23 Eylül 2018 13:30
1)SEDANUR, GÖZYAŞLARIYLA UĞURLANDI
KARS\'ın Kağızman ilçesine bağlı Paslı köyünde 16 Eylül\'de kaybolan ve 7 gün sonra cesedi bulunan 9 yaşındaki Sedanur Güzel\'in cenazesi sabah saatlerinde gözyaşları arasında köyünde toprağa verildi. Dün saaat 16.15\'te Erzurum Adli Tıp Kurumu\'na getirilen küçük kızın cenazesinin otopsi işlemleri saat 22.00 sıralarında bitti. Sedanur Güzel\'in cenazesi Erzurum\'a gelen amcası Mehmet Güzel tarafından teslim alındı. Erzurum\'dan ambulansla Kağızman Devlet Hastanesi morguna götürülen Sedanur\'un cenazesi, burada annesi ve babası ile yakınları tarafından karşılandı. Sabaha kadar morgda bekletilen Sedanur\'un cenazesi, Kağızman Belediyesi\'ne ait cenaze nakil aracı ile alınarak Paslı köyüne götürüldü.
Burada sabahın erken saatlerinde, minik Sedanur\'un cenazesi Kars Valisi Rahmi Doğan\'ın da katıldığı törenle gözyaşları ve ağıtlarla son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze töreninde Sedanur\'un anne, baba ve yakınları gözyaşına boğuldu, sinir krizi geçirdi.
Kağızman\'a 30 kilometre uzaklıktaki 80 hane, 350 nüfuslu Paslı köyünde yaşayan Handan- Abdullah Güzel çiftinin 3 çocuğundan en büyüğü olan Sedanur Güzel, 16 Eylül Pazar günü öğle saatlerinde kayboldu. En son evlerinin önünde görülen Sedanur\'dan haber alamayan aile, köylülerle birlikte kızlarını aradı, ancak sonuç alınamadı. Bunun üzerine aile, jandarmaya haber verildi. Paslı Esin Çağdaş İlkokulu\'nun 3\'üncü sınıf öğrencisi Sedanur Güzel\'in bulunması için güvenlik güçleri seferber oldu. Komandolar, jandarma timleri, AFAD ve UMKE ekipleri, korucular ile köylüler arama çalışması başlattı. Aramalarda Erzurum İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü\'ne ait kadavra arama köpeği \'Obert\' ve iz takip köpeği \'Calisto da kullanıldı. Kars Jandarma JAK timleri, 22 Eylül sabahı, köye yaklaşık 1 kilometre uzaklıkta, kayalık ve çalılık alanda, minik Sedanur\'un cansız bedenini üzeri taşlarla örtülü bir halde buldu.
Sedanur\'un ölümüyle ilgili soruşturma ise sürdürülüyor.
Görüntü Dökümü
----------------
-Cenaze töreninden görüntüler geçildi
Bedir ALTUNOK/KARS, (DHA)-
==================================================
2)HAYVANSEVER KADIN, KEDİLERİYLE BİRLİKTE YANGINDA CAN VERDİ
BURSA\'NIN İnegöl ilçesinde hayvansever Emine Aladağ (60), yalnız yaşadığı evinde çıkan yangında yaşamını yitirdi. Yangında, Aladağ\'ın beslediği bazı kediler de telef oldu.İnegöl ilçesi Muratbey Mahallesi\'nde evinde 20 kadar kedi besleyen hayvansever Emine Aladağ\'ın yalnız yaşadığı iki katlı evinde, saat 05.00 sıralarında yangın çıktı. Evden yükselen alevleri fark eden çevre sakinleri, itfaiyeye haber verdi. İhbar üzerine gelen itfaiye ekipleri, alevlere müdahale etti. Ekiplerin yoğun çabası sonucu yangın, kontrol altına alınarak söndürüldü. Yangının söndürülmesinin ardından eve giren ekipler, Aladağ\'ın yanmış cesediyle karşılaştı. Yangında, bazı kedilerin de telef olduğu belirlendi. Emine Aladağ\'ın cesedi, yapılan incelemenin ardından otopsi için Bursa Adli Tıp Kurumu\'na gönderildi. İki katlı evin kullanılmaz hale geldiği yangının çıkış nedeninin belirlenmesi için çalışma başlatıldı.
