Fransa'daki idari bölge seçimlerinde Sosyalistler ve Muhafazakârlar eski formülü uygulayıp Ulusal Cephe'nin zafer kazanmasını önlediler ama seçim böyle kazanılmaz. Fransız aşırı sağının kuzey ve güneydeki kalelerinde ikinci tur oylamayı muhafazakâr adaylar kazandı. Marine ve Marion Le Pen'in kesin gözüyle baktıkları seçim zaferini ellerinden aldılar. Kazananlar haklı olarak sonucu tevazu ve ihtiyatla yorumladılar.
Ulusal Cephe'nin popüler bayan adayları ikinci turda da yüzde 40'ın üzerinde oy aldılar. Zafere ulaşmalarını, ortak rakibe karşı siyasi ittifak kurulmasını mümkün kılan Fransız seçim sistemi önledi. Fransa seçimlerindeki bu özelliğin isabetli bir siyasi konsept olarak muhafaza edilmesi mümkün değildir. 2002 yılındaki Jean-Marie Le Pen ile Jacques Chirac arasındaki cumhurbaşkanlığı seçim düellosundan sonra Marine Le Pen'in partiyi öcü olmaktan çıkarıp sürekli yükseliş çizgisine oturttuğu anlaşılıyor. Bölgesel seçimler üç partili siyasi sistemin Fransa'da oturduğunu gösterdi. Sosyalistlerle merkez sağ Le Pen'lerin seçim başarısı karşısında donup kaldı. Ulusal Cephe'nin yıldızının sönmesini beklemeden bu partiyle siyasi mücadeleye başlamalıdırlar.
Siyaset sıkar ve yabancılaştırırsa
Aşırı sağ başarısını frensiz popülizme borçlu. Fransız sağı büyük kentlerin dışında yaşayanların duygularına seslenmeyi iyi beceriyor. Seçmen Paris'teki yerleşik siyasi zümre tarafından gözden çıkarıldığını ve kendisine kulak verilmediğini düşünüyor. Bunda haklılar da. Büyük partilerin elit okul mezunu kadroları halka tepeden bakıyor. Fransa'nın iyi işlemeyen merkezi idari yapısı yönetenle yönetilen arasındaki yabancılaşmayı daha da arttırıyor.
Ulusal Cephe bu sayede büyüdü. Başarısında yüksek işsizlik kadar unutulmuşluk ve temsil edilmeme hissi de rol oynuyor. Aşırı sağ aynı zamanda ekonomik ve kültürel modernleşmenin kaybedenlerini de cezp ediyor. Bu fenomeni Avrupa'nın diğer ülkelerinde de görmek mümkün. Sosyal bölünme derinleştiği için de ‘millet', ‘kimlik' ve ‘Fransa Fransızlarındır' gibi sloganlar dışarıdan ve başkaları tarafından tehdit edildiğini hissedenlerin hoşuna gidiyor.
Ulusal Cephe ile mücadele kaçınılmazdır
İki büyük kitle partisinin Paris'teki ‘uzay gemilerinden' çıkıp taşra ve küçük kentlerde yaşayanların dertlerine kulak verme zamanı geldi de geçiyor. Aynı zamanda Ulusal Cephe'ye ideolojik ‘savaş' açmak zorundalar. Aşırı sağın demagoglarına burun kıvırmak onlara bir şey kazandırmaz. Merkez sağın gelecekteki cumhurbaşkanlığı adayı Nicolas Sarkozy'nin aşırı sağın da sağına kaymaya çalışması son derece kötü sonuç verir. Bu yöntem hiçbir zaman başarılı olmamıştır. Seçmen, orijinali dururken kopyasına oy vermek istemez.
Tam aksine muhafazakâr ve sosyalistler Ulusal Cephe'nin yabancı düşmanı, Avrupa aleyhtarı ve milliyetçi ideolojisiyle mücadele etmelidirler. Bölgesel seçimleri hafif sıyrıkla atlattılar. Marine Le Pen'in cumhurbaşkanlığı hayalleri başka bir bahara ertelendi. Ancak parti tabanının güçlü olduğu unutulmamalı. Fransız politikacılarına, aşırı sağla siyasi mücadelede geç kalmamalarını ihtar etmek için bu neden yeter.