30 Mart 2024

Hindistan Gerçekleri (1)

Türkiye’nin Dünya’nın parlayan yıldızı Hindistan ile ilişkileri son yıllarda iyi gitmiyor. 40 yıldır takip ettiğim Hindistan’da ilk kez bu kadar Türkiye’ye hasmane bir ortam gördüm. Hintli yetkililer, Türkiye’nin Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı mezalime ses çıkarmazken, her forumda artan bir tonda Keşmir’den dolayı Hindistan’ı eleştirmesini içlerine sindiremiyorlar...

Geçen hafta  USANAS isimli  düşünce kuruluşunun davetine icabetle, bir konferans için Hindistan’daydım. USANAS, İngiltere’deki “Wilton Park” gibi Dışişleri Bakanlığı'nın himayesinde faaliyet gösteren Rajasthan’ın Udaipur kentinde yerleşik  bir kuruluş. Dış ilişkiler ve güvenlik politikaları üzerinde yıllık toplantılar düzenliyor.

1980-82  yılları arasında  ilk yurtdışı görev yerim olan Yeni Delhi’de, 2002-2006 yılları arasında da Büyükelçilik yaptım. Yaklaşık 20’şer yıl aralıklarla  gittiğim Hindistan’ı her seferinde neredeyse çağ atlamış buluyorum. 1980 yılında şehirde  bulamadığım bir tükenmez kalem içini, havaalanındaki gümrüksüz satış mağazasından bir misafirime satın aldırdığım için kaçakçılık suçlamasıyla az daha karakolluk oluyordum. İkinci Hindistan görevimde piyasa ekonomisine geçilmiş, ithalat kısıtlamaları kaldırılmıştı. Piyasada yok yoktu.

2000’li yılların başında  trafikte tek tük yabancı marka arabalara rastlanılırken, geçen hafta gittiğimde caddeler Mercedes’lerden, BMW’lerden, SUV Jeep’lerden geçilmiyordu. Hatırladığım kadarıyla eskiden gördüğüm en ilkel havaalanı Yeni Delhi’deydi. Şimdi onun yerine  İstanbul Havaliman'ıyla rekabet edebilecek büyüklükte , Heathrow benzeri  birbirleriyle bağlantılı üç terminalden oluşan yeni bir havaalanı inşa edilmiş. Devlet, havayolu işletmeciliğinden çekilmiş. Başta tıkır tıkır işleyen INDİGO olmak üzere çok sayıda özel havayolları kurulmuş. Yeni Delhi metroyla, alt/üst geçitlerle, gökdelenlerle, yabancı markalarla dolup taşan AVM’lerle tanışmış. AVM’lerin “food court”larında bizim döner bile yerini almış. Tabii şehir bu arada hızlı büyümeyle gelen  trafik keşmekeşinden ve hava kirliliğinden de nasiplenmiş.

Tezatlar ülkesi Hindistan      

Hindistan’ın bir özelliği de çelişkileriyle birlikte büyüyor olması. Başbakan Modi’nin  halka kabul ettirmeye çalıştığı  alışkanlıklardan biri de sokakların açık hava tuvaleti olarak kullanılmasından kurtarılması. Bu amaçla  şehrin belirli yerlerine seyyar tuvaletler yerleştirilmiş. Ama yine de ihtiyaçlarını gidermek için duvar diplerini tercih edenler çoğunlukta.

Her mahallede bir güzellik salonu açılmış. Bununla birlikte hemen 100 metre ileride bir ağaç gövdesine astıkları ayna karşısında tıraş yapan sokak berberleri çalışmalarına devam ediyor.

Mercedes arabaların arasında insan gücüyle yolcu taşıyan çek çek arabalarını hala görmek mümkün.

Yol kenarlarında gecekondu bile denemeyecek  çaput parçalarının altında sefalet içerisinde yaşayanlara değinmek bile istemiyorum.

Hindistan’ın bir süredir turizmde tanıtım için kullandığı “Incredible India” (inanılmaz Hindistan) sloganı bu tabloya çok yakışıyor.

Yaklaşan genel seçimler

Hindistan 19 Nisan-4 Haziran tarihleri arasında genel seçimlere gidiyor. 890 milyon seçmen Lok Sabha Meclisi'nin 543 üyesini seçmek için yedi aşamada oy kullanacak. Seçimlere iktidar da, muhalefet de ittifaklarla katılıyor. İktidardaki “Ulusal Demokratik İttifak”taki (NDA) partilerin sayısı bir ara 38’e çıkmış. Muhalefetin  “Hindistan Ulusal Kapsamlı Gelişimci İttifakı (INDIA)” ise geçen sene 27 parti ile kurulmuş.2-3 milletvekiline sahip küçük partiler  sürekli saf değiştirdiğinden bugün ittifaklarda yer alan partilerin gerçek sayılarını kimse söyleyemiyor.

Önceden bilmeseniz, 15 gün sonra bu ülkede seçim olacağının farkına bile varmazsanız. Seçim tarihlerinin belli olmasıyla birçok eyalette seçim komisyonları propaganda faaliyetlerini yasaklıyor. Sokaklarda parti flamaları, liderlerin fotoğrafları, posterler görülmüyor. Ne görüntü kirliliği var, ne de gürültü kirliliği. İki dönemdir iktidarda olan Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisinin liderlik ettiği NDA, seçimlerin mutlak favorisi. Sadece 400’ün  üzerinde milletvekili çıkarıp çıkaramayacağı merak ediliyor.

Delhi’nin İmamoğlu’su hapiste

Hindistan’da bulunduğum sırada Hint demokrasisine yakışmayan bir gelişme yaşandı. Türkiye’yi takip edenler tarafından Hindistan’ın “Ekrem İmamoğlu”su olarak nitelendirilen Delhi’nin sevilen eyalet başbakanı (Hint devlet yapılanmasında   belediye başkanına tekabül etmektedir) Arvind Kejrival pandemi döneminde bir     yolsuzluğa karıştığı gerekçesiyle mali polis tarafından apar topar göz altına alındı. Kejrival 1968 doğumlu genç bir politikacı. Kurucusu olduğu  Aam Aadmi Partisini(AAP)  Delhi’de büyük bir çoğunlukla iktidara taşımış .Başbakan Modi’yi 2015 ve 2020 yıllarında iki kez yenilgiye uğratmış, bu sefer de kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Kejrival’in Partisinin ismi Hintçede sokaktaki adam anlamına geliyor. Popülaritesi Delhi dışına taşıp ülke geneline yayılmaya  başlayınca, Başbakan Modi, anlaşılan ileride kendisine tehdit olabilir düşüncesiyle düğmeye bastı. Ama Kejrival mücadeleyi bırakmıyor. Tutuklu bulunduğu hapishaneden Delhi’yi yönetmeyi sürdüreceğini söylüyor.

Hindistan’ın önlenemeyen yükselişi

Geçen yıl 1.4 milyara ulaşan nüfusuyla  Çin’i geride bırakarak ilk sıraya oturan Hindistan, ekonomik büyüklük açısından da Dünya beşincisi. Hintliler Önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde de ilk üçe gireceklerine inanıyorlar. Toplam nüfusun yüzde 15’i Müslümanlardan oluşuyor. 2000’li yılların başından bu yana Müslüman nüfus azalmaya başlamış.

Soğuk savaş döneminde bağlantısızlık hareketinin liderliğini yapanlar arasında Nehru’nun Hindistanı’nın yanısıra, Tito’nun Yugoslavyası, Makarios’un Kıbrıs’ı, Castro’nun Küba'sı da vardı. Bugün gelişmekte olan ülkeler için kullanılan küresel güneyin “de facto” tek bir lideri bulunuyor. O da Hindistan.

