"Bir anlığına sanki her şey tersine dönecekmiş gibi bir hava doğdu. Buna Tsipras'ın bir mektubunun Brüksel'e ulaştığı ve bu mektupta alacaklıların koşullarını kabul etme sinyali verdiği iddiaları neden oldu. Hatta Tsipras'ın referandumu iptal etmesinin bile söz konusu olabileceği gündeme geldi. Ancak bu anın etkisi Berlin'de kısa sürdü.
İlk frene basan Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble'ydi. Bakan, Federal Meclis'teki Yunanistan oturumu öncesinde, yardım programının süresinin dolduğunu, artık var olmadığını ve Tsipras'ın da olmayan bir programa onay vermesinin mümkün olmadığını belirtti. Schäuble, sürecin ne şekilde ilerleyeceği konusunda ise ‘çok ağır koşullar altında' konuşmak zorunda kalınacağını ifade etti.
‘Ne pahasına olursa olsun uzlaşma' geçmişte kaldı
Hristiyan Demokrat Maliye Bakanı ile Başbakan Merkel'in bundan ne anladığını, Merkel 12 dakikalık Federal Meclis konuşmasında net bir şekilde dile getirdi. Merkel, artık geçen cumadan öncekine kıyasla çok daha farklı kuralların geçerli olduğunu duyurdu.
Cuma gününe kadar Yunanistan ile sürekli olarak reform programının ayrıntıları konusunda tartışmalar yürütülmüştü. Uzlaşma aranmış, Yunanlar ile belli ilkeler üzerinde anlaşma sağlanmasına öncelik verilmişti.
Angela Merkel'e göre bu, ‘her ne pahasına olursa olsun uzlaşı' anlayışının bir sonucuydu. Merkel, dünkü konuşmasında 'uzlaşmaların avantajlar dezavantajlardan ağır bastığında anlamlı olduğu' mesajı verdi. Başbakan, aksi takdirde bir uzlaşmaya asla onay vermeyeceğinin de altını çizdi. Bunu duyan herkes, Merkel'in geçen hafta Yunanistan'la müzakerelerin akamete uğramasından ötürü hiç de üzgün olmadığı anlamı çıkartabilir. Fakat Merkel doğal olarak bunu yüksek sesle dile getirmez.
Avrupa'ya ilişkin temel sorular
Merkel, artık yeni bir dönemin başladığını söyledi. Kurtarma fonu ESFS'nin tarih olduğunu, şimdi paraya ihtiyacı olan herkesin, ESFS'ten sonra devreye giren kurtarma mekanizması ESM'nin kurallarına uygun hareket etmesi gerektiğini belirtti. Ancak Merkel, bu kuralların çok daha katı olduğuna ve Yunanlar için çok daha büyük bir fedakârlık anlamına geldiğine de dikkat çekti.
Başbakan Angela Merkel, 'Kim olduğumuzu ve bizi güçlü kılanın, yani bir hukuk ve sorumluluk birliği olduğumuzu unutursak Avrupa'nın geleceği tehlikeye girer' dedi. Merkel, bu durumda Euro'nun ve onunla birlikte Avrupa'nın da başarısızlığa uğrayacağını ifade etti.
Beş yıl öncesi ve bugün
Merkel bugün bunları rahatlıkla söyleyebiliyor, çünkü durumun beş yıl öncesine göre daha farklı olduğuna ve Yunanistan'ın iflasının Avrupa'yı ekonomik olarak çöküşe sürükleyeceğine inanmıyor. Olası bir iflasın maliyetinin çok yüksek olacağı fakat Avrupa'nın varlığını tehdit etmeyeceği inancı hâkim.
Merkel, bu tutumuyla geçmiş yıllarda doğru olarak kabul dilen her şeyi alaşağı ediyor; özellikle de Yunanlara verilen 'Sizin düşmenize izin vermeyeceğiz ve kulüpte kalabilmeniz için elimizden gelen her şeyi yapacağız' mesajını.
Ancak Merkel'in şu anda böyle konuşabilmesinde 2010 yılından itibaren Yunanistan'ın iflasını cesur bir şekilde ötelemeyi başaranlar arasında yer almasının payı var.
Bankaların iflası ve buna bağlı olarak Euro Bölgesi'nin çöküşü tehdidi karşısında Yunanistan'ın tasarruf programı uygulanmaya zorlanması birçoklarına göre ehven-i şerdi. Yunan ekonomisinin modernleşeceğine umut bağlandı ve her şeyin İrlanda, İspanya ve Portekiz'deki gibi yürüyeceği düşünüldü.
Ancak işler umulduğu gibi gitmedi. İç politika açısından bakıldığında bu artık bir rol oynamıyor. Başbakan Merkel ayaklarını yere sağlam basıyor ve bunu da değerlendirmek istiyor. Bunu iç siyasette puan toplamak ve CDU ile CSU arasında yeniden birlik oluşturtmak için de kullanmak istiyor. Birlik partileri arasında başlarda Yunanistan yardımlarına karşı çıkılmasına dair endişeler yerini açık bir karşıtlığa bıraktı. Yunanistan'la müzakereler ne şekilde devam ederse etsin tek bir şey kesin: Son dönemlerde çekimser kalan ve meydanı Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF'ye bırakan federal hükümet, gelecekte daha aktif bir şekilde rol almak istiyor. Merkel bunu açık ve demir gibi sert bir tutumla dünyaya duyurdu."