Almanya'ın siyasi yelpazesinde farklı bir renk olarak ortaya çıkan ve pek çok eyalette olduğu gibi 2011'de Berlin eyalet seçimlerinde eyalet parlamentosuna girmeyi başaran Korsanlar Partisi, kendilerini ‘İnternet kuşağının' temsilcileri olarak tanımlıyor. Özellikle gençlerin rağbet ettiği Korsanlar, ana hedeflerinin başta internette olmak üzere medyadaki tüm sınır ve yasakların kaldırılması olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle Türkiye-Almanya arasında cereyan eden ve haftalardır Alman kamuoyunu meşgul eden basın özgürlüğü tartışmaları fazlasıyla onların da ilgi alanına giriyor.
Berlin'de üç haftadan bu yana her cuma Türkiye Berlin Büyükelçiliği önünde toplanan Korsanlar Partisi Berlin üyeleri renkli, biraz gürültülü ve oldukça ilginç görüntüler sergiliyor. İki ülke arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren bir kliple baş gösteren basın özgürlüğü tartışmaları, Korsanların düzenlediği bu protestoyla yeni bir boyut kazanıyor. Zira her hafta protestolara iki ülke ilişkilerine dair yeni bir gündem maddesi ekleniyor.
“Alay konusu olacak”
Alman mizahçı Jan Böhmermann'ın Erdoğan’a hakaret içeren şiiri ile birlikte iki ülke ilişkileri daha da gerildi. Türk hükümeti, Alman makamlarından ilgili şiir nedeniyle Böhmermann'ın yargılanması talebinde bulundu. Yaşanan diplomatik krizin ardından Almanya Başbakanı Angela Merkel, mizahçı Jan Böhmermann hakkında dava açılabilmesi için savcılığa yetki verdi. Bu karar, tam da Korsanların protesto gösterisi düzenlediği cuma gününe denk geldi. Dolayısıyla partinin bu haftaki protestolarının odağında sadece Erdoğan değil, Merkel de vardı. Korsanlar Partisi Berlin Eyalet Teşkilatı Başkanı Bruno Kramm, Merkel'in söz konusu kararını 'utanmazlık' olarak nitelendiriyor. Kramm, bu kararla birlikte Türkiye'deki ifade ve basın özgürlüğü ihlallerine dair Almanya'da süregelen eleştiri ve tartışmaların bir alay konusuna dönüşeceğini savunuyor.
“Erdoğan'ın eli Alman medyasına uzandı”
"Merkel'in sığınmacılar gibi insani bir konuda bir diktatörle mâli bir anlaşma yapması zaten başlı başına bir hataydı. Şimdi bu hatanın sonuçlarını yaşıyoruz; Almanya ve AB'yi sığınmacılarla köşeye sıkıştırdığını düşünen Erdoğan, kendisini eleştiren Alman medyasına baskı yapmayı kendinde hak görüyor" diyen Bruno Kramm sözlerini şöyle sürdürüyor: "Böhmermann'ın şiirinin ardından Erdoğan'ın mizahçının yargılanmasına yönelik talebi ve Merkel'in Böhmermann hakkında dava açılabilmesi için savcılığa yetki vermesi, bu baskıların doruk noktasıdır. Erdoğan'ın elinin Alman medyasına uzandığının açık bir delilidir."
Merkel'in bu yaklaşımının Almanya'daki medya, mizah ve sanata büyük zarar vereceğini ileri süren Kramm, "Bu karanlığın işaretidir, şimdiden ülkedeki düşünce özgürlüğüne saldırıldığının bir delilidir. Özellikle düşük gelirli sanatçı ve gazeteciler kendileri hakkında açılabilecek böylesi davalar karşısında maddi olarak zor durumda kalacaklar. Dolayısıyla bu durum, onları düşüncelerini özgürce ifade etmeleri konusunda sınırlandıracak, sindirecektir. Kısacası Erdoğan Türkiye'deki mekanizmasını Almanya'da da işletmeye başlamıştır" diyor.
Korsanlar Partisi Berlin Teşkilatı Başkanı, her ne kadar parti olarak Almanya'daki bu gelişmeleri eleştirseler de, protestolarının odağında Türkiye'de yaşanan insan hakları ve düşünce özgürlüğü ihlallerinin bulunduğunu hatırlatıyor. Bruno Kramm, Türkiye'de azınlıkların durumunun içler acısı olduğunu, kadınların artan İslami baskı altında bulunduklarını ve tüm karşıt seslerin susturulduğunun altını çiziyor.
“Mülteci anlaşması da Böhmermann kararı da ikiyüzlülük”
Partinin Berlin Teşkilatı Başkan Yardımcısı Simon Kowalewski de Gezi Protestoları ile birlikte Türkiye'deki hakların gün be gün kısıtlandığını ve başta Kürtler olmak üzere Türkiye halkının acı çektiğini savunuyor. Dünyada belirli bir kesimin özgürlüğünü ve refahını değil tüm dünya halklarının haklarını savunduklarını belirten Kowalewski, bu nedenle diktatörler ve refah toplumlarının ikiyüzlülükleri ile mücadele edilmesi gerektiğini söylüyor.
Kowalewski,"Merkel'in Erdoğan'la yaptığı mülteciler anlaşması da Böhmermann kararı da ikiyüzlülüktür. Sığınmacı krizi öncesi Erdoğan'ın hak ihlalleri eleştirilirken, bugün sığınmacı akınını durdurmak adına Erdoğan'ın haksızlıkları sineye çekiliyor, hatta Almanya'dakiler bile" diyor.
Simon Kowalewski, ayrıca sığınmacıların belirli bir ayrımla geri gönderilmesine dayanan mülteci anlaşmasının kabul edilemez olduğunu belirterek şunları söylüyor: "Uluslararası Af Örgütü, Erdoğan'ın binin üzerinde sığınmacıyı Suriye'ye gönderdiğini rapor etti. Bunlar arasında hamile kadınlar ve çocuklar da bulunuyordu. Ama ne hikmetse Merkel hükümeti buna kulaklarını tıkıyor."
Toplum tartışmaları nasıl değerlendiriyor?
‘Keine Macht dem Erdowahn - Erdoğan çılgınlığına destek yok' adını taşıyan protesto, yapıldığı yer itibariyle de turistlerin uğrak yeri olan Potsdamer Platz yolu üzerinde. Berlin' e gelen turistler Erdoğan'a yönelik şarkıların söylendiği ve ilginç sloganların atıldığı bu protestoyu kah gülerek, kah kafalarını sallayarak izliyor. Zira haftalardır kamuoyunu meşgul eden Erdoğan ve Alman medyası arasındaki tartışmalarla ilgili siyasette olduğu gibi toplumda da farklı görüşler hakim...
Türkiye'den Almanya'yı ziyarete gelen Birol Arman, Türkiye'de basın özgürlüğüne doğrudan bir müdahale olmadığını söylüyor. Birol Arman, gazetecilere yönelik tutuklamaların da devletin kendini terörizme karşı koruma refleksinin bir sonucu olduğunu belirterek, Türkiye gibi terörle mücadele eden her ülkenin bunu yapabileceğini ifade ediyor. Arman ayrıca bu tür protestolarla Almanya'da Türkiye'ye yönelik olumsuz bir algı yaratılmak istendiğini savunuyor.
Köln'den gelen Jan Veldman ise Erdoğan'ın Türkiye'deki bütün karşıt sesleri susturduğunu ve ülkede basın özgürlüğünün kalmadığını iddia ediyor. Veldman, Erdoğan'ın Alman medyasına müdahalesinin kabul edilemez olduğunu ancak Böhmermann'ın şiirinin de bir hicivden çok, çirkin ve düzeysiz sözlerden oluşan bayağı bir metin olduğunu ekliyor. Kölnlü turist, böylesi bir mizah anlayışının Almanya'ya yakışmadığını belirterek, Merkel'in kararının doğru olduğunu savunuyor.
Berlin'de yaşayan Türk kökenli Berrin Özdemir, "Böhmermann'ın yazdıkları çok çirkin olabilir ama Almanya'da siyasetçilere bazen böyle çıkışlar oluyordu. Ama kimse bunu mahkemeye götürmedi. Şimdi böyle şeylerin olması, üstelik de Merkel tarafından icazet alması tuhaf. Haftalardır Erdoğan'ı eleştiren Alman kamuoyu bir anlamda ters köşeye düşürüldü, alay konusu oldu" diyor.