Ortadoğu turuna çıkan Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, İran başkenti Tahran'da mevkidaşı Cevad Zarif'in ardından Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile de görüştü. Märkische Oderzeitung'un yorumunda şu görüşlere yer veriliyor:
“Bazı tahminlerin tersine Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier’in dünyanın bu kriz bölgesinde yapabileceği pek fazla bir şey yok. Anlaşmazlık içindeki tarafları akılcı olmaya davet edebilir ya da cazip bazı ekonomik tekliflerde bulunabilir, o kadar. Bunun dışında elinde başka diplomatik mekanizmalar bulunmuyor. Steinmeier'in Tahran ile Riyad arasındaki arabuluculuk girişimi, yapabileceği en akılcı şeydir. Suudileri ‘baş kesme diktatörlüğü' olarak niteleyip Steinmeier'in gezisini eleştirerek ‘idam şampiyonluğunda’ Çin’den sonra ikinci sırada gelen İran konusunda susmayı tercih edenlerin bakış açısı ise tuhaf! İnsan hakları açısından bakıldığında Steinmeier’in bu iki ülkeyi de ziyaret etmemesi gerekir. Ama bu da dış politika olmaz.”
Westfälische Nachrichten gazetesi de aynı konudaki yorumunda Steinmeier’in arabulucuk görevinin zorluğuna değiniyor:
“Tahran ile Riyad arasında arabulucuk bıçak sırtında yürümek gibi birşey! Steinmeier taraflardan birini tercih ettiği gibi bir izlenim oluşmasını kesinlikle istemiyor. Burada söz konusu olan, bölgede eşit şartlarda sorumluluk üstlenmek. Riyad ve Tahran’ın savaşı körükleyen güçler olarak değil, arabulucuk yapan güçler olarak takdir toplaması isteniyor. Steinmeier’in amacı da bu. Ne var ki bu hedef şimdilik yerine getirilmesi mümkün olmayan bir arzu olarak kalıyor.”
Dünya Sağlık Örgütü, Zika virüsü nedeniyle küresel acil durum ilan etmişti. Rhein-Zeitung yorumunda paniğe gerek olmadığı görüşünü savunuyor:
“Her vakanın ciddiye alınması gerekir. Ama paniğe düşmek için herhangi bir sebep yok. Bu nedenle Alman hükümetinin Zika virüsü haberlerine soğukkanlı yaklaşması iyi! Kaldı ki uzmanlar bu virüsün Almanya’da yayılma tehlikesinin fazla olmadığı görüşünde. Dünya Sağlık Örgütü'nün küresel acil durum ilan etmesi ve insanları tehlikeler konusunda duyarlı hale getirmesi de önemli. Ancak Dünya Sağlık Örgütü, Ebola krizinde olduğu gibi eski hatalarını bilimsel temeli olmayan aşırı reaksiyonlarla kapatmaya çalışmamalıdır. Bu kuruluşun insanları koruması, ama onları gereksiz yere endişeye düşürmemesi ve soğukkanlı bir risk değerlendirmesi yapması gerekir. Aksi takdirde Dünya Sağlık Örgütü'ne duyulan güven daha da zarar görür.”
Allgemeine Zeitung da yorumunda özellikle Almanya'da paniğe gerek olmadığını vurguluyor:
“Alman medyasında bu konuda ilk tavsiyelerin boy göstermeye başlayıp ‘Aşağı Ren bölgesinin bu kötü niyetli vahşi sineğine karşı kendimizi cibinliklerle savunabiliriz' şeklinde uyarılar yer alması sadece gülünç olmakla kalmıyor, sorumsuz bir panik kampanyası anlamına da geliyor. Yükseklerden atmayı bırakalım! Bu virüs bir yurtdışı gezisi sırasında bulaşmış olsa bile sağlıklı insanlar için bir tehlike arz etmiyor.”
