Barış Alper Yılmaz (Fotoğraf: AA)
İyi hazırlanılmış Fenerbahçe ve Paok maçlarının tüm getirisini, ciddiye alınmamış Kasımpaşa ve Rigas maçlarında eritti. Belirli maçlarda belirli puan kayıpları anlayışla karşılanabilir lakin ligde kendi evinizde oymadığınız ve 3 farklı öne geçtiğiniz maçtan ve deplasmanda Rigas gibi bir takımla oynadığınız ve 2 farklı öne geçtiğiniz maçtan, üstelik 4 gün arayla 1 puan çıkartırsanız bu sorgulanır ki yazının temelinde kuracağımız cümlelerin manşetini atalım; Rigas maçının skoru ve özellikle 2. yarıdaki oyunun başlığı “UTANÇ” olur.
Paok maçında alınan 3 puan ve fikstürün Galatasaray lehine olması sayesinde, Okan Buruk Galatasaray’ın Avrupa imajını tekrar düzeltir umudundaydık. Kaldı ki Galatasaray Rigas maçına zaruri kaleci değişikliği haricinde rotasyon yapmadan çıkmış ve 4.dakikada gelişen ve Jakobs’un 2 kez engelleme yaptığı hücum haricinde oyunu ele almıştı. Yunus’un muhteşem slalomunu taçlandıran Mertens ile ilk golü bulduktan sonra da Davinson’un muhteşem asisti ve Yunus’un mükemmel lk kontrolü ve vuruşuyla da “fark olur” müjdesini vermişti. Ne yazık ki biz Davinson’un harika asistini yazıya dökemeden, stoper tandeminin ortaklaşa hatasıyla yenilen gol hevesimizi kursağımızda bıraktı. Maçı beraber izlediğim çalışma arkadaşlarımla bir anlık göz göze geldiğimizde Kasımpaşa “yok artık o kadar da olmaz” dedik ve Kasımpaşa maçının bir benzeri yaşanmaz dedik ama gerek futbolcuların gerekse teknik heyetin maçı bizim izlediğimiz gibi izleyeceklerini düşünmemiştik.
Okan Buruk’un futbol tüzüğünde “3 orta saha ile oynanmaz” yazıyor olmalı ki, problemler hep başka yerde aranıyor, ona göre müdahaleler yapılıyor ve akışın değişmesi bekleniyor. Mesele sadece 3 orta saha ya da kurgunun değişmesi de değil gibi. Çok iyi hazırlanan ve kurgulanan maçlar sonrası, çok da iyi hazırlanılmadığı gözüken maçları görünce de insanın aklına “Acaba maç mı seçiliyor?” sorusu geliyor ki içinde benim de bulunduğum bu grubun endişelerinin haklılık payı var. Hazırlık ve kurgu sadece taktik belirlemek değil, gerektiğinde takımın en nüfuzlu ve ikonik oyuncusu dahil her oyuncuyu kulübede oturtmaktan geçmekte.
Futbolda artık eskisi gibi modeller, sistemler ve adı konulmuş dizilişler yok. Oyun, tercihleriniz dahil anlık olarak değişiyor ve maçlar bir sistemle bitmiyor. Oyun artık oyuncuya verilen rol + oyuna dair fikir ve veya ideolojinin karması haline geldi ve her teknik direktörü değişime zorladı. Peki Okan Buruk bu değişime hazır mı? Değişime dair bir mecburiyet hissediyor mu? İlk yıl tavan yapan , geçen sezonun 2. yarısıyla sallanmaya başlayan fikirde bir değişimin şart olduğu gerçeği gözükmekte. Galatasaray’ın ana fikrini artık geliştirmesi, geliştirirken değiştirmesi ve toplu ile topsuz oyunu harmanlayarak oynaması gerekmekte. Aynı oyunu birbirinden farklı yeteneklere, atletizme ve fizik kapasitesi değişken oyuncularla oynamak zor ama Okan Buruk da tam bu konuda ısrarcı. Nasıl ki Osimhen’in verdiği katkıyı Icardi veremez ise Torreira’nın verdiği katkının benzerini de Berkan veremez. Bu ve benzer sebeplerden, Okan Buruk’un da artık “hibrit” oyuna geçmesi, geçerken de oyuncu grubunu geliştirmesi elzem. Okan Buruk’un bu kararı alıp almayacağını milli ara sonrası test edebileceğiz ama bireysel kalitenin de etkisiz kalabileceği maçların skorunu hibrit oyunun değiştirebileceğini son kez tekrarlamak isterim.
Maça dair içimizde umut yeşerten oyuncu Yunus Akgün oldu. (Sarı kart gördüğü pozisyon hariç. Penaltı için kendini yere bırakması yaptığı iyi işleri değersizleştirmesin.) Hücumda sadece Yunus’un ayağına bakılması ise Galatasaray’ın bozuk kurgusunun sonucuydu.
İcardi: Evet takımda nüfuzu var, evet aidiyeti çok yüksek ama artık belirli konularda karar vermesi de gerekiyor. Tabii ki izin günlerinde insanların ne yapacağına karışamayız ama sakatlıktan dönen Icardi’nin de şu yoğun maç trafiğinde, izin gününü yurt dışına çıkarak geçirmemesi lazım.
Okan Buruk: Maç sonunda belirttiğiniz üzere, Galatasaray Rigas maçında Osimhen’in eksikliğini yaşıyorsa, oturup düşünecek olan kişiler taraftarlar değil, siz ve ekibinizsiniz. Söz konusu maç Şampiyonlar Ligi ya da Avrupa ligi yarı final maçı değil, mütevazi bir takımla oynanan grup aşama maçı. Galatasaray taraftarı Young Boys maçının kalp kırıklığını atlatamamışken, maalesef artçı bir kriz daha yaşattınız ve haklı olarak da eleştirinin odak noktası olurken muhtemelen açılan krediyi de tükettiniz ya da tüketmek üzeresiniz. Umarım Avrupa’da bozulan imajı mili ara sonrası toparlarsınız…