Görüntü Dökümü
-----------------------
-Yangın alevli görüntü
-Kedilerin görüntüsü
-Kadının görüntüsü
-Detaylar
Yavuz YILMAZ/İNEGÖL (Bursa),(DHA) -
=======================================================
3)ÇUKURDA YARALI BULUNAN TİLKİ KURTARILDI
İZMİR\'in Tire ilçesinde, bir artezyen kuyusunda yaralı olarak bulunan bir tilki itfaiye ve Tire Belediyesi Zabıta Müdürlüğü bünyesindeki Hayvan Barınağı veterineri tarafından kurtarılıp, tedaviye alındı. Tire\'de yaşayan Tacettin Uçkun, dün (Cumartesi) sabah Çatal Mevkisi\'ndeki ağaçlık alanda bulunan bir artezyen kuyusu içinde yaralı bir tilki olduğunu fark etti. Kendi imkanları ile tilkiyi kurtaramayan Uçkun, Facebook\'tan canlı yayın yaparak hayvanseverlerden yardım istedi. Uçkun, durumu itfaiye ve Tire Belediyesi\'ne de bildirdi. Olay yerine itfaiye ve Tire Belediyesi Zabıta Müdürlüğü bünyesindeki Hayvan Barınağı\'nın veterineri sevk edildi. İtfaiye ekipleri, yaralı tilkiyi özel bir aparatla boynundan yakalayarak, etkisiz hale getirdi. Sağ arka bacağından yaralı olan tilki, Tire Belediyesi Hayvan Barınağı\'na götürülüp, tedaviye alındı. Zavallı hayvanın tedavisinin ardından doğal ortamına bırakılacağı bildirildi. Yaralı tilkiyi bulan Tacettin Uçkun, \"Her ne kadar yabani bir hayvan olsa da o da bir can taşıyor. Yaralı tilkiyi çukurun içinde görünce içim parçalandı. Onu o halde orada bırakamazdım. Her türlü imkanı kullanıp, yardım gelmesini sağladım. Sonuçta, \'Tilkilerin de ekolojik dengede önemli bir payı var\' diye düşünüyorum\" dedi.
Görüntü Dökümü
-----------------------
-Yaralı tilkinin kurtarılmasından görüntü
(Haber-Kamera: Faruk ÇARK / TİRE (İzmir), (DHA)
====================================================
4)ARŞİVLERDE 3 YIL ÇALIŞTI, DİYARBAKIR\'LI ÜSTÜN ZEKALI ÖĞRENCİLERİ ORTAYA ÇIKARDI
DİYARBAKIR\'a, 10 yıl önce İstanbul\'dan gelen üstün zekalılar öğretmeni Engin Akca, son 3 yıl içerisinde okulların arşivlerini taradıktan kapı kapı dolaşarak, üstün zekalı olarak tanımlanan ancak unutulan öğrencileri tek tek buldu. Akca, 3 yıl içerisinde toplam 10 üstün zeka ve yetenekli öğrenciyi tespit ederek, Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM)\'e kayıt etmeyi başardı. Akca, \"Sonuçta mutluyum. İstanbul\'da özel okulda çalışırken bıraktım buraya geldim ve sıkıntılarla boğuştuk. Diyarbakır\'da terör olaylarının yoğun olduğu dönemlerde yolda bombaların patladığı zamanlarda örneğin ilçeleri gezerken iki kere vurulmaktan kurtulduk. Deyim yerindeyse kelle koltukta gittik bazı yerlere\" dedi. İstanbul\'da özel bir okulda üstün zekalılar öğretmeni olarak çalışırken ayrılan ve Milli Eğitim Bakanlığına geçen 37 yaşındaki Engin Akca\'nın 10 yıl önce Diyarbakır\'a tayini çıktı. Diyarbakır\'a geldikten sonra anoukallandan itibaren Rehberlik Araştırma Merkezi (RAM) tarafından üstün zekalı ve üstün yetenekli tanısı konulan ancak, zamanla unutulan öğrencileri bulmak isteyen Akca, okul ve milli eğitimin arşivlerinden çocukların adreslerini bulmak için çalışmaya başladı. Söz konusu çocukları Bilim ve Sanat merkezine kazındırmak isteyen Engin Akca, ilçe, köy, mahalle ve sokak sokak gezerek çocukların izlerini sürdürürken, sonanda 10 öğrenciyi bulup BİLSEM7e kayıt ettirmeyi başardı.
BAKANLIK \'YETER\' DEDİ O VAZGEÇMEDİ
Terör, çatışma ve hendek-barikat operasyonlarının yürütüldüğü 2015 yılından itibaren çalışmaya başlayan öğretmen Engin Akca, tek tek her bir dosyayı satır satır inceleyerek anaokulu çağında tanımlanmış öğrencilere rastladığını ifade ederek, \"RAM\'ın arşivlerine girdik ve bulabildiğimiz kadar çocuk bulduk. Bütün ilçelere gittik, Bütün Diyarbakır\'ı üç defa turladık hem üstün zekalı öğrenciler için hem de özel eğitim alanındaki öğrencilerimiz için. Sınıflarını tek tek gezdik, yerlerinde gördük, Anaokulundan ve ilkokuldan tanılanmış çocuklar var. Bir baktık şuan itibariyle ortaokula liseye gelmişler. Evraklardaki bilgilere bakıyorsunuz ulaşabileceğiniz detaylı bilgiler mevcut değil. Çünkü, kimi taşınmış kimi de adres değişikliği yapmış. Bazıları için dedektif gibi çalıştık. Aradığımız öğrencilerin velisini, hocasını, bir arkadaşını sora sora sıcakta sokakta saatlerce dolaştığımızı biliyorum. Peş peşe bakanlığa yazı yazdık ama kademe değiştirdiğinde yani ilkokuldan ortaokula geçtiğinde bu hakkını kaybediyordu. Son 10 gün kala çok hızlıca yazışmaları yapıp bakanlığa gönderdik ve genel müdürlüğe gönderdik ve bize gelen cevapta, \'artık yeter bize çocuk göndermeyin\' diye. Bundan sonra iki tane daha çocuk yolladık\" dedi.
Akca, 3 yılda toplamda 50 çocuktan 27 tanesine ulaştıklarını, bir kısmının şehir dışına gittiği için, 10 tanesini BİLSEM\'e kaydettirmeyi başardıklarını da belirterek, \"Diğerleri haklarını kaybetmişti. Onları da destek eğitim odalarına yönlendirdik. Tunceli\'de de bir çocuğumuza ulaştık ve onu da BİLSEM\'e kaydettirmenin mutluluğunu yaşadık. Özellikle konuyu İl Milli Eğitim Müdürlüğü Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Şube Müdürü Bayram Duman\'a ilettiğimizde kendisi Diyarbakır\'da böyle cevherlerin yitirilmemesi gerektiğini bizlere vurguladı. Çocukları ararken de yalnız değildim. Bana bu süreçte Özel Eğitim Öğretmeni Zehra Uçak eşlik etmişti. Sonuçta mutluyum.10 yıldır Diyarbakır\'dayım. İstanbul\'da özel okulda çalışırken bıraktım buraya geldim ve sıkıntılarla boğuştuk. Diyarbakır\'da terör olaylarının yoğun olduğu dönemlerde yolda bombaların patladığı zamanlarda örneğin ilçeleri gezerken iki kere vurulmaktan kurtulduk. Deyim yerindeyse kelle koltukta gittik bazı yerlere\"diye konuştu.
VELİLER ANLATIYOR: TAM PES ETMİŞKEN
Diyarbakır\'da geçmiş yıllarda üstün zekalı çocukların eğitim alabileceği bir kurum olmadığı için tek seçeneklerinin şehir değiştirmek olduğunu, ancak bunun da iş yaşantıları nedeniyle imkansız olduğunu anlatan velilerden Ayfer Ekin, \"Çok araştırdık, çok yerlere gittik ama okulun olmadığı söylendi bize. Diyarbakır\'da üstün yetenekli öğrencilerin eğitim alabileceği bir okul olmadığı söylendi. Şehir değiştirme gibi bir durumumuz da söz konusu değildi. Çünkü, o dönemde üç şehirde sadece vardı. Biz artık pes ettik. Ama günün birinde bir telefon geldi ve \'çocuğunuz üstün zekalı\' denildi. Engin hoca arşivlere girmiş, araştırmış ve benim oğlum gibi iki çocuğa daha ulaşmış. Anlattı bize. Eğer Engin hoca olamasaydı biz oğlumuza normal bir çocuk gibi davranacaktık\"dedi.
Şebnem Gün adlı kadın ise, 11 yaşındaki oğlu Berat Gün\'ün üstün yetenekli olduğuna dair ellerindeki raporla umutsuzca evlerine döndüklerini belirterek, \"Biz ilk başta çocuğumuzun üstün yetenekli olduğuna dair raporumuzu almıştık ama eve umutsuzca gittik. Çünkü Diyarbakır\'da bilim sanat okulu yoktu. Testi uygulayan hoca da rapor olsun ama yapacak bir şey yok dediler. Daha sonra Engin hocayla tanıştık ve biz de artık BİLSEM\'deyiz\" dedi.
RAM\'da katıldığı tarama sonrasında üstün yetenekli çıkan kızları Deniz\'in, Engin Akca\'yla tanışana kadar farkında olmadıklarını anlatan baba Sıtkı Karakaş da, \"Bir taramaya katıldı kızım ve orada farkedildi. Ama biz Engin hoca gelene kadar farkında değildik ve bunun kızımıza katkılarının ne olduğunu bilmiyorduk ve iki yıl öyle boşa geçti. Daha sonra Engin hoca ile tanıştık. Son hafta BİLSEM\' e kayıt yaptırdık\" şeklinde konuştu.
KİMİ ASTRONOT, KİMİ DE GENETİK MÜHENDİSİ OLMAK İSTİYOR
BİLSEM\'de bir araya gelen 10 öğrenciden biri olan 12 yaşındaki Deniz Karakaş, \"Hedefim iyi bir gitarist olmak. Eğer Engin hoca olmasaydı bugün çok normal biri olarak hayatıma devam edecektim, başka çocuklardan farkım olmayacaktı. 11 yaşındaki Yakup Balpetek de, hayalindeki hedefe artık daha güçlü sarıldığını söyleyerek, \"Çok büyük bir hedef ama ben astronot olmak istiyorum. Umarım o vakte kadar Türkiye\'de uzay çalışmaları daha da hızlanır\" değerlendirmesinde bulundu. Muhammed Erkmen ise, geleceğin en çok tercih edilen meslekleri arasında bulunan genetik mühendisi olmak istediğini kaydetti.
BİLİM ve SANAT MERKEZİ (BİLSEM) NEDİR?
Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim kurumlarına devam eden, üstün veya özel yeteneği olduğu uzmanlar tarafından tanımlanan öğrencilere, eğitimlerini aksatmayacak şekilde, bireysel yeteneklerinin bilincinde olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlamak için destek eğitimi veren Milli Eğiitim Bakanlığı\'na bağlı bir eğitim kurumudur.
Görüntü Dökümü:
------------------------
-Aileler ve çocuklardan görüntüler
-Engin Akca\'nın aileler ve çocuklarla konuşması
-Engin Akca\'nın arşiv dosyalarını incelemesi
-Engin Akca, aileler ve çocuklarla röportaj
-BİLSEM\'in içinden görüntüler
-BİLSEM\'in dış görüntüleri
Haber- Kamera : Serdar SUNAR-Alev HAMİTOĞULLARI/DİYARBAKIR, (DHA)-
====================================================
5)AKÜLÜ ARABAYLA YAPILAN HIRSIZLIK GÜVENLİK KAMERASINDA
İZMİR\'in Buca ilçesinde, kimliği belirsiz bir kişi akülü arabasıyla geldiği marketten yaklaşık 40 bin liralık malzeme çalarak kayıplara karıştı. Hırsızlığın yaşandığı o anlar, iş yerinin güvenlik kameralarınca saniye saniye kaydedildi. Olay, Menderes Caddesi üzerinde bulunan Raşit Baltaş\'a ait markette meydana geldi. Kimliği belirsiz bir kişi gece saatlerinde akülü aracıyla geldiği markete girerek 40 bin lira değerinde malzemeyi çaldı. Malzemeleri doldurduğu çuvalı akülü arabasına yükleyen hırsız, rahat tavırlar sergileyerek kayıplara karıştı. Sabah iş yerini açan ve soyulduğunu anlayan Baltaş, polise giderek şikayetçi oldu. Öte yandan hırsızlık anı iş yerinin güvenlik kameralarınca kaydedildi. Görüntülerde akülü arabasıyla markete gelen hırsız malzemeleri çalarak, yine akülü arasıyla olay yerinden uzaklaşıyor. Olayla ilgili güvenlik kameralarını incelemeye ayan polis, hırsızı belirlemek için soruşturma başlattı.
Görüntü Dökümü
----------------------
- Güvenlik kamerası görüntüleri
( Haber: Mehmet CANDAN - Kamera: İZMİR, (DHA)
===================================================
6)ALMAN ARKEOLOG SCHMİDT İÇİN ŞANLIURFA\'DA \'ANI EVİ\'
ŞANLIURFA\'da yer alan ve dünya çapında bilinen en eski anıtsal tapınak olan Göbeklitepe\'nin kazı başlatıcısı olan ve 20 yıl boyunca kazıları yürüterek bölgenin UNESCO Dünya Mirası listesine girmesini sağlayan Alman arkeolog Klaus Schmidt’in anısını, eşi Çiğdem Schmidt yaşatıyor. Çiğdem Schmidt, eşinin ve kazı ekibinin konakladığı yöresel mimariyle yapılmış taş konağı, \'Anı evi\'ne dönüştürdü. Tarihin başlangıç noktası olarak nitelendirilen Şanlıurfa\'daki Göbeklitepe\'de 15 mega anıtsal tapınak ile 200\'den fazla dikili taşın gün yüzüne çıkması için 20 yıldır bölgede kazı çalışması yürütüp, 2014 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren Alman arkeolog Klaus Schmidt’in 1994-2014 yılları arasında Şanlıurfa\'da kullandığı yöresel beyaz taş mimarili evi, eşi Çiğdem Köksal Schmidt tarafından \'Anı evi\' olarak hazırlandı.
200 yıllık geçmişi olan Urfa\'nın eski mimarisi ile yapılan taş evin 20 yıl boyunca Göbeklitepe kazı ve araştırma çalışmalarının merkezi olduğunu belirten Çiğdem Schmidt, 1994 yılında eşi Klaus Schmidt’in kazı ekibinin konaklaması için bu evi satın aldığını söyledi. Eşinin Şanlıurfa hayranı olduğunu, hayatının en önemli yıllarını bu topraklarda geçirdiğini anlatan Çiğdem Schmidt, her yıl olduğu gibi kazı dönemlerinde Almanya’dan Türkiye’ye geldiklerini ancak bu yıl uzun süren bir çalışmanın ardından konakladıkları evde Klaus’un hatıralarını yaşatmak ve onu anlamak için anı evinin kapılarını ziyaretçilere açtığını belirtti.
Geleneksel Urfa taş mimarisinin izlerinin taşındığı avlulu konak evinin kapılarını ziyaretçilere açtığını belirten Çiğdem Schmidt, Göbeklitepe’yi anlamak isteyen herkesin bu evi ziyaret edebileceğini ifade ederek şunları söyledi:
\"1994 yılında Göbeklitepe’deki kazı çalışmaları için çoğunluğu Almanya’dan olmak üzere kalabalık bir ekip olarak Şanlıurfa’ya gelmiştik. O dönemler bölgede uzun konaklayacağımız için 5 yıldızlı bir otelde konaklama imkanımız varken bizler, kazı ekibine uygun olan bu evi görüp Klaus Schmidt burayı satın aldıktan sonra ekip olarak burada kaldık. Oldukça güzel zamanlar geçirdik. Çok uzun yıllar bu evi kazı evi olarak kullandık. 20 yıl boyunca kazı alanında ve bu evde çekilen fotoğraflardan oluşan bir sergi açıp avluyu bu fotoğraflarla süsledik. Eşim Klaus Schmidt’in hayatı ve Göbeklitepe kazı çalışmalarını anlatan resim ve enstalasyonları bu evde sergilemeye başladım. Göbeklitepe\'nin UNESCO\'ya girmesi için mücadele veren Schmidt\'in hatırasını yaşatmak onu anlamak için böyle bir projeyi hayattı geçirdim. Artık herkes bu anı evini ziyaret edebilecek. Her gün 10.00 ile 18.00 arası Anı Evi\'nin kapısı açık olacak. Ben burada olmasam dahi bu sergi sürekli gezilebilecek. Burası Urfa\'nın çok karakteristik eski taş evlerinden biri. Büyük bir avlusu var. Avlu içinde fotoğraf ve resim sergisi gezilebilir. Fotoğraf sergisinde 3 farklı tema var. Biri eşim Klaus\'un çocukluğu. Arkeoloji eğitiminden Göbekli Tepe\'ye gelen yolunu anlatıyor. Bir diğeri Göbekli Tepe kazı çalışmalarından fotoğrafların olduğu bölüm. Bir de evin kendi hikayesine ait bir kaç fotoğraf olacak. Bu ev 20\'nci yüzyılın başlarında hastane olarak kullanılmış. O zamandan elimize ulaşan bazı görseller var.\"
UNESCO \'DÜNYA MİRAS LİSTESİNDE
Şanlıurfa\'nın merkez Haliliye ilçesinin, kent merkezine 18 kilometre mesafedeki Örencik Mahallesi yakınlarında bulunan ve ilk kez 1963\'te İstanbul ve Chicago üniversitelerinden araştırmacıların yüzey çalışmaları sırasında fark edilen ören yerindeki kazılar yıllardır devam ediyor. Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müzesince 1995\'ten beri ortaklaşa yürütülen çalışmalarda, Neolitik döneme ait boyları 3-6 metre, ağırlıkları da 40-60 ton olan, yabani hayvan figürlü \'T\' biçimli dikili taşlar bulundu.Kazılarda aynı zamanda, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli dünyanın en eski tapınak kalıntıları ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi çeşitli tarihi eserler de gün yüzüne çıkarıldı. Göbeklitepe, yaklaşık 6 yıl önce UNESCO Dünya Miras geçici listesine, 1 Temmuz 2018\'de düzenlenen 42\'nci Dünya Miras Komitesi Toplantısı\'nda ise Dünya Miras listesine alındı.
