyon iç pazarı olan ülke otomobil üretemez diyordu.

Dr. Mahatir inat etti, Japon Mitsubishi ile birlikte üretilen Proton çeşitli isim değişikliklerinden sonra kayboldu. Bu hikâyeye biz de yabancı değiliz. Galiba bugün yollarda birkaç yüz veya bin TOGG var, ama Çinli Cherry ve BYD çok daha hızlı yayılıyor. Şimdi ümidin, BYD’nin TOGG’a ortak olmasında olduğunu okuyoruz.

Ülkede Malezya’da mühendislik eğitimi öncelikli değil. Gerçi ODTÜ’den ve diğer üniversitelerden mezun olan çeşitli Türkler lisansüstü çalışma için oraya gittiler. 1993-96 yılları arasında A. Davutoğlu kendi konusunda ders verdi. Bunun nedeni ülkede şeriat uygulaması ve Sünni inancın yaygınlığı olabilir mi? Malezya üniversitelerinde ilahiyat dışında, kimyai işletmecilik gibi konularda eğitim görenler daha sonra Türkiye’de bu konularla ilgilenen şirketlerde çalıştılar.

Hindistan’la karşılaştırmak üzere esas üzerinde duracağım ülke Malezya’dan sonraki durağım Kore. 1950-53 arasında savaş dönemi yaşadıktan sonra asker-iş alemi-idare üçlüsünün yönetimiyle bir tür serbest piyasa ekonomisini benimseyen Kore 1984’te 44 milyon nüfus, 2 bin dolar adam başına geliriyle önemli teknoloji, imalat ve ağır sanayi şirketlerine sahipti.

O dönemin Kore’sini, bugünün Çin Komünist Partisi yönetimindeki “kapitalist” Çin’iyle aynı kefeye koymak mümkün müdür? Kore’ye özellikle ülkemizdeki sol çevreler faşist, Amerikancı yaftasını takmışlardı. Yatırımların Amerikan kaynaklı olarak finanse edildiği, işçinin sömürüldüğü iddia ediliyordu. Araştırmalar bunu doğrulamıyor, Kore’nin finansmanı kredi ile yaptığını gösteriyor. Kore bugün hele son haftalarda yaşananlarla o tanıma uymuyor ve 30 yıl sonra 33 bin dolar adam başına gelire sahip. Türkiye 1.350 imiş, bugün 12 bin 500. İşçiler ise her zaman Türkiye’den daha iyi durumda oldu. Önemli olan dürüst yönetim.

Bu yazıyı daha önce de verdiğim Kore’den iki mühendislik örneği ile bitireceğim. 1960’lı yıllarda Kore’de elektrik-nükleer enerji teknolojisi geliştirilmesine karar veren “üçlü yönetim”, bunun finansmanı için ülkenin şeker ithalatını enerji şirketine veriyor, yöneticiler, şeker ithal edip pazarlayanlar bu işten kendisine çıkar üretmiyor, zenginleşmiyor. Sonuç, bugün dünyada önemli nükleer enerji teknolojisi şirketleri arasında yer alan KEPCO, Korea Energy Producing Company.

İkinci örnek şu. Kore’de kamu projelerinde görev alacak yabancı şirketler, Koreli mühendislik şirketini pilot olarak kullanmak, ona teknoloji transfer etmek zorundadır. Yani Koreli mühendisler proje sırasında “yaparak öğreniyor.” Bunun bir örneği ENKA-BECHTEL ilişkisiyle Değer Zincirinin Evrimi’nde anlatıldı.

Sonuç olarak mühendislik şirketleri doğru eğitim ve araştırmayla desteklendiğinde önemli buluşlara yol açıyor. Ama bunun gerçekleşmesi için tüketim talebinin bu buluşlara yönelik olarak evrilmesi gerekir. Hindistan bunun için örnektir.

İkinci olarak, hiçbir ülke teknolojik olarak kendine yeterli olamaz, bilgi ve teknoloji evrenseldir. Teknolojiyi üreten şirketler mecbur kalmadıkça ürettikleri bilgiyi kullanıcı ülkelerle paylaşmazlar. Bunun için teknoloji alacak olan ülkelerin verici şirketleri, kendi mühendislik şirketlerine bilgi aktarmaya zorlaması, aynı zamanda alıcı ülkelerin teknolojiyi özümseyecek bilgi, heyecan ve iştaha sahip olmaları gerekmektedir. Kore deneyimi burada önemlidir.

Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir?

Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi.

T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı.

1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı.

1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu.

Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir.

1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi.

2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu

A. Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Esti, gürledi

Donald Trump, yanında Elon Musk, V. Ramasvamy, J. Bezos, M. Zuckerbeck, T. Cook gibi figüranlarla alıştığımız gösterisini yaptı. Bunların arkasında ABD politikasını düzenleyecek, uygulayacak isimlerin kredibilitesi tıpkı İngiltere, Almanya, Fransa gibi. Zaten lig düştüğü için Türkiye’yi saymıyorum

Ortaçağ’a doğru mu, yoksa?

Toplumlar bir günde bozulmuyor, ama bir kere bozulunca onarılması ve eskiye dönüş hemen olmuyor, çünkü eski yerinde durmuyor, 80’ler 40 yıl geride ama yerinde durmuyor. Biz Orta Doğu ülkesi olmaya meylederken, Vietnam Kore’ye, Kore Almanya’ya yaklaşıyor

 Liyakat-meritocracy

Siyaset ikliminin ağarması, bunu kotarabilecek kültüre, eğitime sahip siyasetçilerin görev almasıyla mümkündür. Meydanlarda, ekranlarda gördüklerimiz, bunu sağlayabilecek siyaset IQ’sundan ve onun destekleyeceği dünya felsefesinden hayli uzaktır

"
"