Yaşam
Deutsche Welle

Fotoğraf karelerinin gücü

Aylan Kurdi’nin fotoğrafı dünyada geniş yankı buldu ve tarihin unutulmaz kareleri arasına girdi. Bu ilgi önemli bir soruyu da beraberinde getiriyor: Neden çoğu fotoğraf unutulup giderken bazıları hafımıza kazınıyor?

09 Eylül 2015 20:43


Almanya'nın en çok satan gazetesi ‘‘Bild‘‘ tarihinde ilk kez haberleri fotoğrafsız yayınladı. Gazetenin yazı işlerinden yapılan açıklamada, ‘‘Bu yolla fotoğrafların gazetecilikte ne kadar önemli olduğunu göstermek istedik. Dünyanın değişmesi için gerçeği görmesi gerekiyor‘‘ denildi.

Ancak her fotoğrafın etkisinin aynı olduğu söylenemez. Bazı fotoğraflar var ki insanın aklına saplanıp kalıyor. Bazıları ise ona bakan kişiyi hiç etkilemeden zihninin derinliklerinde kaybolup gidiyor. Peki bir fotoğrafı ikon haline getiren şey ne? Nasıl oluyor da tek bir fotoğraf deklanşöre basıldığı anda yalnızca kareye yansıyan o anı değil, bütün bir vaziyeti ölümsüz hale getirebiliyor?

Peki henüz 3 yaşındayken Akdeniz'de boğularak hayata gözlerini yuman ve cansız bedeni Bodrum kıyılarına vuran Suriyeli Aylan Kurdi'nin fotoğrafı hangi kategoriye giriyor? Sosyal medyada bu fotoğraf oldukça fazla yankı buldu ve dünyanın dört bir yanında bir çok insan fotoğrafın kendilerinde uyandırdığı duyguları paylaştı. Fotoğrafa verilen tepkiler yalnızca sosyal medyayla da sınırlı kalmadı. Avrupa'nın sığınmacı politikası da fotoğrafın yayınlanmasından sonra değişikliğe uğradı.

Her fotoğraf özel değildir

Sanat tarihçisi Felix Hoffmann fotoğrafların gücüne inananıyor Ona göre fotoğraflar düşünce ve kavrayış şekillerini değiştirebilir. Ancak bunun olabilmesi için o fotoğrafın uzunca bir süre insanların zihnine kazınmış olması gerekiyor. Hoffmann yıllardır fotoğrafçılığın etkileri üzerine çalışıyor. 11 Eylül saldırılarından 10 yıl sonra C/O Berlin Fotoğraf Galerisi'nde terör saldırılarının apokaliptik resimlerini inceledi ve neden bazı fotoğrafların hepimizin hafızasında yer ettiği sorusunun cevabını aradı.

Hoffmann Deutsche Welle'ye verdiği mülakatta fotoğrafçılığın felaketleri insani boyutlarıyla yansıtma ve onları somutlaştırma yetisine sahip olduğunu belirtiyor. ‘‘Bu tür fotoğraflar olmaksızın birçok insanın savaş ve diğer felaketleri yaşayanlarla empati kurması mümkün olmazdı‘‘ diye ekliyor.

Aylan Kurdi'nin bu fotoğrafı Hoffmann'a göre özelliikle Avrupa'nın şu an içinde bulunduğu zor durumu göstermesi açısından fotoğrafın gücünün iyi bir örneği. Ancak şimdi yanıtı bilinmeyen soru bu fotoğrafın medyada ne kadar kalıcı olacağı.

Kendisi de bir baba olan Hoffmann 3 yaşındaki Aylan'ın cansız bedeninin fotoğrafının kendisinde yarattığı duygusal etkiye oldukça şaşırdığını söylüyor. Böylece her gün medyada gördüğümüz sığınmacıların kaçış hikâyeleri artık kişisel bir hikayeyle somutlaşmış oldu. Öyle ki bir çok kişi bu fotoğraf yoluyla empati kurdu ve ‚‘‘orada yatan benim çocuğum da olabilirdi‘‘ diye düşündü.

Fotoğrafın gücü ekranın gücünden fazla

Hoffmann gibi sanat tarihçileri fotoğrafların etki mekanizmalarını araştırmak üzere eğitim alıyor. Fransız foto muhabiri Henri Cartier-Bresson yaptığı işi ‘‘Belirleyiciliği olan etkili anları yakalama işi‘‘ olarak tanımlamıştı. Fotoğraf ajansı Magnum'un kurucularından biri olan gazeteci bir başka açıklamasında ise, ‘‘Fotoğraf çekmek beyninizi, gözünüzü ve kalbinizi aynı algı düzleminde buluşturmak demek‘‘ sözlerini kullanmıştı. Cartier-Bresson da savaş muhabirliği yapmış ve çektiği fotoğraflar tarihe geçmişti. Ne var ki Hoffmann'a göre canlı yayın olanağı izleyici ve gazeteci arasındaki ilişkiyi değiştirdi.

Sanat tarihçisi,1972 yılında Münih'te yaşanan kanlı Olimpiyatları anımsıyor. Bu saldırıyı; İsrailli atletlerin rehin alınması ve öldürülmesini izleyici canlı olarak takip edebilmişti. Bu da tarihte bir ilkti. Bir başka deyişle bu olayla ‘Terör ilk kez oturma odalarına sızmıştı‘.

Canlı yayınların artık tamamen hayatımıza yerleşmesi, üstelik sosyal ağların da buna eklenmesine karşın fotoğraf hala bir felaketi yansıtmanın ve sabitlemenin en etkili yolu. Hoffman yine de bunun fotoğrafın kalitesine bağlı olduğunun altını çiziyor.

Dünyayı yerinden oynatan fotoğraflar

Kitleleri etkileyen felaketler ya da kişilerin yaşadığı trajedileri yansıtan kareler; örneğin 1963 yılında ABD Başkanı John F. Kennedy'e düzenlenen suikast ya da Vietnam'da 1972'de kardeşleriyle Napalm bombalarından kaçarken fotoğraflanan 9 yaşındaki Kim Phùc'un fotoğrafı gibi kareler elbette ki oturma odalarına asılmıyor. Yine de bu fotoğraflar unutulmazlar arasına girdi.

Hoffmann bu resimler için ‘‘İçinde bulunduğumuz zamanın hikâyeleştirici dekorunu oluşturuyorlar‘‘ diyor, ‘‘Kimse bu fotoğrafları ne zaman gördüğünü tam olarak hatırlamaz. Ancak bu fotoğraflar kollektif hafızanın bir parçası oldular. En azından Batı'da bu böyle.‘‘

‘‘Bu büyük ölçüde bizim tarih ve fotoğraflarla ilişkimizle algıladığımızla alakalı. Fotoğrafların ne derece etkili olduğunu hemen her yerde gözlemleyebilirsiniz.‘‘ Aylan Kurdi'nin fotoğrafı ise fotoğrafın gücüne tek örnek değil. Ne var ki sonuç itibariyle böyle bir fotoğrafı görmeyi isteyip istemediğimize kendimiz karar veriyoruz. Kimi zaman ancak karmaşık duygularla bir resimle karmaşık bir sevgi ilişkisi kurduğumuz zaman ya da birisi öldüğünde bir fotoğrafla empati kurabiliyoruz. Acı, keder ve tutkuyu yansıtan binlerce fotoğraf arasından yalnızca bize yaşanan acıyı paylaşma hissi verenler unutulmazlar arasına giriyor. Çünkü bu fotoğraflar gerçekten ne olup bittiğini anlatan fotoğraflar.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle