04 Aralık 2024

Kakistokrasi veya 4 yıllık yüksek iddialı poker oyunu

Trump Twitter kanalını önceki döneminde rahatlıkta kullanıyordu, her an değişen kararlarını oradan duyuruyordu. Şimdi kanallın anahtarı Musk’ın elinde, ayın rahatlıkla kullanabilecek mi? İki cambaz bir ipte oynayabilecek mi?

Donald Trump

Liyakat doğru yönetimin temelidir

İfade Londra’da CASS Business School hocalarından André Spicer tarafından ülkelerdeki yönetim kalitesine ilişkin olarak kullanılıyor. Anlamı, “en liyakatsiz insanların yönettiği hükümet şeklidir.” Liyakatsiz olan adil olamaz, hesap vermekten, sorumluluk üstlenmekten, saydamlıktan kaçınır.

Bu deyimi ilk kez 1644’te rahip Paul Gosnold, kralın parlamentosunun akord edilmiş bir çılgın, kakitokrasiye dönüşmesini anlatmak için kulanmış. 1838’de yine ABD’de kölelik yanlısı senatör William Harber, anarşinin kakistokrasi ürünü olduğunu söylüyor.

20. yüzyılda ABD’de oy kullanma makinelerinin doğru çalışmaması ve Trump’ın başkanlığı demokrat iktisatçı Paul Krugman tarafından kakistrokrasi olarak niteleniyor.

Daha sonra ABD’de CIA eski başkanı John Brennan Trump’ı suçlarken bu sıfatı kullanmış.

5 Kasım seçimlerinin ardından Trump’ın kabinesini oluştururken seçtiği isimler, kakistokrasinin devam edeceğini gösteriyor. Adalet bakanı olarak düşündüğü isim daha senatoya gelmeden geri çekildi, çünkü genç kadınlarla ilişkileri dedikoduyu aşmıştı.

Liyakatsizlerin iktidar olmasına örnekler

4 yıl yüksek iddialı (high stakes) poker ise Trump’ın başta Çin, ardından enflasyon ve diğer “kartlarla” oynadığı oyun. Yaşamı kısa dönüşlerle dolu bir siyaset oyuncusu. Daha başkanlık yemini etmeden tüm ülkelerde karşılaşılan konular önünde: İsrail-Gazze-Suriye sorunu, Fransa’nın Le Pen sorunu, Almanya’nın Scholtz sorunu, Çin-Tayvan- Sincan sorunu.

Bu satırları yazarken Trump’ın ABD Paris Büyükelçisi olarak dünürü, müteahhit Charles Kuchner’i seçmesi, Trump’ın el yükseltmeye devam edeceğinin işareti.

Trump-Musk ikilisinin yöneteceği ABD önümüzdeki dört yılın aşırı bilinmezliklerle geçeceği kesin. Dünyanın en zengin iş adamı Musk, henüz hiçbir yetkisi olmamasına karşın, neredeyse Trump’ı da aşarak görüşmeler yapıyor, küresel ekonomiye yön veriyor.

Elon Musk ve Donald Trump

Trump’ın ısrarla ve etraflı düşünüp danışmadan telaffuz ettiği gümrük vergilerinin yol açacağı enflasyon ve bunun sonuçlarının önemi, küçük kalacağa benziyor. O da bazı iş adamları gibi teoriyi ve akademik mesleği küçümsüyor. Kendisine evet diyecek bilgisizleri tercih ediyor.

Musk’ın hayli yüksek zekaya sahip olduğu rivayet edilir; bu zekâ, onun cüretkarlığı ve bipolar düşünce sistemiyle geliştireceği politikalar yanında küçük kalacak gibi. Yani hırsı aklını aşabilir. O da kendisine itiraz edeni, tıpkı Trump’ın apprentice dizisinde yaptığı gibi hemen işten atıyor. Sanki Oval ofisi TV stüdyosuyla karıştırıyor. Yoksa bunlar bir erken demans örneği olabilir mi?

Başkanlık gücü Musk’ın kontrol edilmesi için yeterli olacak mı? Bu ikilinin mutlu beraberliği fazla uzamadan sona mı erecek? Bu soru ABD yurttaşları kadar hem Amerikan hem diğer ülkelerin şirketlerini ve o ülkelerin yönetimini yakından ilgilendiriyor.

Trump-Musk ikilisine başkan yardımcısı J.D.Vance’ı da etkilersek, önümüzdeki 4 yıl içinde dünya, hukuk, ulusal ve uluslararası politika, ekonomi konularında, sosyal ve siyaset psikologları, liderleri inceleyen psikanalistler için de çok ilginç olaylara (case) sahne olacak.

Putin nerede?

Biden, Trump oval ofise oturmadan son hamlelerinden birisini yaptı, Ukrayna’nın Rusya’daki hedefleri vurabilmesi için ABD füzelerinin kullanılmasına izin verdi. Putin buna dünyada en hızlı füze sistemi olduğu söylenen “hypersonic missile” ile karşılık verdi. Bu Putin için önemli bir satranç hamlesi “meydan okuma” olarak mı okunmalı? Uzmanlara göre öyle olsa bile çok pahalı bir meydan okuma.

Musk ve Başkan Yardımcısı J. D. Vance

Trump’ın önceki başkanlık dönemini anımsıyoruz. Bu kez yardımcısı Mike Pence değil, o daha aklı başındaydı ve Biden’ın seçilmesinin onaylanmamasını istediğinde yetkisi bulunmadığını söyleyerek Trump’ı reddetti. Bu kez J. D. Vance’ın hırslı, nerede duracağını bilmenin zor olduğu başkan bir yardımcısı. Üstelik Trump’ı sürekli olarak azdıracak bir Musk unsuru da unutulmamalı.

Senaryoyu ünlü rejisör fellini yazmış olabilir mi?

Kakistokrasi, liyakatsizlerin yönetimi olarak tanımlanıyor. Karşımızdaki tablo Almadovar, Fellini gibi rejisörlerin, olayların iç içe geçtiği, önceden kestirilebilir ilişkilerin yaşanmadığı filmleri anımsatıyor. Musk, oyuncu Sacha Baron Cohen’i andırıyor. Ama onlar film, oysa burada söz konusu olan insan canı, ulusların serveti.

Musk daha önce Twitter iken satın alıp X adını verdiği sosyal medya kanalından besleniyor. Üstelik kendi malı olduğu için dilediği haberi, yorumu yayma, başka mesajları durdurma gücü var. Trump Twitter kanalını önceki döneminde rahatlıkta kullanıyordu, her an değişen kararlarını oradan duyuruyordu. Şimdi kanallın anahtarı Musk’ın elinde, ayın rahatlıkla kullanabilecek mi? İki cambaz bir ipte oynayabilecek mi?

Amerikan endüstrisi-savunma endüstrisi

Burada bir parantez açarak ABD’nin silah sanayinin nasıl yaratıldığını hatırlayalım. Bu konuda Arthur Herman’ın Freedom’s Forge adlı kitabı ilginçtir. Kitabın adı hürriyetle sanayi ilişkisini anımsatmaktadır. Bu yanıyla, komünist Rusya sanatının heykellerini hatırlatmaktadır. A. Herman başkanın talimatıyla bir sanayi seferberliği başlatmıştır. Bu seferberlikte, ana oyuncular, şirket sahipleri, kazananlar ise bu şirketlerin hisselerine yatırım yapanlardır. Yani eninde sonunda sistem kazanmaktadır.

Roosevelt’in başkan seçilmesiyle başlatılan New Deal hareketinin bir önemli tezi, endüstri gelişirken bunun ürünü olan savunma endüstrisini kullanarak silahlı çatışmalara destek olmamaktı. Aksi halde bu Başkan Roosevelt’in karakterine uygun olmazdı.

1940 mayıs ayında, Winston Churchill'in başbakanlığının beşinci günü sabah yedide Londra’da telefon çalar, karşısında Fransa Başbakanı vardır. Alman tankları Fransa'ya girmektedir. W. Churchill gözlerini ovuştururken Fransa Başbakanı “yenildik ama savaşı kaybetmedik, yetişin” der. İngiltere’yi yardıma çağırmaktadır.

Churchill’in tepkisi hemen ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’i telgrafla bilgilendirmektir. Almanya'nın Fransa'dan sonraki hedefi İngiltere'dir ve ardından Atlantik’i aşarak ABD’nin karşısına dikilecektir.

Bu bize İngiltere – ABD ittifakının neredeyse yazılmamış bir kural olduğunu göstermektedir. Nitekim ittifakın bir başka tezahürünü, tekrarını, Bush-Blair ikilisinin Kuveyt işgalinde de gördük. Daha sonra Blair bu olayda nasıl hata yaptıklarını çok satan otobiyografisinde anlattı. Ama olan olmuştu.

