Politika

Selahattin Demirtaş'tan seçim tahmini

"AKP-MHP bloğunun halk tarafından sandıkta ağır bir şekilde cezalandırılacağını düşünüyorum"

25 Mart 2019 15:01

4 Kasım 2016'dan beri Edirne Cezaevi'nde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 31 Mart'ta yapılacak olan yerel seçim sonuçlarıyla ilgili olarak "AKP-MHP bloğunun halk tarafından sandıkta ağır bir şekilde cezalandırılacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

TIKLAYIN - Selahattin Demirtaş: AKP’nin yerinde olsam HDP’ye toz kondurmazdım; çünkü AKP'nin kaderini HDP’liler şekillendirecek

Bianet'ten Evrim Kepenek'in sorularını mektupla yanıtlayan Demirtaş, “Siyasetin ve etiğin hiçbir dönemde bu kadar ayaklar altına alınmadığını" ifade etti.

Demirtaş, "Abdullah Öcalan’a dönük tecridi protesto etmek için”  HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven'in 138 gün önce başlattığı ve daha sonra cezaevlerinde yayılan açlık greviyle ilgili olarak "Aslında, hükümetin açlık grevleri ile zorlandığını ve daha fazla teşhir olduğunu düşünüyorum. Umarım tek bir kişi daha yaşamını yitirmeden olumlu sonuçlanır bu süreç" dedi. 

Röportajdan bir bölüm şöyle:

Geçenlerde politikacı Nesrin Nas, “Demirtaş’ı çok özledik” gibi bir tweet attı. Sosyal medyada “Demirtaş olsaydı her şey farklı olurdu” minvalinde yorumlar yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? 

Ben de tüm dostları özledim elbette. Dışarıda olsaydım referandum dahil tüm seçimlerin sonuçları farklı olacaktı. Zaten ben ve arkadaşlarım bu amaçla atıldık hapse. HDP ise elinden gelenin en iyisini yapıyor. Fedakârca bir mücadeleyle, baskılara rağmen dimdik ayakta duruyor. Ortada ciddi bir başarı da var. Bu yönüyle, hepimiz bunu görmeli ve emeğe saygı duymalıyız.

Ana akım medya ile ilgili ne düşünüyorsunuz? 

Ana akım medya diye bir şey yok artık. Hepsi havuzun, hatta kanalizasyonun dibindeler. Bence ne izleyin ne de okuyun bunları. Çok mecbur kalırsanız da burnunuzu kapatarak azıcık izleyin. Bu dönemin tetikçi medya şaklabanları, ileriki yıllarda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından sürekli, “yılın laleleri ödülü” ile “onurlandırılacaklardır” eminim.

Çocukları bile bunlardan utanacak. Ve maalesef, çok uzun yıllar boyunca sağlıklı ve güçlü bir medyanın oluşması imkânını da tahrip etmiş olarak silinip gidecekler. Allah affetmesin bunları, günahları çok çok büyük.

Yerel seçimlere giderken Türkiye’nin atmosferini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Siyasetin ve etiğin, hiçbir dönemde alınmadığı kadar ayaklar altına alındığı bir seçim kampanyası yaşanıyor. Bunun adı siyaset falan da değildir. Sınırsızca yalan, iftira, tehdit ve hakaretlerle oy toplamaya çalışmanın nesine siyaset diyebiliriz ki? Yapılanlar çok ayıp ve ucuz. İlkesizlik.

Manipülatif söylemler ve kara propagandalar korkunç bir kutuplaşmaya yol açıyor. Zaten kapanması zor yaraları iyice kanırtıp kanatıyorlar. Bu şekilde seçim kazansan bile toplumun bağrına rüzgâr ekmiş olursun.

Ancak toplumun ekseriyetinin bu yalanlardan ve kamplaştırma siyasetinden artık bıkıp usandığını görüyoruz. Hiç kimse bu düşmanlaştırma politikasının kucağına düşmemelidir. Ülke hepimizindir ve barış içinde, huzur içinde yaşamanın yolunu bulacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Seçim sonuçları ne olur sizce?

Az önce belirttiğim sosyo-psikolojik ortamın yanında, bir de dibe vurmuş ekonomi gerçeği var. Seçim sonuçlarını çok net bir şekilde ekonomi ve demokraside yaşanan kötü gidiş belirleyecek. AKP-MHP bloğunun, halk tarafından sandıkta ağır bir şekilde cezalandırılacağını düşünüyorum.

Leyla Güven’in açlık grevi kritik noktaya gelmiş durumda. Cezaevlerinde de 300’ü aşkın mahpus açlık grevinde...

İçeride ve dışarıda devam eden açlık grevleri çok önemli bir talebin altını çiziyor. Türkiye’de hali hazırda yaşanan politik, ekonomik ve sosyal; temel sorunların çözümünün önünü açabilecek güçlü bir potansiyeli açığa çıkarmaya çalışıyor Leyla Güven ve açlık grevi eylemcileri. Ama seçim atmosferinde yaşanan ve dehşet boyutlara vardırılan kutuplaşma ve gerilim siyaseti nedeniyle açlık grevleri ve talepler gündeme etki edemiyor. Tabii, başka nedenler de var. Ama yine de hiçbir bahaneye sığınmadan, demokrasi ve barış yanlılarının bu talepleri sürekli gündeme taşıyan bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Açlık grevi eylemlerini yeni bir çözüm sürecinin önünü açabilmesi de toplumsal sahiplenmeye bağlıdır. Mevcut iktidar kliğinin barış gibi bir derdinin olmadığı malum zaten. Fakat toplum, savaş politikalarına karşı sesini yükseltirse hiçbir politikacı bunu uzun süre görmezden gelemez. Aslında, hükümetin açlık grevleri ile zorlandığını ve daha fazla teşhir olduğunu düşünüyorum. Umarım tek bir kişi daha yaşamını yitirmeden olumlu sonuçlanır bu süreç.

Son olarak, cezaevinde yazdığınız bir şiiri ya da yaptığınız bir resmi bizimle paylaşır mısınız?

Şu sıralar biraz kara kalem çalıştım. Bir kitaptan bakarak yaptığım bazı çizimleri gönderiyorum. Şaheser olmasalar da bir amatör olarak, hatıra olsun diye çiziyorum. Ressamlar affetsin beni. :)