O, bazen dostunu da düşmanını da şaşırtıyor. 2015’in yazında yaşandığı gibi. Ortadoğu’dan, Afrika’dan ve Balkanlar’dan sığınmacılar Almanya’ya doğru yol alırken. Binlerce değil, on binlerce değil, yüz binlercesi gelirken. Birçok kişi sınırların ne zaman kapatılması gerektiğini yüksek sesle tartışıyordu, o ise yaptığı açıklamayla herkesi hayrete düşürdü. Her zaman dikkatli ve temkinli davranan Merkel, “İltica hakkı üst sınır tanımaz“ dedi. Bu açıklama, ani ve tüm beklentilerin aksi yönündeydi. Bu açıklamadan beri herkes “Merkel, ne yaptığını biliyor mu?“ sorusuna yanıt arıyor.
Merkel’in huzurlu bir dönemde ülkeyi yönetmiyor. Mülteci konusu, Merkel’in şimdiye kadar karşı karşıya kaldığı en büyük zorluk ve buna bir de şimdi terör tehlikesi ekleniyor. Merkel’in Paris saldırılarının ardından yaptığı açıklama da dikkat çekici: “Özgür hayatımızın her türlü terörden daha güçlü olduğunu biliyoruz. Gelin, değerlerimizin bilinci ile yaşayarak ve bu değerleri tüm Avrupa’da güçlü kılarak teröristlere yanıt verelim. Şimdi her zamankinden daha fazla.“
Merkel, başbakanlığı sürecinde birçok sınavla karşı karşıya kaldı. Bunlardan biri de ABD’nin istihbarat kurumlarından NSA’in ortaya çıkan dinleme skandalıydı. Almanya’nın yakın müttefiki ABD, tüm gizli servis düzenlemelerini hiçe sayarak Alman dostlarını dinleyerek casusluk faaliyetlerinde bulunmuştu. Merkel, dostlar arasında dinlemenin olmaması gerektiğini belirterek ABD’ye şu uyarıyı yaptı: “Soğuk Savaş artık bitti.“
"Merkel'in taktiği"
Önce susuyor, sonra da öfkesini sözcüleri üzerinden ilan ediyor. Tarihçi Edgar Wolfrum, “Merkel tüm tartışmalı konuların havasını bu şekilde alıyor“ diyor. Problemi ortaya çıkarıyor ve en sonunda konuyu çoğunluğun görüşünü sağlayarak kapatıyor.
Merkel gerçek sertliğini ise Avrupa sahnesinde gösterdi. Başbakan Merkel, 2008’den beri kriz yönetiminin aranan ismi. Yunanistan’da ekonominin zayıflaması yüzünden euroyu kurtarmaya çalışan Merkel, sık sık şu uyarıyı yaptı: "Alman politikası, 2010’dan beri tekrar ve tekrar söyledim, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nin bir üyesi olarak kalmasını hedefliyor. Siyasetimizin ve ilkelerimizin temeli her zaman aynı: Kendin çaba göster, ama diğer yandan da dayanışma içinde ol. Yunanistan’dan yükü kaldırılabilir bir öneri gelmesini bekliyorum. O zaman bunun üzerine konuşabiliriz.“
Sert tutumu nedeniyle Atina’da Merkel hakkında pek iyi konuşulmuyor, daha doğrusu güney Avrupa ülkelerinin çoğunda. Ancak Merkel’in euro politikası uluslararası alanda destek buluyor.
Merkel'in nasıl politikaya atıldı?
Merkel’i daha iyi tanımak ve anlamak için onun köklerine de bakmak gerekiyor. Doğu Almanya’nın bir taşrasında bir rahibin kızı olarak dünyaya gelen Merkel, Almanya’nın 1945 sonrası tarihinde hafife alınacak bir politikacı değil. Değişimi bilen bir politikacı olan Merkel, eski tutumunu tekrar gözden geçirebilme özelliğine sahip. Merkel, bu özelliği sayesinde Fukuşima’daki atom faciasından sonra Almanya’nın nükleer enerjiden vazgeçmesi kararını alabildi.
Bir zamanlar “Kohl’ün kızı“ olarak adlandırılırken artık “Annecim“ diye anılan Merkel, geç sayılabilecek bir yaşta, tesadüfen politikaya atıldı. Doğu Almanya’nın son başbakanı Lothar de Maiziere, 35 yaşındaki Merkel’i organizasyon ve iletişim yeteneği sayesinde basın sözcüsü yardımcısı olarak görevlendirmişti. Merkel kısa bir süre sonra da Hrıstiyan Demokrat Birlik’e (CDU) katıldı. Çalışkan ve hırslıydı.
Helmut Kohl’ün başbakanlığı döneminde 1994 yılında Çevre ve Reaktör Güvenliği Bakanı oldu. Doktoralı bir fizikçi için önemli ve uygun bir bakanlıktı. Merkel, şimdi olduğu gibi o zamanlar da tartışılan nükleer atıkların nasıl imha edileceği konusunda taviz vermeyen bir kişilikte olduğunu gösterdi. Nükleer enerjinin onun için alternatifi yoktu. Fukuşima felaketine dek.
CDU'nun başına geçişi
Helmut Kohl, 1998 yılında parlamento seçimlerine kaybettiğinde CDU zor durumdaydı. Merkel, Kohl sonrası dönemi yerini sağlamlaştırmak için bir fırsat olarak gördü. Wolfgang Schaeuble, CDU’nun yeni genel başkanı, Merkel ise partinin genel sekreteriydi. Merkel, 2000 yılında CDU’nun yeni genel başkanı olarak seçildi. 2005 yılındaki genel seçimlerde de partisinin başbakan adayıydı. Sosyal Demokratlar’la büyük koalisyona gidildi ve Merkel de başbakanlık koltuğuna oturdu.
Merkel 15 yıldır CDU’yu, 10 yıldır da ülkeyi yönetiyor. Parti içindeki istisnasız her direnişi etkisiz hale getirmeyi başardı. Merkel, gürültü yapmadan etkili oldu. Yakında siyasi kaderi konusunda bir karar vermesi beklenen Merkel, tarih kitaplarında ise yerini çoktan aldı. Ancak başbakanlık dönemi sona ermeden daha mülteciler konusunda bir karar vermesi gerekecek.