16 Haziran 2014

Eldivenden parmak izi…

Kimliğini eldivenle tırmandığı direkte bıraktığı parmak izlerinden saptadığınızı ilan ettiğiniz o herifi bir haftadır yakalayamamanızın bir açıklaması var mı?

Bir hafta sabrettim. Daha ilk günden, hatta haber, ajans ekranlarına düştüğü andan itibaren yazabilirdim. Yine de bekledim.

Daha ilk günden yazsaydım tek cümle yetecekti. Bugün yazıyorum yine tek cümle yetiyor:

“Herif provokatörse yakalanmayacak; değilse anında yakalanacak…”

Yakalanmadı.

Sanırım anlaşılmıştır; Lice’de öldürülen gencin Diyarbakır’daki cenaze töreni sırasında 2. Hava Üssü Komutanlığı garnizonunun içindeki (Bir daha: İçindeki) direkten indirilen bayraktan söz ediyorum…

Hani hemen ardından milliyetçi, ulusalcı, ırkçı Türk medyasının histerik “milli çığlık”lar eşliğinde yeri göğü birbirine kattığı; Tokat başta olmak üzere pek çok kentte Kürtlere karşı linç girişimlerinin şaha kalktığı; bir zamanlar “milliyetçiliği ayağımızın altına attık” demeçleri vererek kostaklanan Başbakanın, Tokat’ta yiğitliklerini kalabalık olmaktan alan bira göbekli milliyetçi tosunları bütün yurttaşlara örnek gösterdiği; ”milli duyarlık” diye nitelediği linç eylemlerinin yayılmasını öğütlediği “bayrak olayı”ndan söz ediyorum…

Şimdi bir hafta önceki haber başlıklarını hatırlayın:

● Direğe tırmanan çocuktu, o yüzden vurmak yerine uyarı ateşi ile yetinildi…

● Başbakan Erdoğan: “Bayrağın indirilmesine göz yuman, o birlikte görev yapan asker ya da komutan her kimse bunun bedelini ödeyecekler”.

● Türk bayrağının gönderden indirilmesinin ardından sürdürülen soruşturma kapsamında Emniyet Müdürlüğü’nde 3 polis müdürü açığa alındı.

● Bayrak direğindeki parmak izlerinden bayrağı indiren kişinin kimliği tesbit edildi…

Devam etmeyeyim değil mi ?

*    *    *

Kimi fotoğraf, kimi video çekimi onlarca belge var.

Direğe tırmanan çocuk mocuk değil,  yetişkin bir herif…

Aynı fotoğraf ve videolara şöyle bir bakan herkes görüyor: Herif eldivenli

Yani bayrak direğinde bıraktığı parmak izlerinden kimliği tesbit edilen kişi tırmandığı direkte eldivenli…

Medyasıyla, soruşturmayı yürütenleriyle herkes kurnaz, bizcileyin sıradan yurttaşlar da her söylenene inanmaya hazır salaklarız öyle mi ?

Bayrak indirme olayının nasıl bir provokasyon olduğunu, nasıl tezgahlandığını, kimlerin neden engellemediğinin ayrıntılarını bilmek istiyorsanız olup biteni benim gibi bir amatörden değil, bir uzmandan, şimdi güvenlik danışmanlığı yapan eski asker (yanılmıyorsam eski özel harekatçı) Mete Yarar’ın Gazete Port’ta yayınlanan yazısından okumalısınız. Meraklıysanız tıklayın

*    *    *

Hesap çok açık:

Lice’deki taammüden işlenen cinayetlerin tepkisini dengelemek; Cumhurbaşkanlığı yolunda dört nala kalkmış Tayyip Erdoğan’a milliyetçi seçmenden gelecek olası tepkileri “Bakın benim cumhurbaşkanı adayı Başbakanım ne kadar milliyetçi… Bakın Kürtlere nasıl da haddini bildiriyor” dedirtecek bir hamaset ortamı sağlamak ve…

Ve Kürt siyasal hareketinin çözüm sürecinde fazla diretici olamaması için ellerini zayıflatacak, boynunu büktürecek; sesini kısacak  bir koz elde etmek…

Bu hesap tutar gibi oldu ama tutmadı…

Tutmadı.

Çünkü Kürt siyasal hareketinin sözcüleri duraksamadan bir provokasyona işaret ettiler ve bayrak indirme eylemini mahkum ettiler…

Tutmadı.

Çünkü bencileyin sıradan yurttaşlar sandıkları kadar da salak değildi…

*    *    *

Şimdi, bir hafta bekledikten sonra sorma hakkımız var:

Kimliğini eldivenle tırmandığı direkte bıraktığı parmak izlerinden saptadığınızı ilan ettiğiniz  o herifi bir haftadır yakalayamamanızın bir açıklaması var mı ?

Roboski’de kendi yurttaşlarını kendi uçaklarıyla bombalatıp öldürenlerle ilgili soruşturma için “Birkaç hafta bekleyin, her şey açığa çıkacaktır” buyurmuştunuz…

128 hafta geçti… Hâlâ bekliyoruz…

Direkte parmak izi bırakan eldivenli adamınızın yakalanması için de 128 haftaya ve daha fazlasına ihtiyacınız var galiba…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim