Almanya Başbakanı Angela Merkel, bundan iki yıl önce İspanya'yı ziyaret ettiğinde ekonomik krizin etkisindeki ülkede daha fazla ekonomik reform ve tasarruf önlemlerinin uygulanmasını salık vermişti. Sonuçta İspanya ekonomik gücünün altıda birini yitirmiş, ülkedeki her 4 kişiden biri işini kaybetmişti. Ancak Merkel'in bu uyarısı İspanya kamuoyunda eleştirilere neden olmuştu.
Uzun yıllardır İspanya'daki ekonomik gelişmeleri yakından takip eden Köln Üniversitesi'nden emekli ekonomi profesörü Jürgen Donges'e göre İspanyollar Merkel'i haksız yere eleştirdiler. Donges, eleştirinin ardında daha çok bir günah keçisi arama çabası yattığını belirterek, "İspanya ve Almanya ilişkileri geleneksel olarak çok iyi düzeydedir. Sözkonusu Merkel ve Almanya fobisi, İspanyolların sorunları görmezden gelerek yaşadıkları 10- 15 yılı kavrama sürecinin bir sonucudur. Bir suçlu aradılar ve onu yabancı bir ülkede buldular" diye konuştu.
Gelişme yeterli mi
Aradan geçen iki yılda İspanyol ekonomisinde gelişmeler yaşandı. Geçtiğimiz Nisan ve Haziran ayları arasında gayrisafi yurtiçi hasıla yüzde 0,6 oranında artış gösterdi. Buna karşın Euro Bölgesi'nde duraksama yaşanırken, Almanya'da gerileme kaydedildi.
Durum böyle olunca İspanyollarda bir çeşit "kendini beğenmişlik" halinin ortaya çıktığını ifade eden Donges şöyle devam etti:
"Şu anda yayılan kendini beğenmişlik hali, beni kişisel olarak fazlasıyla endişelendiriyor. Medyada da bunu gözlemlemek mümkün. Birden bire İspanya Euro Bölgesi'nin büyük lokomotifine dönüştü ve diğer ülkelerin durumu kötüleşti. Hatta, 'Almanlar bile şimdi sıkıntıdalar' diye adeta sevinenler var."
Prof. Donges'e göre İspanyol hükümeti halkın moralini yüksek tutmak amacında. Donges, İspanya'nın tam anlamıyla düze çıktığı görüşünü paylaşmıyor. Ona göre İspanya'da liberalleşme hızlandırılmalı. Böylece ülke uluslararası rekabette gücünü ortaya koyabilir.
Borçlanma gündemde
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı eski yöneticilerinden ekonomist Heiner Flassbeck ise İspanya'nın geçtiğimiz dönemde personel maaşlarının en fazla kısıldığı ülke olduğunu vurguluyarak, bu durumun halkın satın alma gücünü olumsuz etkilediğine işaret etti. Flassbeck, "İspanya'nın hâlâ 2008'deki kriz seviyesinin altında bulunması bile başlıbaşına bir felaket. Bu düşük seviyeden ölçüldüğünde ekonomi birazcık büyüyor, işsizlik oranı da hafif şekilde düşüş gösteriyor. Bu tempoyla devam ederlerse işsizlik oranını normal seviyeye çekmeleri 50 yılı bulur. Durum dramatik ve kötü" dedi.
Flassbeck ve ABD'li ekonomi Nobeli ödüllü Paul Krugman İspanya'da ekonomiye hareketlilik kazandırmak için arz talep dengesine dikkati çekiyor ve talebi artırmanın yollarının bulunmasını öneriyor. Bunun için de maaşların artırılmasını, hükümetin gerekirse borçlanarak yeni yatırımlara ağırlık vermesini tavsiye ediyorlar.
Demokrasiye dikkat
Ancak İspanya'nın krize kadar düşük seviyelerdeki devlet borçları, banka kurtarma operasyonları nedeniyle şu sıralarda yıllık hasılanın yüzde 100'ü seviyesinde seyrediyor.
Prof. Donges gibi libarel ekonomistler borçlanmayı, rekabet gücünü kırdığı için çok da sağlıklı bulmadıklarını belirtiyorlar. Ancak Flassbeck asıl tehlikeyi demokrasi kültürünü olumsuz etkileyebilecek gelişmelerin yaşanmasında görüyor. Flassbeck, Avrupa'nın ekonomi politikasını değiştirmemesi durumunda halkın marjinal partileri iktidara taşıyabileceğini belirterek, böylece Avrupa'nın çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını ileri sürüyor.