Yaşam

Seri katiller ne kadar zeki?

John George Haigh, Latince bir kavramın bir hukuk deyimi olduğunu anlamayıp 'Ceset yoksa suç yoktur' şeklinde yorumlamıştı

09 Haziran 2016 11:49

Peşinde yüzlerce polis olduğu, fotoğrafları gazete ve televizyonlarda boy boy yayımlandığı halde kaçmayı başaran seri katillerin “çok zeki” olduğu düşünülür. Peki gerçekten sanıldıkları kadar zeki midir seri katiller? Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, 'Acayip İşler' kitabının “Seri katiller ne kadar zeki?” bölümünde “Genel olarak toplumların zekâ ortalaması 100’dür ve 85 ile 115 arasında değişir. Sadece 100 kişiden 5’inin zekâsı 125’in üzerine çıkar. Katiller kendilerini, herkesi ve özellikle de polisi kandırabilecek kadar zeki sanmakla birlikte, ‘dâhi’ denecek ölçüde zeki olanları hakkında bilgimiz yok. Belki de o ya da onlar, henüz yakalanmamış olanlardır.” ifadelerine yer veriyor.

'Türk Seri Katiller' kitabının yazarı Sevinç Yavuz  ise “Çocuklar ve kadınlar ciddi şiddet altında. Çocuklara çok dikkat etmek gerekiyor. Bu çocukların ileride gerçekten bu toplum için çok ciddi tehlikeli profiller oluşturma ihtimalleri var” uyarısında bulunuyor.

Habertürk'te yer alan habere göre; kendini 'dâhi' kabul eden İngiliz “asitli banyo katili” John George Haigh, nereden okuduğu bilinmez ama Latince bir kavramın bir hukuk deyimi olduğunu anlamayıp “Ceset yoksa suç yoktur” şeklinde yorumlar. Öldürdüğü kişileri aside atıp çamura dönüştürdüğü takdirde kendisini suçlamayacaklarına inanmıştır.

 

Halbuki, ceset yoksa da katil olduğu kanıtlanan ve cezalandırılan nice katil olduğu gibi asidin her şeyi yok etmediği de bir gerçektir. Nitekim 1949 Ağustos’unda jürinin birkaç dakika içinde Haigh’i darağacına göndermesini sağlayan, olay yeri inceleme ekibine eşlik eden patolog Dr. Kaith Simpson’un katilin evinin bahçesinde bulduğu üç taş ve takma dişler olmuştur. Taşlar, katilin sülfat asitte eriyeceğini sandığı zengin ve dul kadın Olive Durand-Deacon’un safrakesesi taşıydı.

"Taşındığımda esirler buradaydı"

120 IQ ile normalin üzerinde bir zekâya sahip bilgi işlemci seri katil Randy Kraft’ın, yolcu koltuğunda boğarak öldürdüğü kurbanının cesediyle alkollü araç kullanması akıl almaz bir aptallık örneğidir.

 

Borsada milyonlar kazanacak ölçüde becerikli Gary Heidnik’in de zincire vurduğu ve işkence ettiği seks esirleri evinin bodrumunda bulunduğunda aklına gelen ilk savunma, “Eve taşındığımda bunlar buradaydı” demek oldu.

 

1974-78 yılları arasında en az 30 genç kızı kaçırıp alıkoyan, işkencelerle öldüren ve cezasını elektrikli sandalyede çeken hukuk öğrencisi Ted Bundy de benzer bir hata yapmıştı. Sağ kurtulan kurbanlarından birinin sözünü ettiği aracını gece yarısı farları sönük biçimde kullanmaya kalkınca, dikkatli bir karayolu devriyesi tarafından durdurulmuştu.

 

200’den fazla polis, tüm zamanların en ünlü seri katili olarak ün salan, kahverengi uzun saçlı altı genç kadının katili, ‘Sam’in Oğlu’ ya da o sıralar henüz bilmedikleri adıyla David Berkowitz’in peşindeydi. Kurbanlarının hepsi esmer ve uzun saçlı olduğundan New York’lu kadınların saçlarını kestirip sarıya boyatarak hedef olmaktan kurtulmaya çalıştığı katil bir türlü yakalanamıyordu. “Öyleyse 10 Ağustos 1977’de tutuklanmasını sağlayan nedir?” sorusuna verilecek yanıt ise basit: “Yanlış yere park yüzünden kesilen bir ceza fişi!”

 

"Şiddet, potansiyeli artırır"

“Türk Seri Katiller” kitabının yazarı Sevinç Yavuz “Çocuklar ve kadınlar ciddi şiddet altında. Çocuklara çok dikkat etmek gerekiyor. Bu çocukların ileride gerçekten bu toplum için çok ciddi tehlikeli profiller oluşturma ihtimalleri var” diye uyarıda bulunuyor.

 

Yavuz, “Hem dünyada hem Türkiye’deki seri katil profilleri incelendiğinde çok temel bir nokta var: Çocukluklarına dair bir travma. Bu cinsel taciz olabilir, şiddet de tecavüz de olabilir. 80’lerde uyuşturucu tehlikesinin adım adım geldiğini gördüğümüz gibi şimdi de bunu görüyoruz. Daha çok seri cinayet işleyen profille karşılaşma olasılığımız yüksek artık!” diyor.

 

Seri katillerin suç işleme motivasyonlarının dünyanın her yerinde aynı olduğunu söyleyen Yavuz’un tespiti şöyle: “Seri katillerin tarzları farklı olabilir. Ama Artvin’de seri cinayet işleyen çobanla Meksika’daki Rodrigez’in cinayet işleme şekli bire bir aynı. Yakalanma süreleri ya da güvenlik birimlerinin olaya yaklaşımı ülkeden ülkeye fark ediyor.”

 
 

Çoban, tornavidalı, kuyucu

Henüz seri katil kavramı hayatımıza girmemişken; en vahşi cinayetleri işleyen bir katil Artvin’den çıktı. 1967 Artvin doğumlu çoban Adnan Çolak, 1992-1995 arasında 3 yıl boyunca Artvin’in civar köylerinde, yaşları 68-95 arasında değişen 11 yaşlı insanı öldürdü. Bazılarının evlerini ve cesetlerini ateşe verdi, 6’sının cesedine tecavüz etti.

 

3 cinayet mahallini kundakladı, 2 yaşlı kadını yaraladı. 1995’te yakalandı. Müebbete mahkûm oldu, 1999’da afla tahliye oldu. Yakalandıktan sonra ifadesi şöyleydi: “Küçükken annem ve babamla aynı odada kalırdık. Onları izlerdim. Ve belki de bilinçaltında bu olaylara olan ilgim, yani yaşlı insanlara tecavüz olaylarının temelinde bu vardır.”

 
 

Ninja oyuncağıyla 'imza attı'

1955 Kırıkkale doğumlu mermer ustası Mehmet Göker evli ve bir çocuk babasıydı. 1992-2002 arasında biri kadın 5 kişiyi öldürdü ve cesetleri battaniyeye sarıp kuyuya attı... “Kuyucu katil” olarak tanındı. Kurbanlarının kafatasının içine Ninja kaplumbağa oyuncağı bıraktı.

 

"Kadınlardan nefret ediyordu"

9 çocuklu bir ailenin oğlu Yavuz Yapıcıoğlu 1967’de Adana’da dünyaya geldi. 1994-2002 arasında resmi kayıtlara göre 18 kişiyi öldürdü. Kendisi ise 40 cinayeti olduğunu söyledi. Cinayetlerini tornavidayla işledi. “Tornavidalı Katil” ya da “Avcılar Sapığı” olarak anıldı. Yapıcıoğlu’nun ağabeyi onu şöyle anlatıyordu: “Eşiyle 1.5 yıl evli kaldı. Bir kere bile ilişkiye giremediler. Kadınlardan nefret etmeye başladı. Zorla birlikte olduğu kadınları dövüp öldürdüğünü gelip bize anlatırdı.”

 

'Bebek yüzlü'

Masum görüntüsü nedeniyle ‘Bebek Yüzlü Katil’ lakabı takılan Ali Kaya, tamamı Alanya’da gerçekleşen cinayetlerine, 1997’de amcası Celal Kaya’yla başladı. 5 yıl hapse çarptırıldı. Cezası bitince, Adana’da kendi annesine tecavüz eden Zeynel Abidin Gümüş’ü öldürdü.

 

Akıl hastanesine kaldırıldı, 1999’da ‘kapalı yerde duramaz’ raporuyla hastaneden çıkarıldı. Alanya’da 5 kişiyi daha bıçaklayarak öldürdü. Son cinayetinden sonra ‘kişilik bozukluğu’ teşhisiyle tekrar akıl hastanesine yatırıldı. Burada da ‘çivici katil’ olarak bilinen Ayhan Kartal’ı bıçaklayarak öldürdü. Bir yıl sonra firar etti, 2004’te yakalandı.

 

‘Zevk için' öldürdü

Durmuş Anuçin, 2002’de İstanbul’un 3 ilçesinde 5 kişiyi öldürdü, 4 gasp ve bir tecavüz suçu işledi. Yakalanıp tutuklanan katil, cinayetleri para ve zevk için işlediğini söyledi. 2008’de şartlı tahliyeden serbest kalması gündeme gelen Anuçin, cezaevinden çıkamadı.

 

Otoban katilleri

Mehmet Karahasan ve Yiğit Bekçe 20 Ekim 2006’da başladıkları katliamda, 52 saat içinde 7 kişiyi öldürdü. İlk kurbanları, Bursa-Yalova karayolunda kestane şekeri mağazasında tezgâhtarlık yapan Hüseyin Çalışkan oldu. 5 saat sonra, İzmit’te bir pişmaniye dükkânına giren zanlılar, burada da Fatih Kılıç`ı öldürdü. Ardından 5 cinayet daha işlediler ve Ankara’da yakalandılar. Farklı davalarda birkaç kez müebbete çarptırıldılar.

 

'Seri katil' tanımını yarattı

TED BUNDY: 1974-1978 arasında, ABD’nin çeşitli yerlerinde çok sayıda genç kadını öldürdü. Kurbanlarının kesin sayısı bilinmeyen Bundy, on yılı aşkın inkâr süreci sonunda, 30’dan fazla cinayet işlediğini itiraf etti. Bundy, sıklıkla Amerikan seri katillerinin öncül örneği olarak kabul edilir. Gerçekten de ‘seri katil’ terimi ilk defa onu tanımlamak için ortaya atılmıştır. Bir sosyopat olduğu düşünülen Bundy, işlediği vahşi cinayetlere rağmen eğitimli, yakışıklı ve kibar bir genç adam olarak tanımlanır. Kurbanlarını genelde sopayla döverek, bazen de boğarak öldürmüştür.

 

ED GEIN: Annesinin ölümünden sonra anatomi bilimiyle ilgilenmeye başladı. Bu ilgisinin tek nedeni ölen annesini diriltmekti. Bir süre sonra mezarlıktan cesetler çalmaya ve öğrendiklerini üzerlerinde denemeye koyuldu. Sonunda annesini diriltemeyeceğini anladı ve annesi yaşında bir kadının cesedinin derisini yüzdü. Bu deriyi annesinin eski kıyafetleriyle birlikte giydi ve cinayetlere başladı. Gein, bir süre sonra meme uçlarından kemer, kafatasından bardak ve diğer süs eşyaları yapmaya koyuldu. Sonunda yakalandı, evinde birçok kadavra, dudaklardan yapılmış kolyeler, el derilerinden yapılmış eldivenler bulundu. Cinayetleri sadece evini süslemek için işlediğini söyledi.

 

PEDRO LOPEZ MONSALVE: “Andes Canavarı” lakabıyla tanınan seri katil, Güney Amerika’da 300 çocuğa tecavüz edip öldürmüştür. Lopez, 3 ülkede öldürdüğü ve tecavüz ettiği genç kızların her biri için en fazla birer ay yatmıştır. 1980’de öldürdüğü 53 çocuğun mezarı polis tarafından bulunmuştur. 1999 Ocak ayında bir röportajda, kendini “yüzyılın adamı” olarak tarif edip “iyi davranış” sergilediği için serbest bırakılması gerektiğini söyledi.

 

ALBERT FISH: Yamyam olduğu düşünülen Fish, en yaşlı seri katildir. Annesinin yanında cinsel istismara uğradıktan ve çocuk yurduna yerleştirildikten sonra ruhsal yapısı bozuldu. İlk cinayetini 1910’da işledi. Küçük ve savunmasız çocukları kurban olarak seçip işkence etmeden, tecavüz etmeden ve etlerini yemeden öldürmüyordu. Acı çektirmekten zevk alıp bunları “din” uğruna yaptığını düşünüyordu. İdrarını içip, kendini çivili sopayla döverek günahlarından arındığına inanıyordu.

 

AILEEN WUORNOS: ABD’nin en ünlü kadın seri katillerinden biri olan Wuornos, aynı zamanda eşcinsel bir hayat kadınıydı. İlişkiye girdiği bazı insanları öldürdüğü ve ormana saklamaya çalıştığı ortaya çıktı. 7 kişiyi öldürdüğü bilinse de, 2 kişinin cesedi bulunamadığı için 5 cinayetten yargılandı.

 
 

ANDREI (ANDREY) ÇIKATILO: Ukrayna doğumlu Rus seri katil. 1978-1990 arasında 53 cinayet işledi. Ekim 1992’de 52 kişiyi öldürmekten suçlu bulundu (kendi itirafına göre 56 cinayet teşebbüsünde bulunmuş ve bunların 53’ü cinayetle sonuçlanmıştı) ve 14 Şubat 1994’te kafasına kurşun sıkılarak infaz edildi.