24 Haziran seçim sonuçları Alman siyasetinde geniş yankı buldu. Hükümetten ilk tepki, Başbakan Angela Merkel’in sözcüsü Steffen Seibert’ten geldi. Federal Basın Merkezi’ndeki olağan basın toplantısında “Türkiye’deki seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu yanıtlayan Seibert, “Federal hükümet ile yeni Türk hükümeti arasındaki çalışma ortamının gelecekte de yapıcı ve verimli olacağını varsayıyoruz” yanıtını verdi.
Tebrik için AGİT koşulu
Başbakan Angela Merkel'in “uygun zamanda” Türk Cumhurbaşkanı'nı tebrik edeceğini söyleyen Seibert, öncelikle Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) seçim izleme grubunun yapacağı basın toplantısını bekleyeceklerini dile getirdi. Almanya’daki Türk seçmenlerinin yaklaşık yüzde 65’inin AKP’ye oy vermesi ve Erdoğan’ın galibiyetinin Almanya sokaklarında kutlanması ile ilgili soruları ise Seibert, “Almanya’daki Türk vatandaşlarının oy tercihlerini yorumlamayacağım” sözleriyle yanıtsız bıraktı.
“Erdoğan üzerinde baskı uygulanmalı”
Türkiye seçimleri Alman siyasi partileri tarafından da yakından izlendi. Federal Meclis’te temsil edilen partilerin dış politika sözcüleri, sonuçları DW Türkçe’ye değerlendirdi. Merkel liderliğindeki Hristiyan Demokratların etkili isimlerinden Roderich Kiesewetter, demokrasi ve insan hakları konularında endişelerini ifade ederken, Batılı ülkelerin Erdoğan üzerinde baskı oluşturması gerektiğini savundu.
Federal Meclis Hristiyan Birlik (CDU/CSU) Grubu Dış Politika Sözcüsü Roderich, seçim sonuçlarının Türk toplumunun ne denli bölünmüş olduğunu gözler önüne serdiğini aktararak, “Türkiye’deki muhalefet partileri, Türkiye halkını Avrupa yanlısı bir yönelim konusunda ikna etme çabalarını sürdürmeli. Batı da Erdoğan üzerinde kararlı bir baskı uygulamalı” diye konuştu.
“Erdoğan, görünüşte kazandığı seçimleri hem içeride hem de dışarıda Kürtlere karşı takındığı sert tavrı sürdürmek için kullanacaktır” görüşünü dile getiren Kiesewetter şunları kaydetti: “Almanya, AB ve NATO açısından Türkiye’nin bölgesinde Batı yönelimli bir ortak, NATO’nun yapıcı bir üyesi olması, daha da fazla savrulmaması, büyük güç iddiası ile kendini daha da izole etmemesi hayati öneme sahip.”
“Türkiye zor partner olmaya devam edecek”
Merkel’ın koalisyon ortaklarından Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) dış politika sözcüsü Nils Schmid ise sonuçları değerlendirirken, “Erdoğan artık anayasal değişikliklerini hayata geçirecek. Türkiye zor bir partner olmaya devam edecek” yorumunu yaptı.
AKP’nin meclisteki gücünün zayıfladığına, ilk kez bir koalisyon ortağına ihtiyaç duyduğuna işaret eden Schmid, “Bu Erdoğan’a bir ikaz atışı” dedi.
Türkiye’nin Avrupa’ya yeniden yakınlaşıp yakınlaşmayacağına yeni Türk Hükümeti’nin karar vereceğini söyleyen Schimd, “Şimdi OHAL’in kaldırılıp kaldırılmayacağı, basına, gazetecilere özgürlük tanınıp tanınmayacağı belirleyici olacak. Erdoğan’ı bu kıstaslarla ölçeceğiz” diye konuştu.
SPD’li Schmid, Avrupa değerleri konusundaki kararlı tavrın sürdürülmesi gerektiğini vurgulamakla birlikte, “Yine de NATO partneri, AB adayı Türkiye ile diyalog sürdürülmeli. Zaten tam da zorlu partnerlerle diyalogda kalınması önem taşıyor” dedi.