Bu Amerikan savaş endüstrisini harekete geçiren önemli adım bir adımdır. Roosevelt hemen bu işi süratle yapmanın yolunu araştırmaya başlar. Becerikli bir organizatöre ihtiyaç vardır. Aranan isim Bill Knudsen’dir. B. Knudsen 1879’da Danimarka'da dünyaya gelmiş, ardından ABD ve 1920’lerde General Motors grubunda Chevrolet marka otomobil üretiminin sorumlusu olmuştur. Yazar Arthur Herman, Roosevelt’in, Knudsen’le yürüttüğü Amerikan savunma sanayi ve giderek tüm Amerikan endüstrisinin kuruluşunu ve ayağa kalkmasını ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır.

General Eisenhower başkanlık döneminin sonunda 1961’de yaptığı konuşmada bizim “hazır ol cenge ister isen sulhu salah” deyişimize paralel olarak, ABD’nin savaş sanayinin her zaman güçlü olmasını savunurken aynı zamanda bunun dış müdahalelerde kullanılmamasını öğütlüyordu.

Tesla, Skynet gibi projeler ABD hazinesinin Musk’a hediyesi mi?

Elon Musk’ın Tesla yanında başlattığı uzay projelerinin kamu kaynaklarından desteklendiği söylenir. Özetlediğimiz bu arka plana göre bu doğaldır. Böylece ABD teknolojik gücünü geliştiriyor aynı zamanda tüm sanayide istihdamı arttırıyor, sanayicilere ve borsa yatırımcılarına gelir sağlıyor. Paragrafı burada kapatıp Trump’ın yeniden büyük Amerika sloganına dönebiliriz.

ABD’nin NATO’yu neredeyse karşılıksız taşıdığı doğru mu?

Trump 2016’da başkan seçilirken Amerika’yı yeniden büyük yapalım diyordu. NATO, Birleşmiş Milletler gibi II. Dünya Savaşı sonrası meydana getirilen kuruluşların amacı böyle savaşların, ülkeler arasında müzakerelerle önlenmesiydi. Trump bu kuruluşların bütçesinin ABD tarafından karşılanmasından memnun değildi. Avrupa ülkelerini katkılarını arttırmaya zorluyordu.

Burada tam da Machiavelli’nin söylediği gibi gerçeğe uymayan, onu göz ardı eden, yalan beyanlar vardır. Bunların en önemli kanıtı, daha bir yıl önce bir Cumhuriyetçi ABD senatörünün şu sözleriydi. “Ukrayna savaşında ABD vergi mükelleflerinin vergilerinin kullanıldığı iddia ediliyor. Oysa, ABD’nin bu işten kazançlı çıkıyor. Ukrayna’ya sağlanan tüm silah ve donanımın bedeli Ukrayna’dan ve/veya NATO’dan alınıyor. Ölen askerler ise Amerikalı değil.” Sonuç olarak ABD şirketleri, NewYork borsası üzerinden bu şirketlerin hisselerin yatırım kazanç elde ediyor, bu şirketlerde çalışanlar iş bulmuş oluyor. Kaybedenler hayatını kaybeden askerler ve Ukrayna’nın tahrip olan altyapısı.

Öteki ülkeler bu duruma ne diyor?

Herkes Trump’ın kararlarını bekleme halinde. Başta Meksika ve Kanada, komşu oldukları en büyük müşteriden nasıl bir darbe geleceğini bilmiyor. Hoş Trump da ne yapacağından emin değil. Destekleyen şahinlerden hangisinin ticaret bakanı olacağı, kavgayı nereye kadar götüreceği bilinmiyor. Öte yandan ithalata konulacak gümrük vergileri ile yükselecek iç fiyatlar üzerinden ABD’de enflasyon canlanacak, hesabı sokaktaki yurttaş ödeyecek.

ABD anayasasına göre Trump’ın bir daha seçilmek gibi bir hesabı olamaz; tabii bazı dostları aklını çelebilir, bak sen henüz ikinci dönemdesin, ben dördüncüye gidiyorum, birlikte ne güzel eğleniriz diyebilir. Üstelik Çin’de Başkan X.’nin ömür boyu orada kalma örneği var. Ama ABD anayasasının bunu düzenleyen hükümleri yüzlerce yıldır değişmedi. Hem orada yetkisi tartışılmayan bir Yüksek Mahkeme var.

Avrupa Merkez Bankası başkanı Christine Lagarde, Trump’ın esnaf kültürünü hatırlatarak pazarlık yapmayı öneriyor. “Vergileri yüzde 10 veya yüzde 20 yükselteceğim” dediğine göre pazarlığa hazır diyor. C. Lagarde ekliyor: “D. Trump’ın başkan seçilmesi, AB’nin de kendini toparlamasına, yıllardır şikâyet konusu olan kurumların, sermaye piyasasının, onların uyguladıkları kuralların gözden geçirilmesine neden oldu, AB iş alemini uyandırdı.” Sanki AB için şerden hayır doğuyor.

İngiltere’de İşçi Partisi’nin önde gelen isimlerinden Peter Mandelson, “gururunuzu gemleyin, Tesla ve X kanalı yöneticileriyle iyi geçinin diyor. Bu da değişik bir Makyavel politikası.

İngiltere’nin Starmer Keir’den önceki başbakanı Rishi Sunak, Musk için “parlak bir buluşçu” tanımını yapıyor. Sunak kendisi de teknoloji tutkunu.

Özetle, başta Amerika olma üzere her ülke, her siyasi lider önce kendisini düşünüyor. Hiç kimse ötekinin iyiliği için davranmıyor. Akıllı siyasetçinin bu gerçeği göz önünde tutması gerekir. Hiçbir ülkenin dostu olan ülke yoktur, meğerki vaat ettiği önemli çıkarlar olsun. Çin’in “kuşak ve yol” projesini de böyle yorumlamak gerekir. Aynı şekilde akıllı seçmenin siyasetçiyi değerlendirirken bunu unutmaması gerekir.

Ütopya güzel bir şeydir. Hangi koşullarda, her birimize nasıl maliyetler yükleyerek gerçekleşeceğini hesaba katmazsak hem ona ulaşamayız hem de bu yolda çok kaynak harcarız, yanıldığımızı gördükçe üzülür, ümitsizliğe kapılırız. Tersine, çok istediğimiz şeyler kavuşmak için gereğini yaparsak, ona ulaşamasak da ikinci en iyiyi yakalarız. Yazının başından beri bunu anlatmaya çalıştım.

Yazıyı bir başka değerli sözle bitireyim; Ayinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz, görünür rütbe-i aklı eserinde.

Lâfın Türkçesi, siyasetçinin parlak vaatlerine, büyük görünen küçük projelerine kanmayın, değer yaratmak için neler yaptığına, onları ve sizi nereye getirdiğine buna karşılık sizden neler götürdüğüne bakın.

Bugün 4 Aralık, mezunu olmakla gurur duyduğumuz Mülkiye’nin kuruluş yıldönümünü kutluyorum.


[1] High stakes poker game, Amerikan televizyonlarında oynanan bir oyunun adı ve D.Trump’ın yaptıklarına yakıştırılan benzetmedir.

Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir?

Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi.

T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı.

1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı.

1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu.

Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir.

1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi.

2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu

A. Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

SGK nedir, vergi mi, sigorta primi mi?

Emekli maaşlarını kamunun bütçesiyle ilişkilendirmek çarpıcı bir yanlış yönetim örneğidir. Ancak bu sadece ülke yönetiminin kalitesine bağlı değildir

ABD seçimleri: Dünya nereye yöneliyor?

Başkanlık seçimini D. Trump'ın kazanması kimilerinde hüsran, üzüntü, kimilerinde bayram sevinci yarattı. Benim tespitim dünya genelinde Demokratların doğru gündemi yakalayamadıkları, muhafazakarların ise daha kolay olan mevcudu muhafaza etmek ve Amerika özelinde yeni gündem arayışında olmayan, kısıtlı bilgiye sahip kitlelere hitap ettikleri ve sürekli olarak tahrik ettikleri kızıştırdıkları yönünde

ABD Seçimleri-demokrasi-yapay zekâ

Bu nice Hiroşima’dan, atom bombasından, trilyon kadar trilyon servetten daha güçlü bir silah olmaz mı? Bu silahın geliştirilmesi için savunma sanayi ekonomisini destekleyen ABD fonlarının, yapay zekânın sivil amaçlarla kullanılması araştırmalarına ayrılması gerekir

"
"