Gerçek üzerine bir hesaplaşma: Ödül

Ödül

Ödül

CYRIL GÉLY

çev. Esma Fethiye Güçlü Timaş Yayınları 2020 208 s.

Fransız yazar Cyril Gély’nin Türkçe’ye kazandırılan ilk romanı Ödül, Esma Fethiye Güçlü çevirisiyle ve Timaş Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Cyril Gély, tiyatro sahnesinden beyazperdeye taşınmış aralarında César da dahil olmak üzere pek çok ödülü kucaklayan filmlerin oyun yazarı. Yeni romanında oyun yazarlığından gelen deneyimi sürdürüp anlatıyı diyaloglar ve tek mekân üzerine kurarak adeta oyun atmosferinde başarılı bir esere imza atmış. Ödül, aynı tutkuyu paylaşan, aynı hayali kuran iki bilim insanının hikayesini ve vicdan muhasebesini konu alan hırsa, tutkuya, dostluğa ve ihanete dair çok boyutlu bir roman.

GİZEM OLCAY

Ödül, otuz yıl boyunca Berlin’deki bir kimya laboratuvarında birlikte çalışan, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcıyla yolları ayrılmak zorunda kalan iki bilim insanının sekiz sene sonra tekrar karşılaşmasını ve geçmiş ile hesaplaşmalarını konu alıyor. 1938 Berlin'inde bir kimya enstitüsünde Lise Meitner ve Otto Hahn, atom bombasının temelini oluşturan nükleer füzyonu keşfediyorlar. Otuz yıllık ortak bir çalışma, olağanüstü bir dostluk ve profesyonel rekabetin sonucunda ulaşılan bir başarı… Ancak ismi anılan tek bir kişi oluyor: Otto Hahn.

Anlatı Lise Meitner’ın Otto Hahn’ı otel odasında, Nobel Ödül’ünün verilmesine birkaç saat kala ziyaret etmesiyle başlıyor ve birbirlerine rakip iki arkadaş geçmişe dair pişmanlıklarını, heveslerini, dostluklarını ve tutkularını masaya yatırırken hayal kırıklığının ağırlığıyla başka türlü bir ihtimalin varlığını sorguluyorlar. Bir bakıma başka türlü bir füzyon da 10 Aralık 1946’da bu otel odasında gerçekleşiyor.

Gély bir yandan bilim insanlarının kapalı dünyalarına dair bir portre çizerken diğer yandan savaşın ve antisemitizmin gölgesinde bilim insanı olmanın çelişkilerini de ortaya koyuyor. Erkek egemenliği altındaki bilim dünyasında ve karanlık bir dönemde kadın olmaya, bir erkeğin gölgesinde çalışarak mücadele vermeye, kabul görülmeye dair cümleler kuruyor ve sözü tarihin sayfalarında gölgede bırakılan bilime tutkun Lise Meitner’a bırakıyor. Kitap boyunca okur önce akademide, ardından laboratuvarda ayrımcılığa maruz kalan, devamında Yahudi olduğundan ülkesini terk etmek zorunda bırakılan Lise’in hakkını arayışına ve gerçeği ortaya çıkarmak için verdiği mücadeleye tanıklık ediyor.

Bu dostluğu resmederken Gély bilim dünyasının dinamiklerine dair pek çok tespitte bulunuyor. Rekabete, hırsa, ayrımcılığa, riyakarlığa dair gözlemlerini aktarıyor ve özellikle savaş sırasında  bilim dünyasının sergilediği tutuma yönelik bilimin ahlaki yükümlülüğünü sorguluyor.

Metnin psikolojik atmosferini yazar diyaloglar ve kapalı mekân üzerinden kuruyor. Gély, oyun yazarlığından gelen birikimini sürdürerek diyaloglar üzerine bir anlatı inşa ediyor. Bu sayede hem anlatının tansiyonu hep yüksek tutuyor hem de birbirine rakip iki arkadaşın ikircikli ilişkisini resmediyor. Lise ve Otto roman boyunca karşılıklı olarak argümanlarını sunarken okur, onları üçüncü bir göz olarak takip ediyor. Bu noktada yazarın başarısı iki karakterin pişmanlıklarını ve fedakârlıklarını taraf tutmadan aktarabilmesinden ve okura kitabı kapattıktan sonra dahi üzerine düşünecek bir sebep sunabilmesinden geliyor. Anlatının tek mekân üzerine kurulu oluşu, hikâyenin Turner tablosuyla dekore edilmiş bir otel odasında geçmesi metnin psikolojik atmosferini destekliyor ve kapalı mekânın yarattığı belirsizlik ve gerginlik hem diyaloglara hem de okura yansıyor.

Ödül, dramatik ritmini sonuna kadar sürdüren yoğun, derinlikli ve sürükleyici bir roman. Tarihin ve bilimin ismini dahi anmadığı tutkulu ve yetenekli bir kadının hikâyesini gün yüzüne çıkararak, okuru Lise Meitner’ı tanımaya ve mücadelesine ortak olmaya davet ediyor.