Almanya’daki seçmenlerin üçte ikisinin AKP’ye oy vermiş olmasını ise Schmid şu sözlerle değerlendirdi: “Bu on yıllarca ihmal edilen etkin uyum politikalarının bir sonucu. Türk vatandaşı olanlar kendilerini Türkiye ile özdeşleştiriyor… Bunu kısa vadede değiştirmemiz mümkün değil.”
“AB sürecine son verilmeli”
Muhalefetteki sağcı popülist Almanya için Alternatif Partisi (AfD) dış politika sözcüsü Petr Bystron ise “Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin artık demokratikleşmesi beklenemez” dedi.
Mülteci mutabakatı nedeniyle Merkel’ın “Erdoğan’ın rehinesi” konumunda olduğunu iddia eden Bystron, “Türkiye asla Avrupa’nın bir parçası olmadı, gelecekte de olmayacak. Erdoğan asla Batı değerlerine yakınlaşmayla ilgilenmedi. Onun yerine son 15 yılda laik-demokratik akımları zayıflattı, İslami-otoriter akımları güçlendirdi. Türkiye’ye yakınlaşma umuduyla akıtılan milyarlarca euro da işe yaramadı” görüşünü kaydetti. AfD’li siyasetçi, Türkiye’nin AB sürecine derhal son verilmesi gerektiğini savundu.
“Türkiye demokrasi ve Avrupa’ya veda ediyor”
Federal Meclis’in Hür Demokrat Partili (FDP) dış politika sözcüsü Bijan Djir-Sarai ise Erdoğan’ın yürürlüğe giren anayasa değişiklikleriyle artık geniş yetkileri kullanması önünde hiç bir engel kalmadığını söyledi, “Bu seçimlerle Türkiye demokrasi ve Avrupa’ya veda ediyor’ diye konuştu. Türkiye’deki muhalefetin Erdoğan’ın kazanmasını engellemek için çaba gösterdiğini ancak başarılı olamadığına dikkat çeken Djir-Sarai, “Seçimlerde manipülasyon yapıldığına dair ciddi ve çok sayıda işaretler var, bunlar incelenmeli” dedi.
“Ciddi boyutlarda manipülasyon yapıldı”
Muhalefetteki Sol Parti’nin dışişleri sözcüsü Stefan Liebich ise “gizli, adil ve özgür seçimlerden söz edilemez” çıkışını yaptı. OHAL’e işaret eden, muhalefet adaylarına basın kuruluşları tarafından karartma uygulandığını söyleyen Liebich, “seçim gününde ciddi boyutlarda manipülasyonlar yapıldı” sözlerini ekledi.
Erdoğan liderliğindeki Türkiye ile AB üyelik müzakerelerine son verilmesi gerektiğini kaydeden Sol Partili sözcü, HDP’nin barajı aşmasıyla ilgili olarak da, “Bu baskıya meydan okuyan demokratlar için büyük bir başarıdır” değerlendirmesini yaptı.
“Türkiye için dönüm noktası”
Yeşiller Partisi’nin dış politika sözcüsü Omid Nouripour ise Erdoğan’ın “adil olmayan” seçim galibiyetinin, Türkiye için bir dönüm noktası olduğuna işaret etti. Yeni sistemde Erdoğan’ı denetleyecek tek bir mekanizma kalmadığını söyleyen Nouripour şu değerlendirmeyi yaptı:
“MHP’ye koalisyon ortağı olarak ihtiyaç duyması, Kürt sorunu çözüm süreci ve Suriye’ye müdahaleci politikaları bağlamında umut verici değil. Milliyetçiliğin tırmandığı, Avrupa’dan uzaklaşan bir Türkiye iç barışın teminini, ekonomik gelişimi sağlamayacaktır. Muhalefet hayatta olduğunu gösterdi, demokratik güçleri desteklemeye devam etmeliyiz.”
Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe