30 Mayıs 2016

Ücretlerde büyük sıçrama

Enflasyona, istihdama ve büyümeye etkiler ne olacak?

Geçen haftanın en sıcak konusu elbette yeni hükümetti. Muhtemel değişikliklerin başında Mehmet Şimşek’in yerinde kalıp kalmayacağı merak ediliyordu. Son dakikada yerinde kaldı ama yetkileri kısıtlandı. Özellikle BDDK’nın elinden alınması not edilmeli. Sermaye hareketlerine yön veren yabancı finansal kurumların ekonomistleri “iyi oldu ama yalnızlığa mahkûm” yorumunda birleşiyorlar. Aynı kanaatteyim.  Hükümet programında özellikle para politikası bölümünde de dikkate değer bir yeniliğe rastlamadım. Para politikasının temel amacının fiyat istikrarı olduğu hatırlatılıyor ve “Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirlemesi esas olmaya devam edecektir” deniliyor. Yani retorikte yeni bir şey yok. Fiiliyatı ise takip etmeye devam edeceğiz.

Sonuç olarak bu konudan ilginç bir yazı çıkmayacağına karar verdim. Bu hafta bir başka tartışmalı konuyu ele almak istiyorum. Malum yılbaşında net asgari ücret yüzde 30 artışla 1000 TL’den 1300 TL’ye yükseltildi. Bu artışın asgari ücretle sınırlı kalmayacağı, 1000 ile 1300 TL arasındaki ücretleri otomatik olarak, 1300 TL’nin üzerindekileri de çeşitli etkenlerle yükseltmesi bekleniyordu.

Ortalama ücret artışının mertebesini tahmin etmek bu artışın ne kadarının enflasyona ne kadarının tüketim üzerinden büyümeye yansıyacağı açısından önemliydi. Ortalama ücretin ilk üç ayda ne kadar arttığı bu hafta aşağı yukarı belli oldu. TÜİK’in rakamlarını aktarmadan önce sonucu söyleyeyim: Yılın ilk üç ayında ücretlerde son yıllarda hiç görülmeyen ölçüde ve “sıçrama” başlığını hak edecek kadar yüksek artışların gerçekleştiği görülüyor.

TÜİK’in üç aylık Sanayi İşgücü Girdi Endekslerinin 1. Çeyrek rakamları bu hafta yayınlandı. Daha önce de Ticaret ve Hizmet endeksleri yayınlanmıştı. Bu istatistikler firma verilerine dayanıyor. Yani kayıtlı çalışanların ücretleri söz konusu. Tüm ücretlere ve nihai yansıma hakkında fikir edinmek için hane halkı 2016 anketlerinin mikro verilerine ihtiyaç var. Bu verilerin yayınlanmasına da daha çok var. Yine de elimizdeki rakamlar kayıtlı çalışan kesimde nominal brüt ücret ve maaş artışlarının mertebesi hakkında yeterince bilgi içeriyor.

2015’in son çeyreğinden 2016’nın ilk çeyreğine sanayide ücret artışı yüzde 6.6; yıllık artış ise yüzde 18,8. Daha emek yoğun olan, ücretlerin de nispeten düşük olduğu Ticaret ve Hizmet kesiminde ücret artışı daha da yüksek: Çeyreklik artış yüzde 11,8, yıllık artış ise yüzde 22,5. Yıllık tüketici enflasyon artışını yüzde 7 civarında kabul edersek reel ücret artışı sanayide yüzde 12’yi, hizmetlerde ise yüzde 15’i buluyor. Son üç yıla bakıldığında ne çeyrekten çeyreğe ne de yıldan yıla, ne nominal ne de reel hiç bu kadar yüksek artışlar gözlemlenmiyor. Asgari ücret artışının beklenen etkisinin gerçekleştiği açık.

Sektörler bazında ücret artışları elbette farklılık gösteriyor. Bu açıdan ilginç, hatta çarpıcı birkaç gözlemi de paylaşmak istiyorum. Sanayide en yüksek artış yıllık olarak otomotiv ve tütün sektörlerinde: Yüzde 25. Emek yoğun tekstil ve giyim sektörlerinde bu kadar yüksek değil ama ortalama artışın (yüzde 18,8) belirgin ölçüde üzerinde: Yüzde 23 ve yüzde 20. En çarpıcı ücret artışı ise hizmet kesiminde İdari ve destek hizmetlerinde. Artış çeyrekten çeyreğe yüzde 20,8, yıllık olarak da yüzde 37. Buna karışlık Bilgi ve İletişim sektöründe ücretler çeyrek bazında yüzde 0,6 düşmüş. Asgari ücret etkisi sıfırdan da öte. Yıllık olarak da artış yüzde 10,3 ile sınırlı. Reel ücret artışı çok düşük. Şaşırtıcı sayılmaz ama hüzün verici.

Ücretlerde yüksek artış tahmini doğrulanıyor. Bundan böyle yanıt aranması gereken soru şu: Enflasyona, istihdama ve büyümeye etkiler ne olacak? Ücret artışları ilk aşamada üretici fiyatlarını etkiler. Çeyrekten çeyreğe Yurtiçi Üretici fiyat artışı yüzde 0,8’den ibaret. Yüksek ücret artışlarının olduğu sektörlerde de belirgin ölçüde yüksek fiyat artışları yok. Belli ki firmalar maliyet artışlarını fiyatlara yansıtmakta güçlük çekiyorlar. Bunun için talep baskısının da artması gerekiyor. Bu baskı henüz görünürde değil.

Ücret artışlarının tüketim üzerinden büyümeyi ne ölçüde etkilediğine dair ilk bilgileri 1. Çeyrek GSYH rakamları açıklandığında elde edeceğiz. Şimdilik öncü göstergelerin tüketimde ılımlı bir artışa işaret etiğini söyleyebiliriz.

İstihdama gelince. Ekonomi yazını ani ücret şoklarının genelde istihdamı sınırlı ölçüde olumsuz etkilediğini buna karşılık özellikle geniş kayıt dışılığa sahip ekonomilerde kayıt dışılığı artırmasını öngörüyor. Buna göre Türkiye’de yüksek ücret artışlarının kayıtlı istihdamdan ziyade kayıt dışılığı etkilemesi beklenir. Şimdilik kayıt dışılığa dair bir veriye sahip değiliz. Kayıtlı istihdam verileri ise beklenenden daha olumsuz bir etkiye işaret ediyor. TÜİK firma verilerine göre takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış istihdamın çeyrekten çeyreğe sanayide yüzde 0,8, hizmetlerde ise yüzde 0,3 azaldığı görülüyor. Kriz dönemi hariç bu ölçüde istihdam düşüşlerinin görülmediğini belirtelim.    

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum