16 Haziran 2015

Penguensiz belgeseller Documentarist’te!

Yettiniz bey amcalar! Kalkın azıcık iki film izleyip gelelim...

- Neredesin?

- Documentarist’teyim.

- Ha, orası neydi, iş yerin mi?

- Yok, şey, belgesel festivali.

 

“Aman, herkes Documentarist’tedir zaten şimdi, en iyisi başka konu hakkında yazayım” dediğim an yaşandı bu diyalog. Documentarist’in ne olduğunu bilmeyen abilerimiz varmış. E, sürekli AKP-CHP vb. takılırsanız olacağı bu. Biz, ufaklıklar (!) böyle zamanlarda “Aha da üst kuşağın hâli! Cık cık cık, şuna bak, şuna! Bunlar mı emanet edecek bize güneşli günleri, vah halimize” demeçlerine giriyor muyuz hiç? Yettiniz bey amcalar! Kalkın azıcık, iki film izleyip gelelim.

Documentarist 8. İstanbul Belgesel Günleri, 18 Haziran’a kadar devam edecek. Programa şuradan ulaşabilirsiniz.

 

Ölü yıkayıcısı

 

Çırılçıplak (2014, Zekeriya Aydoğan) bir ölü yıkayıcısı ile tanışmamızı sağlıyor: 75 yaşındaki Aso. Aso, aynı zamanda yönetmenin annesiymiş; bu bilgiyi söyleşide edindik. Kurmaca ile belgesel dili arasındaki gidiş geliş üzerinde durdular. Aso, ebeymiş de. Daha önce hiç bir ölü yıkayıcısı ile tanışmamıştım!

 

Gaz kapsülünün alıp götürdüğü göz

 

Madde 16: Yaşam Hakkı (2015, Veysel Kerem Huni, Yılmaz Kılıç) gözünü Gezi olayları sırasında kaybetmiş Muharrem Dalsüren’in hikâyesi. Polis şiddeti Gezi’den önce de vardı ve belgesel bunun izini sürüyor. Nasıl olduysa, filmi izleyince, sanki gözümü kaybetmemecesine olduğum yerde büzüştüm kaldım.

 

Ötekileştiremediklerimizden misiniz?

 

Portakalın Uykusu  (2014, Eylem Şen) ve Depo: Akıl Hastanesinde Hayat (2014, Can Dinlenmiş, Ege Kanar) belgeselleri hakkında yazmıştım. Fırsat yaratabilenler -umarım- izleyebilir.

 

Piyano etüdleri

 

İdil Biret: Bir Harika Çocuğun Portresi (2015, Eytan İpeker) belgeselinde İdil Biret’in parmaklarını takip etmek çok zor. Ne kadar da hızlılar! Söyleşi sırasında Documentarist’in kurucularından Emel Çelebi’nin dediği gibi sanki bir “şaman”mışcasına çalışıyor; yaşıyor o dünyayı İdil Biret. Belgeselde geçen “mesafe” kavramı üstüne hâlâ düşünüyorum.

 

Sansüre takılan Bakur

 

Kuzey (2015, Çayan Demirel, Ertuğrul Mavioğlu) Türkiye'deki PKK kamplarında hayatı ve bu sürecin kadın hareketine de nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Belgeselin, 34. İstanbul Film Festivali kapsamında yapılması beklenen ilk gösterimi, gösterime birkaç saat kala engellenmişti.

 

Şu sevimli boktan hayat

 

Filmin adı bu, Şu sevimli boktan hayat (2014, Dorris Dörrie). Mariachi müziğin maço dünyasında olmayı seçen kadınlar hakkında. Mariachi olmuş bir kadın, ölüm, aşk, yoksulluk gibi konularda şarkı söylediğinde, Meksika’daki günlük yaşam daha katlanılabilir oluyormuş. Dorris Dörrie filmleri 11. Uluslararası Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde de gösterilmişti; sevip etkilenmiştik. 

Alfred Hitchcock demiş ki “Kurmacada yönetmen Tanrı’dır; belgeselde ise Tanrı, yönetmen.”

Festivali kaçırmamanız dileğiyle...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

Mad Pride ya da ‘Delilerin’ Onur Yürüyüşü

Mad Pride’ın amacı stigma ile mücadele etmek, ‘delilerin’ haklarını savunmak, çeşitli politikalara etki etmek, beraberce güçlenmek, bazen biraz eğlenmek ve misal ‘psikopat’, ‘manyak’, ‘şizo’, ‘deli misin nesin’ demeden önce bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak

LGBTİQA+ hakları insan haklarıdır!

Kendimiz dışındaki insanların var oluşlarını öldürmeye yeltenmekle övün(e)memeliyiz, bundan olsa olsa utanç duyulur.