01 Nisan 2019

Şakası olmayan bir nisan...

Ankara’da fark büyük, AKP’nin işi zor. Ama İstanbul’da fark çok küçük, itiraz süreci çok gergin geçebilir

Önümüzdeki 72 saat boyunca “itiraz süreci” yaşanacak. AKP hem Ankara’da, hem de İstanbul’da, “geçersiz oyların yeniden sayılması” da dahil, çeşitli gerekçelerle yasal itiraz hakkını kullanacak.

Ankara’da fark büyük, AKP’nin işi zor. Ama İstanbul’da fark çok küçük, itiraz süreci çok gergin geçebilir.

İktidar, AA eliyle büyük bir operasyon yapmaya çalıştı. CHP’nin geçmiş iki seçimdeki yanlışı tekrar edip, pes demesini beklediler. Hem de 15 saat. Ve fakat, bu olmadı. İmamoğlu/Kaftancıoğlu ekibi, (ve kamuoyu önündeki sözcüleri Barış Yarkadaş) son derece sebatlı bir şekilde, İstanbul’daki oy sayımını ve oy girişlerini takip ettiler, ve operasyonu boşa çıkardılar.

Eğer itirazlar sonucu değiştirmezse, CHP Türkiye’nin üç büyük ilini yönetecek. Ayrıca, Türkiye’nin 5’inci ve 6’ncı büyük illeri, Antalya ve Adana da CHP’ye geçti. En büyük beş ilin dördü, en büyük 20 ilin yarısı, muhalefet tarafından yönetilecek.

Bu açıkça bir “paralel iktidar” olma potansiyelidir.

İktidar, rakip belediyeleri boğmak, icraat yaptırmamak için elinden geleni ardına koymayabilir ama Büyükşehir’le ilçe belediyesi arasında ciddi farklar var.

Büyükşehir, uluslararası piyasalarda kredi rating’i olan, gerekirse kredi arayabilen, diplomatik ilişkileri olan bir birim. Bu illeri “boğmayı” denemek, çok büyük kavga çıkarır. Ayrıca İstanbul, Ankara ve Antalya’yı yıpratmak, çöp dağları yaratmak, suyunu kesmek, Türkiye’nin turizmini, dış itibarını, ve dolayısıyla ekonomisini çok kötü vurur.

Şimdi CHP açısından çok ciddi bir sınav başlıyor. Ellerindeki bu büyük potansiyeli iyi kullanabilirlerse, akılcı ve anlamlı icraat yaparlarsa, ülke siyasetindeki akut “muhalefet boşluğu”nu önemli ölçüde kapatabilirler.

Hem Ekrem İmamoğlu, hem Mansur Yavaş, hem de Tunç Soyer CHP çekirdeğine dışarıdan eklemlenen isimler. Bu süreçte en ciddi sorunlarından biri CHP Genel Merkezi’yle “senkronizasyon” olacak.

İcraat cephesinde en ilginç alanlardan biri “sosyal yardımlar” meselesi. Bugüne kadar AK Partili belediyeler, “makarna dağıtıyorlar” diye çok eleştirildi, bakalım şimdi CHP’li belediyeler ne yapacak?

İzmir hariç, yeni Başkanların en önemli gündem maddelerinden biri de, geçmiş dönemlerin “dosyalarını açmak” meselesi. Muhalif belediyelerin içgüdüsel tepkisi, ihale dosyalarından liyakatsiz atamalara pek çok konuyla “hesaplaşmak” olacak.

Bu konuda, karşılarında hiç de sempatik davranmayacağını varsayacağımız yargı, ve dosya iddialarını sessizliğe gömecek medya olacak.

Gerçekçi bir durum muhasebesi yapmak ve bunu kamuoyu ile paylaşmakla, “dosya savaşları” açmak arasında ciddi fark var. “Dosya savaşları” CHP belediyeleri için, “icraat”tan zaman ve enerji çalan bir uğraşa dönüşebilir.

Bir başka önemli gündem maddesi kültür cephesi olacak. CHP’nin yeni başkanlarının önünde pek çok “gereksiz” kavga konuları, ve gönüllü kavgacılar olacak.

Daha ilk günden, “Mansur Yavaş’ın ilk işi, Ankara’nın simgesini değiştirip, Hitit Güneşi’ni geri getirsin” denmeye başladı. Bakalım yeni başkanlar, “gerekli-gereksiz” ayrımını yapabilecekleri mi?

AK Partili Belediyeler, muhafazakar kültür eko-sistemi yaratmanın en büyük kaynağı haline gelmişti. Çok sayıda dernek, vakıf, ve hatta birey için, belediyelerdeki değişim, kaynakların kuruması anlamına gelecek. Burada çıkacak “isyan”ın boyutları, Türkiye’deki “kültür savaşları” açısında çok ilginç olacak.

Kürt oyuyla ilgili üç gözlem:

Demirtaş, özellikle büyük kentlerde, Batı’da hala etkili. “Olan-biteni unutun, faşizme karşı oy verin” dedi, verdiler.

Güneydoğu’da Kürt seçmenin Kürt siyasetine küskünlük var. Diyarbakır’da katılım %78. Van’da, Hakkari’de %76.

Buna rağmen ve görevden alınma ihtimallerinin büyük olduğunu bile bile Güney-Doğu’daki pek çok il ve ilçede HDP’li adaylara oy verdiler.

Merkez sol siyaset, büyük kentlerdeki başarısını tekrarlamak ve yaygınlaştırmak istiyorsa, Kürt seçmen ve Kürt siyasetle ilişkisini ciddi biçimde gözden geçirmek zorunda. Bakalım “Ekrem İmamoğlu çizgisi” bu konuda Genel Merkez’e egemen olabilecek mi?

Bütün bunlardan sonra, ülke genelinde durum: Abdülkadir Selvi’nin dediği gibi, “seçmen testiyi kırmadan iktidarı ikaz etti.” AKP-MHP ittifakı, 24 Haziran’a göre, Parlamento seçimindeki oyundan 2 puan kaybetti, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki oyunu muhafaza ediyor. Ama sonuçta, elinde çok geniş yetkiler olan bir Cumhurbaşkanı görevde, ve görünürde önümüzdeki 4,5 yıl seçim yok. Gündemi belirleme onun elinde. Ve bu gücü sonuna kadar kullanacak.

Ancak AKP’nin MHP’siz ayakta kalamayacağı artık açıkça ortaya çıktı. Murat Sabuncu’nun dediği gibi, “Erdoğan artık ‘devletsiz’ kalamaz. Bundan sonra ülke siyasetinde iktidar söyleminin rengini, şiddetini MHP belirler.

Seçim öncesi çok konuşulan bir konu da AK Parti’nin içinden yeni bir parti, belki iki parti çıkması beklentisiydi. Sonuçlar böyle niyet sahiplerini cesaretlendirir hiç kuşkusuz. Ama o kesimlerin gözü, yerel seçim sonuçlarından çok, ekonomideki gidişatta olacak.

Bu sonuçları dünya nasıl okuyacak? Washington, Moskova, Avrupa başkentleri ama aynı zamanda, Riyad, Kahire, Şam, Tahran nasıl değerlendirecek. Eğer, şimdiden Batı medyasını saran “Erdoğan büyük darbe aldı” gibi analizler ağır basar da; siyasi muhatapları, Cumhurbaşkanı’nın karşısına “bastıralım, istediğimizi alalım” niyetiyle oturmaya kalkarlarsa, Türkiye’yi çok zor günler bekler.

"
"