27 Mart 2016 Pakistan'ın en feci iki günü olarak tarihe geçecek. Canlı bombalar Lahor'daki bir lunaparkta aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu 65 kişiyi katletti. Başkent İslamabad da radikal Müslümanların saldırısına uğradı.
İslamabad'daki protesto gösterisi 29 şubatta idam edilen radikal Mümtaz Kadri'nin sempatizanları tarafından tertiplendi. Vali Salmaan Taseer'in eski muhafızı olan Kadri valiyi başına kurşun sıkarak öldürmüş ve işlediği cinayete valinin kutsal değerleri tahkir yasasını eleştirip bir Hristiyan mahkûmu desteklemesini gerekçe göstermişti.
Kadri'nin idam edilmesinden sonra pek çok protesto eylemi düzenleyen sempatizanları Pazar günü de parlamentonun önünde polisle çatıştılar. Şeriat talep eden radikal Müslümanların gösterisi ordunun yardımıyla bastırılabilmişti. İntihar saldırısıyla radikallerin eylemleri, ordunun yoğun desteğine rağmen, askeri operasyonlarla Taliban'ı ve diğer İslamcı grupları yendiğini iddia eden hükümetin radikal unsurlarla başa çıkamadığını gösteriyor.
Güvenli yer kalmadı
İslamcılar bu kez Başbakan Navaz Şerif'in kalesi sayılan Lahor'u kana buladılar. Lahor 27 Mart'a kadar Pakistan'ın en güvenli şehri sayılmaktaydı. Terör saldırısının sorumluluğunu üstlenen Cemaat-ül Ahrar adlı grubun sözcüsü, ‘Başbakana Lahor'a ulaştıklarını göstermek istediklerini' duyurdu. Brüksel'de yaşayan Pakistanlı gazeteci Khalid Hameed Farooqi, “İslamabad'daki gösteri militan İslamcıların halktan da destek aldıklarını gösteriyor. Lahor'daki saldırıyı İslamabad'daki eylemlerden ayrı değerlendirmemek gerekir. Lahor'daki saldırı militan İslamcılar tarafından düzenlendi, İslamabad'daki huzursuzluğu da radikal Müslüman siviller çıkardı. Her ikisi de Pakistan'da çok güçlendi” dedi.
‘İslamcıların hedefi hükümeti devirmek'
Farooqi saldırılarda, Başbakan Navaz Şerif'in Hindistan ile iyi geçinmeye çalışmasından duyulan öfkenin de rol oynadığını belirterek şunları söyledi: “İslamcılar Navaz Şerif'i yıpratmaya çalışıyorlar. Başbakan Şerif yoğun muhalefete rağmen Kadri'yi idam ettirmekle çok cesur davranmış oldu. Şerif aynı zamanda parlamentoya kadın dostu yasa tasarıları da sundu.”
Pakistanlı gazeteci güçlü ordunun da tehlikeli rol oynadığını ve İslamcıları destekleyip hükümeti zaafa uğratmaya çalıştığını söyledi. Pakistan genelkurmayı hükümetin Hindistan dostu politikalarına karşı çıkıyor.
Gazeteci Farooqi sözlerini şöyle sürdürdü: “Başbakan Navaz Şerif liberal ekonomi politikalarının ve komşu ülkelerle iyi ilişkiler sürdürmenin Pakistan için alternatifsiz olduğunu anladı. Ama bu politikalara karşı olan güçlü bir muhalefet var.” Farooqi, Şerif hükümetinin sallanmaya başlamasında ordunun yetkilerini arttırmış olmasının da rol oynadığını belirtti.
‘İyi Taliban, kötü Taliban'
Navaz Şerif, bir zamanlar mensubu olduğu İslamcı milisten uzaklaşmış ancak ordu ile dinci gruplar arasındaki dayanışma devam etmişti. Ordu sadece Pakistan devletine karşı olan gruplarla mücadele ediyor ama diğerlerine dokunmuyor. Pakistanlı gözlemciler, ‘İyi Taliban, kötü Taliban ayrımı yapıldığı sürece terör saldırılarının kesilmeyeceğini belirtiyorlar.
Pakistan İnsan Hakları Komitesi Başkanı Zohra Yusuf hükümeti, ülkedeki İslamcı karşıtı genel havayı değerlendirmeyip yetkilerini orduya devretmeyi sürdürmesini eleştiriyor. Yusuf, “Taliban ve diğer radikal gruplara karşı yeşeren milli kararlılığın siyasi fiiliyata dökülmemesi üzücüdür. Terör ile mücadele tamamen orduya terk edilmiş bulunuyor” dedi.
Hayati tehlike
Londra'da yaşayan Pakistanlı gazeteci Amin Mughal, hükümetin oyun kurallarını değiştirmede gecikmemesi gerektiğini, İslamcıları kayırma politikasının ters teptiğini ve durumun Pakistan devletinin kontrolünden çıktığını söyledi. Mughal Pakistan'daki gelişmelerden Pakistan devletinin dine dayalı politikalar uygulamasının sonucu olduğunu belirtti.
Pakistan'daki siyasi gelişmeler konulu bir kitap yazan Babar Ayaz dinin devlete temel alınmasının Pakistan'ın ‘genetik arızası' olduğunu söylüyor. Mughal Pakistan'ın krizden ancak dünyevi bir partinin iktidara gelmesiyle kurtulabileceğine inanıyor.