DİĞER
“Siyah Divan, toplu şiirler olarak bünyesindeki beş kitap ve şiirlere verdiği belirli bir şairanelik içeren düzenle, klasik 'Divan' kavramına Turgut Uyar’ınkinden bir nebze daha yakın duruyor. Yapaylık tehlikesine meydan okuyan bir sentetik yanı var bu şiirin.”
"Ataol ve İsmet, Türkçe şiirin kendi dönemlerindeki belki en yoğun “ben anlatıcı”larıydı, giderek aynı zamanda toplumsal motifleri devreye sokma şampiyonu da oldular. İsmet göndergeye hep alışılmamış dolayımlar aradı, Ataol ise olabildiğince dolayımsızlığa, doğal dilin verdiği gerçeklik ve doğrudanlık izlenimine oynadı."
“Has edebiyat en kapsamlı özetin bile anlatmaya yetmeyeceği, yerini başka hiçbir metnin tutamayacağı yaratımların diyarıdır. Kavramlarımız ise, mutlaklaştırmaksızın ve fazla bel bağlamaksızın, düşünceye yol yordam sağlayabilecek birer gereç. Diyeceğim, makro ya da mikro düzlem yapıtı olmak genel bir değer ölçütü değil, yapıtla ilişki kurmada yol açıcı olabilecek gereçlerden biri, nihayet bir bakış açısıdır.”
"Bizde elektoralizm, hüküm sürdüğü yetmiş beş yılın ardından bugün tam anlamıyla bir çıkmaza girmiş durumda. Başta Kürt sorunu olmak üzere kendi eliyle yarattığı ve çözmemekte ısrarcı olduğu kallavi sorunlar, elektoralizmi fena halde zorluyor. Üzerinde bunca baskı olan HDP'nin milyonlarca seçmeni var, onlar oy vermeden elektoralizmin şansı yok, ne iktidardakiler, ne de muhalefettekiler açısından."
"Andığım üç yazarın yapıtlarındaki ortak konu, sakat birer genç kadın olan anlatıcıların diğer insanlarla ilişkilerinde olup bitenlerdir. Anlatıcılar bu ilişkileri herhangi bir genelleme üzerinden değil, temsil ettikleri genç kadının özgül deneyimleri üzerinden, onun bakış açısıyla ortaya koyuyor, ne eksik ne fazla."
"Doğu-Batı ikileşmesinin ötesinde, bu ikileşmeyle farklı derecelerde ilintili olarak kendi başına bir varlık nedeni ve var olma iradesi yaratmaya da çalışan şairler: Seyhan Erözçelik, Hüseyin Ferhad, Can H. Türker."
"Şimdi, onu kaybettiğimiz bu günlerde sıra şairliğinden söz etmeye gelince, epeydir zihnimde dolaşan bir cümleyi yazarak başlamanın zamanı olduğunu anlıyorum: Şiirler kutsal metinlerle aynı soydandır. Şiir yazan ya da okuyan herkes bunu doğrudan deneyimlemiş olmayabilir ama, çeşitli biçimlerde dile getirilmiş, en azından etrafında kuvvetle dolaşılmış bir düşüncedir bu."
"Keskin Bir Hayat, Özgür Gündem’in öyküsü dahil, Avukat Eren Keskin’in ve İnsan Hakları Derneği’nin yaşamöyküsü etrafındaki başlıca olguları bütün canlılığıyla anlatıyor ve paha biçilmez tanıklıklar sunuyor. Her hayata başka hayatlar karışır, Eren Keskin’inki gibi hayatlara çok daha da fazlası karışıyor..."
"Rönesans, Avrupa tarihinde büyük yer edinmiş bir toplumsal diriliş olgusunun adı olarak özel ad niteliğini kazanmış olmasaydı, Karakoç için 'Doğu Rönesansı’nın idealisti' diyebilirdik. Kendisinin bunun yerine 'Diriliş' sözcüğünü seçmesi, özgünlüğü esas aldığına ilişkin sayısız ve çok temel göstergelerden biri."
"Selahattin Yusuf’un anlatısı, Trabzon'un kadim yüksek yaylalarından birini mekân seçiyor ve o mekânın aynı zenginlikteki diliyle konuşuyor. Biz başkayerlilerin karşısına, boğucu olmamayı, ancak yeterli yabancılık ve gıpta duygusunu vermeyi başaran sayısız yerel sözcük çıkarıyor roman."
"İlhan Sami Çomak’ın şiirlerinde yerler ve zamanlar, dağlarla şehirler, suların dipleri ve üstleri birbirine ulanıyor, çözülüp yeniden bağlanıyor, bitmek bilmez bir hareket halinde. İnsan bu şiirleri durup durup okumayı seviyor."
“'Kestim Kara Saçlarımı' şiiri ve aynı addaki kitap 1960’ta yayımlanmıştı. Ben bu şiiri ‘60’ların ikinci yarısında, Mülkiye öğrenciliğim sırasında okudum. Zihnime sonsuzca kazınmış şiirlerden biridir. Gülten Akın’ın adı o yılların şiir artalanında esen, bazen büyülü bazen uzak rüzgârlardan biriydi. Uzaklığın olası nedenlerinden biri, 20. yüzyılın ilk üç çeyreğinde ‘kadın şair’ kavramının ve imgesinin hâlâ ufuk dışı kalması olabilir."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık