İngiltere’de Muhafazakarlar yirmi yıl aradan sonra ilk kez gerçek anlamda bir seçim zaferi kazandı. Tek başına iktidar olan Muhafazakarların meclisteki kırılgan çoğunluklarını, tartışmalı sağ politikaları uygulamaya sokmak için kullanacakları anlaşılıyor.
Başbakan David Cameron sosyal devlet politikalarında kısıntılara gitmek, devletin yetki alanlarını kırpmak, Birleşik Krallık’ın AB ile ilişkilerini yeniden tanımlamak istiyor. Ancak bu konularda elindeki kırılgan çoğunluğu bir arada tutmak zor olabilir. Cameron tahminen bu hedeflerini gerçekleştirebilmek için sağa kayacak ve bu şekilde uzlaşmalarla geçen beş yılın ardından arka sıralarda oturanların desteğini kazanmaya çalışacak. Partideki sağ kanat, sosyal liberallerle koalisyon döneminde kabul etmek zorunda bırakıldıkları tavizlerden hiç memnun değildi.
İnsan Hakları Sözleşmesi tartışması
Yeni hükümet daha bir haftadır görevde. Ama şimdiden, liberal demokratların koalisyon döneminde bloke ettikleri pek çok öneri masaya getirildi. Muhafazakarların, iktidardaki ilk 100 gün içinde gerçekleştirmek istedikleri arasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çıkarak yerine İngiltere’ye özgü bir Temel Haklar Şartı getirilmesi de bulunuyor. Ancak hukukçular, bu planın Muhafazakarların başını ağrıtacağı görüşünde. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 1998 yılında Kuzey İrlanda sorununu sona erdiren Kutsal Cuma (Belfast) Anlaşması’nın da temelini oluşturuyordu.
Yeni hükümetin bir başka tartışmalı planı, polisin internet iletişiminin izlenmesindeki yetkilerini artırmak. Koalisyon döneminde liberal demokratlar bu planın hayata geçirilmesine engel olmuştu. Muhafazakarlar ayrıca İngiltere bölgesinden milletvekillerine, tüm Birleşik Krallık değil, sadece İngiltere bölgesini ilgilendiren yasa tasarılarında veto hakkı tanınması ile vergi indirimi gibi planlara da sahip.
"Bahaneleri kalmadı"
Uzmanlar, artık tek başına iktidar olan Muhafazakarların elinde ‘koalisyon ortağı projelerimizi bloke ediyor’ bahanesi kalmadığına dikkat çekiyor. Bağımsız düşünce kuruluşu ResPublica’nın Başkanı Ed Rennie, Muhafazakarların büyük vaatlerde bulunduklarını, bunların uygulamaya geçirilmesinin ise ekonomideki büyüme oranlarına bağlı olacağını belirtiyor. Rennie, koalisyon döneminde geri plana itilen parti içindeki sağ kanadın, meclisteki kıl payı çoğunluk nedeniyle daha önemli bir rol oynayacağını kaydediyor.
Muhafazakarların gündeminde en önemli konulardan biri ise İngiltere’nin AB üyeliği ile ilgili referanduma gitme vaadi. Bu, partideki sağ kanadın yıllardır yüksek sesle dile getirdiği bir talep. Cameron kendisi İngiltere’nin AB’de kalmasını savunsa da, referandumda aksi yönde bir sonuç çıkması durumunda bunu uygulamak zorunda kalacak.
Cameron’ın AB çıkmazı
Cameron, AB’den tamamen ayrılmak yerine Brüksel ile İngiltere’nin statüsü konusunda yeni müzakereler başlatmayı tercih ediyor. AB yönetmeliklerinin uygulanması konusunda değişiklikler getirmeyi başarabilirse Avrupa karşıtlarının sesini kısabileceğini umuyor. Ancak uzmanlar, AB antlaşmalarında değişikliklerin yürürlüğe sokulabilmesi için diğer üye devletlerde de referandum düzenlenmesi şartına dikkat çekiyor ve bu sürecin çok karmaşık bir hal alabileceğini belirtiyor.
İskoçya’ya yeni yetkiler
İskoçyalıların geçen yıl düzenledikleri referandumda bağımsızlık için yeterli oy çıkmamasının ardından, bağımsızlığı savunan İskoçya Ulusal Partisi (SNP) seçim bölgesindeki sandalyelerin hemen hepsini kazandı.
Düşünce kuruluşu Demos’dan Duncan O’Leary, Birleşik Krallık’a daha güçlü federal bir yapı getirilmesi çerçevesinde İskoçya’nın vergi zamları ya da indirimleri gibi bazı yetkileri geri alacağını belirterek, “Ancak bu, Birleşik Krallık’ı uzun vadede bir arada tutmak için yeterli olur mu, bilinmez. Kısa vadede İskoçya’da yeni bir referandum, sadece İngiltere’nin AB’den çıkmaya karar vermesi durumunda gerçekleşir” diyor.