Dibe vuran Türkiye -Hindistan ilişkileri

Maalesef, Türkiye’nin Dünya’nın parlayan yıldızı Hindistan ile ilişkileri son yıllarda iyi gitmiyor. 40 yıldır takip ettiğim Hindistan’da ilk kez bu kadar Türkiye’ye hasmane bir ortam gördüm. Hintli yetkililer, Türkiye’nin Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı mezalime ses çıkarmazken, her forumda artan bir tonda Keşmir’den dolayı Hindistan’ı eleştirmesini içlerine sindiremiyorlar. Hani  çok da haksız sayılmazlar.

Türkiye’ye karşı oluşturulmak istenilen “şer” ekseni

Hindistan’ın dış ilişkilerinde Türkiye’den doğan boşluğu Yunanistan doldurmakta gecikmemiş.10 yıl önce Mursi aşkına nasıl Mısır’ı Yunanistan’ın kucağına ittiysek, şimdi de Keşmir Müslümanları uğruna kendi elimizle Hindistan’ı Yunanistan’ın kollarına atıyoruz. Modi 40 yıl aradan sonra  geçen yıl ağustos ayında başbakan düzeyinde Hindistan’dan Yunanistan’a ilk ziyareti gerçekleştirdi.  Yunanistan Başbakanı Mitsotakis de hiç zaman kaybetmeden bu yıl ocak ayı sonunda bu ziyarete karşılık verdi. Hem de 25 Ocak’taki Hindistan’ın milli gününe onur konuğu olarak katıldı. Hint-Yunan askeri işbirliği ve ticari ilişkileri de hızla gelişiyor. Yunan tarafı Çin’in işlettiği Pire limanından sonra bu kere de Hintlilere Kavala limanını teklif etmiş. Bu ay başında Ermenistan’ı ziyaret eden Yunanistan’ın “Türk dostu” savunma Bakanı Dendias, Erivan’da yaptığı açıklamalarda Ermenistan, Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasındaki savunma işbirliğine, ileride Fransa ve Hindistan’ın da katılmasıyla QUAD benzeri bir grup kurulabileceğini belirtti. USANAS toplantısına iştirak eden ermeni temsilcileri  de, Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan  ittifakının dengelenmesi için böyle bir grubun yararlı olacağını savundular. Hintli katılımcılardan Hindistan ile Ermenistan arasında güvenlik işbirliği anlaşması imzalanmasını önerenler oldu. Hindistan, aynı zamanda Ermenistan’ın önemli silah tedarikçileri arasına girmiş. Türkiye’nin, Kafkaslar’dan Güney Asya’ya oluşmakta olan bu “şer ekseni”ni  yakından izlemesi gerekiyor. Ne mi yapması lazım? Onu da önümüzdeki hafta ele alacağım.

 

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede kaldı Avrupa Birliği’nin ortak dış ve güvenlik politikası?

Bugün gelinen noktada AB’nin ortak bir dış politikasından bahsetmek mümkün değil. Kıbrıs ve Yunanistan’la ilişkiler babında Türkiye’yi kınamak haricinde hiçbir konuda ortak politikalar üretilemiyor. İsrail’in Gazze’deki katliamları, Suriye, Ukrayna gibi Avrupa güvenliğini doğrudan ilgilendiren sorunlarda sessiz kalıyorlar. Esasen uzun bir süredir can çekişmekte olan ortak dış ve güvenlik politikasına 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını devralan Orban’ın Macaristan’ı son noktayı koydu

Suriye sarmalında kırk yıllık kani olur mu yani?

Türkiye’nin işi o kadar kolay değil. Suriye’nin Afganistanlaşması, Güneyimizin Peşavirleşmesine yol açabilir. HTŞ’nin içerisinde çok sayıda cihatçı gruplar yer alıyor. Bu grupların HTŞ’ye egemen olması halinde YPG/PYD’nin terör koridorunu önleyelim derken güney sınırlarımızda HTŞ’nin oluşturacağı bir terör koridoru ile karşılaşmamız pekâlâ mümkün

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

"
"