Görüntü Dökümü:
------------------------
- Anı evine dönüştürülen Urfa evi
- Göbeklitepe’de çekilmiş fotoğrafların sergilenmesi
- Çiğdem Köksal Schmitd açıklamada bulunması
- Evden genel görüntü
- Genel ve detay görüntüler
Haber: Ali LEYLAK-Kamera: Ömer ŞULUL-ŞANLIURFA - DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 939 MB
=========================================================
7)TELEFON BAĞIMLILIĞI, TEHLİKELİ BİR BAĞIMLILIK TÜRÜ\'
ADANA\'da uzman psikolog Sabri Yurdakul, teknolojinin gelişmesinin insan hayatına katkılarının yanında bazı sorunlara da yol açtığını söyledi. Halk arasında telefon bağımlılığı olarak bilinen \'nomofobi\' hastalığına dikkat çeken Yurdakul, \"Özellikle gençlerimiz, telefonlarını yanlarına almadan sokağa çıktıklarında sıkıntı içine giriyorlar. Bu da tehlikeli bir bağımlılığın göstergesidir\" dedi.Nomofobi hastalığının telefonun fazla ve yanlış kullanılması ile ilgili bir durum olduğunu belirten Yurdakul, \"Telefon artık hayatımızın o kadar merkezindeki yürürken, yemek yerken, yatarken kısacası her anımızda telefonla yatıp kalkıyoruz. Bu durumu bir bağımlılık olarak görüyoruz. Bağımlılık dediğimiz şey bir maddenin ya da eşyanın kullanılmadığı zaman rahatsızlık duyulmasıdır. Bu hastalıkta da bunu görüyoruz. Kişi telefonu yanında olmadığında çok büyük sıkıntı duyuyor. Bunun tedavisi ise insanın mümkün olduğu kadar yaşamını programlaması, gece yatmadan bir saat önce telefonu elinden bırakması, yemek yerken, yolda yürürken yanına almaması, konuşmalarını kısa tutması ve mümkünse insani ilişkilere tekrar başlamasıdır\" diye konuştu.
TEHLİKELİ SONUÇLARA YOL AÇABİLİR
Nomofobi hastalığının tedavi ettirilmemesi durumunda çok tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini söyleyen Yurdakul, telefon bağımlısı olan kişinin günlük hayatında genellikle huzursuz ve sıkıntılı olduğunu, ayrıca zaman zaman sosyal medyada gördüğümüz havuza düşme, araba çarpması gibi sonu kötü bitebilecek birçok kazaya maruz kalabileceğini belirtti.
Özellikle çocukların erken yaşta telefonla tanışmasının bu hastalığı tetiklediğini söyleyen Yurdakul şöyle konuştu:
\"Çocuğunuzun telefon kullanmasını tamamen yasaklamak yerine günün belirli saatlerinde kullanmalarına izin vermeniz daha doğru olur. Örneğin eve geldiklerinde bir saat kullanabilirler. Ama ders çalışırken kesinlikle telefonun yanlarında olmaması lazım. Akşam yatarken de o telefonu aileler alırsa çocuklar daha güvende olur. Yoksa gece geç saatlere kadar oturan gençleri ve çocukları çok görmekteyiz. Ülkemizde insanlar ortalama 6-7 saat telefonla vakit geçiriyorlar. Uyuduğumuz saatlerini de çıkarırsak neredeyse tüm gün telefonla iç içeyiz.\"
Görüntü Dökümü
----------------------------------
-Sabri Yurdakul Detay
-Sabri Yurdakul Röportaj
-Telefonla konuşan insanlardan detay
-Sabri Yurdakul Röportaj
-Telefonla selfie çeken gençler
SURE: 02’53ö BOYUT: 321 MB
Haber-Kamera: Can ÇELİK/ADANA,(DHA)
© Tüm hakları saklıdır.