"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasında Suriye krizine ilişkin bir uzlaşma önerisi sunacağını ve en azından retorik olarak Esad'a mesafe koyacağını düşünenler hüsrana uğramış olmalı. Rusya Devlet Başkanı konuşmasında, Moskova tarafından IŞİD'e karşı Birleşmiş Milletler'de desteklenen bir koalisyonun ancak Esad rejimi ile birlikte hareket edildiğinde mümkün olacağını açıkça dile getirdi.
Sadece Esad'la
Ve hayır, Putin Esad'ın düşmesine izin vermeyecek, ne şimdi ne de gelecekte... İlkesel olarak yapmayacak bunu. Zira Putin, kendisi böyle söylüyor, bir devletin iç işlerine yapılacak her tür müdahaleye karşı. Bunun arkasında sadece Rusya'nın Ortadoğu'daki partneri Esad'ı kaybetme kaygısı yatmıyor, aynı zamanda Putin, Rusya'da kurduğu tartışmalı iktidar sistemine Batı'dan gelecek her tür eleştiriyi de engellemeye çalışıyor.
Sadece protokollere geçmesi için: Putin, dışarıdan gelebilecek her tür müdahaleyi açık bir şekilde kınamakla tabii ki Kırım'ın Rusya tarafından ilhakını ve Ukrayna'nın doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçıların desteklenmesini ifade etmiyor.
Zorlu tercih
Putin bu tutumuyla Batı'yı veba ile kolera arasında bir seçim yapmaya zorluyor: Ya ABD ve Avrupa, Esad'ı IŞİD'e karşı mücadelede ortak olarak kabul eder ve böylelikle sadece Esad rejimi değil Rusya'nın dünya politikasında küresel oyuncu olarak rolü de güçlenmiş olur. Aynı zamanda Batı'nın, Rusya'nın Ukrayna'nın içişlerine karışmasına karşı yaptırım olarak uyguladığı Rusya'nın tecrit edilmesi politikası da kırılmış olur.
Veya Putin'le uzlaşmaya varılmaz ve Suriye'deki durum şimdiye kadar olduğu gibi devam eder. Ortadoğu'daki ölümcül savaş, milyonlarca insanın yurdunu terk etmesine neden oluyor, özellikle de Orta Avrupa'ya doğru. Üçüncü seçenek olan Batılı kara birliklerinin BM kararı olmadan riskli bir operasyonla Suriye'ye müdahale etmesi ise hiçbir Avrupa başkentinde yüksek sesle dile getirilmek istenmiyor.
Zafiyetini ve acziyetini kabullenmek istemeyen Batı için hiç de kolay olmayan bir tercih. Obama'nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasının da gösterdiği gibi, ABD'nin Ortadoğu'da tek başına hareket edebildiği dönemler geride kaldı."