28 Kasım 2024 20:06
T24 Haber Merkezi
CHP’nin Genel Başkan Yardımcıları Yalçın Karatepe ve Volkan Demir öncülüğündeki ekonomi heyetinin Türkiye’nin farklı illerini gezerek başlattıkları ekonomi turunun ikinci haftasında bugünkü durak Edirne oldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, "Halk, koro halinde ‘erken seçim’ diyor. Dolayısıyla seçimin bir an önce yapılması bir zorunluluk. Bu bir siyasi tercih falan değil. Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik sorunlardan kurtulmanın tek yolu ki vatandaş da bunu gördüğü için seçim sandığını istiyor. 2025 yılı içerisinde seçim sandığının vatandaşın önüne gelmesini sağlayacağız, bunun için uğraşacağız" dedi.
CHP’nin Hazine ve Maliye Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe ile Ticaret Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Volkan Demir öncülüğündeki ekonomi heyeti, “Ekonomik Sorunların Var Bir Çaresi” sloganıyla Türkiye’nin farklı illerinde ekonomik sorunların çözümünü anlatıp vatandaşın sorunlarını dinlemeye devam ediyor.
Yalçın Karatepe ve Volkan Demir’in öncülüğündeki ekonomi turunda Kırklareli'den sonraki durak Edirne oldu. Karatepe ve Demir’e; CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, Bolu Milletvekili Türker Ateş, Yalova Milletvekili Tahsin Becan, Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur eşlik etti.
Karatepe ve Demir, Edirne'de ekonomi ve iş dünyasıyla bir araya geldi. İş dünyası buluşmasının ardından Tarihi Alipaşa Çarşısı'nı ziyaret eden heyet; esnafın ekonomik sıkıntılarını dinledi. Edirne esnafı en çok yakındığı konu kira fiyatları oldu. Heyet, Edirne Belediyesi, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası ziyaretlerinin ardından emek ve meslek örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldi.
Karatepe ve Demir, günün son programında CHP Edirne İl Başkanlığında ziyaretleri değerlendirerek basın açıklaması yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, Edirne ziyaretini şöyle değerlendirdi:
"Türkiye'nin ekonomik sorunları ortak. İster Edirne'de bulunun ister Gaziantep'e gidin, ister Maraş’ta olun. Aslında pek çok alanda sorunların ortak olduğunu görüyoruz. Emekliler geçinememekten şikayet ediyorlar haklı olarak. Ücretliler, ücretlerinin yetersizliğinden bahsediyorlar. Esnaf iş yapamamaktan şikayetçi. Sanayici krediye erişememekten şikayetçi, üretimde karşılaştıkları sorunlardan döviz kurundan vesaire gibi farklı konularda şikayetçi olduklarını ifade ediyorlar. Bunlar Türkiye'nin ortak sorunları. Gittiğimiz her yerde buna benzer şikayetleri görüyoruz, not ediyoruz. Biz bunların zaten farkındayız ama doğrudan muhataplarından dinlemek gerçekten bizim için çok daha farklı bir anlam ifade ediyor.
Çiftçi para kazanamamaktan bahsediyor. Üretim maliyetleri çok yüksek. Yeterli desteği bulamıyor dolayısıyla para kazanamıyor. Ama bunun yanında vatandaş da yüksek fiyattan gıda ürünü almak zorunda kaldığı için mutsuz. Ne üretici mutlu maliyetlerini karşılayacak bir gelir elde edemediği, hayatını finanse edebilecek bir kazancı olmadığı için ne biz vatandaşlar, tüketiciler mutlu. Dünyanın en yüksek gıda enflasyonuna sahip olan ender ülkelerden bir tanesiyiz.
Hem üreticisinin hem tüketicisinin eş anlı olarak mutsuz olmasını, ekonomik olarak sıkıntıya girmesine yol açan bir tarım politikasının mutlaka yeni baştan kurgulanması gerekir. Biz bu gerçekliğin yurdun her tarafında görüyoruz. Buna yönelik çalışıyoruz. Dolayısıyla biz buralardan aldığımız bilgileri, yorumları, önerileri üzerinde çalıştığımız parti ve hükümet programımıza çok somut bir biçimde yansıtacağız"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Volkan Demir ise şunları söyledi:
"İş insanı, esnaf, emek dünyası mutlu değil. Sokakta hasbihal ettiğimiz gençler mutlu değil. Ev hanımları mutlu değil. Dolayısıyla toptan kimse mutlu değil. Bunun sebebi de başta ekonomik ama ekonominin yanında birçok da faktör var. Esnafın büyük derdi var. Başta kiralar. Esnaf, siftahsız kapatıyor. Kiraların yanında esnaf desteğe ulaşamıyor. Esnaf desteği dediğimiz değişik kurumlar tarafından verilen hatta esnafın bankası olduğu söyleyen bankaların kredisine ulaşamıyor. Ulaşsa bile krediler çok pahalı, faizler çok yüksek. Acilen, özel bir kredi paketi yapılmalı. Bir süresi ödemesiz kredi paketi yapılıp esnafın kullanımına sunulmalı.
Ülke kur, faiz, enflasyon sarmalında sıkışmış vaziyette. Bu sıkışmışlığı hisseden herkes. Bunu aşmanın yolu da öncelikle adalet sistemini güçlendirmek ve ülkeyi hızlıca çok demokratik hale getirmek. Bunları çözdüğümüz zaman Türkiye'de ekonomik sorunların da çözümüne başlanabileceğini düşünüyoruz. İş dünyasıyla yaptığımız görüşmelerde Hal Kanunu'nun olmaması, perakende yasasının hala çıkmaması bunun dışında AVM'lerdeki çalışma saatleri vesaire gibi konularda görüşme fırsatı yakaladık. Şehir işlerinde çalışan esnaf perakende yasasını bekliyor. Fakat bu perakende yasasına bütüncül bakılmalı. Hal kanunuyla beraber bakılmalı. Tarlada çiftçinin bıraktığı ürünler çok ucuz olduğu için bırakılırken, markette vatandaşın yediği ürünlerde çok pahalı olarak sofralara ulaşıyor. Aradaki parayı kim kazanıyor? Aradaki katma değer nerede diye sormak istiyoruz. Halkın iktidarında, halkın ekonomi programını halkımızla paylaşmak için sahada, sokakta olmaya devam edeceğiz."
Karatepe, ayçiçek yağında gümrük vergisinin sıfırlanmasına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
"Ayçiçek yağında gümrük vergisinin indiriyor olması kabul edilebilir bir şey değil. Özellikle Trakya gibi yağlı bitkilerin bol üretildiği bir bölgenin yakından takip ettiği bir durum. Türkiye, gümrük vergilerini indirerek, kaldırarak ne et fiyatlarına, ne et üretimine, ne ayçiçek yağı üretimine ve ne de diğer ürünlerin düzenli bir biçimde fiyatlarını oluşturma imkanına sahip olamaz. Türkiye'nin tarım politikasının yeni baştan kurgulaması gerekir. Ne çiftçi memnun ne o ürünleri tüketenler memnun. Herkes halinden şikayetçi. Çünkü üreten kazanamıyor, tüketen çok pahalıya tüketiyor. Biz Türkiye'nin tarım politikasını çok kapsamlı bir biçimde yeniden kurgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Sadece çiftçiye belli nakit destekler vererek başınızın çaresine bakın demek değil.
Tarım politikasını üretim, enerji, çevre, lojistik gibi diğer bütün unsurlarıyla birlikte kurgulanmasının bir zorunluluk olduğunu biliyoruz. İstanbul'a yakın bölgelerde üretim yapmayıp İstanbul'a en uzak bölgelerden gıda taşımaya kalktığınız zaman şu anda içinde bulunduğumuz durum o. Lojistik maliyetlerinin fiyatlara etkisini görüyorsunuz. İklimsel değişiklikleri takip etmeden oluşturduğunuz tarım politikaları bir süre sonra su sorunu vesaire gibi işlerde sizi karşı karşıya bırakıyor. Dolayısıyla kapsamlı bir tarım politikasıyla bunların çözülebileceğini düşünüyoruz. Gümrük vergisinin bu anlamda kaldırılması doğru değil. Zaman zaman tam böyle hasat mevsiminin olduğu dönemlerde bile gümrük vergileri indirilerek çiftçilerin mağdur edildiğine de şahitlik ettik. Ama bunun değişmesi gerek.”
Karatepe, sahte para ve döviz soruşturmasına ilişkin şunları söyledi:
"Türkiye’de döviz talebi var, bunu görüyoruz. Bugün bir döviz bürosuna uğradığımızda 5 dolar, 10 euro gibi tutarlarda döviz talebi olduğunu da gördük. Döviz talebi iki şekilde karşılanabilir. Bunlardan bir tanesi bankadaki hesabınızdan aldığınızda kaydi olarak banka size o dövizi satar. Siz de hesabınızda görürsünüz. Bir de efektif dediğimiz yani banknot halinde var olan paraya talep olur. Piyasada işlem gören de budur. Kaydi işlemde bir sınır yok. Banka size istediği kadar döviz satabilir. Onu kendisi riskini yöneterek bilançosunda bunu bulundurabilir. Fakat efektif döviz talebi fiili olarak basılı parayla karşılanabilir. Bunun dışında başka karşılanma ihtimali yok. Anlaşılan o ki ya da tahminler o yöndeki vatandaşın artan efektif döviz talebinin sınırlanmasına yönelik de bir çaba olabilir. Çok organize bir biçimde bu haberlerin yapılıyor olmasının arkasında böyle bir durum var mı endişesini taşıdığınızı fark ettim.
İktidarın koro halinde ‘Aman piyasada sahte döviz bol miktarda var. Efektif döviz talebinden uzak durun’ diyorlar bir anlamda. 600 milyon dolar hacim olarak çok büyük yer tutar. Birisinin cebine koyup dolaştırabileceği bir şey değil. Türkiye gibi güçlü bir devletin bu miktarda sahte banknotun piyasaya sürülmesini engelleyememiş olması gibi bir şey söz konusuysa bu zaten başlı başına vahim bir olay. 600 milyon doların metreküpünü hesaplamak lazım ama çok ciddi yer tutan bir şey.
Üstelik baskı kalitesinin gerçekten ayırt edilemeyecek şekilde olması ki banknotların güvenlik özellikleri çok ileri safhadadır. Bunlar çok iyi korunurlar. Makineler bile bunu ayırt edemiyor bilgisinin koro halinde sunulmuş olmasının yakından izlenilmesi gerektiğini düşünüyorum. İktidarın bu konuda çok somut, net açıklama yapması lazım. 600 milyon dolar nasıl piyasaya sürülmüş eğer sürülmüş ise bunun sorumluları kimdir, buradan ne murat ediliyor? Kamuoyuyla paylaşılması gerek."
Karatepe, erken seçime ilişkin şöyle konuştu:
"Halk, koro halinde ‘erken seçim’ diyor. Bize vatandaşların ilk kurdukları cümle ‘Sandığın bir an önce gelmesini istiyoruz. Biz bu iktidara hesap sormak istiyoruz.’ Esnaf, sokakta karşılaştığımız vatandaş, partide oturan emekli herkes bunu söylüyor. Dolayısıyla seçimin bir an önce yapılması bir zorunluluk. Bu bir siyasi tercih falan değil. Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik sorunlardan kurtulmanın tek yolu ki vatandaş da bunu gördüğü için seçim sandığını istiyor. Bir değişikliğin zorunluluk olduğunu söylüyor. 22 yıldır yaptıklarınızı yaparak ülkeyi getireceğiniz yer burası.
Özellikle 2018’den beri uygulanan politikalar Türkiye'yi ciddi şekilde bir ekonomik sorunlar yumağına soktu. Biz AKP'nin uyguladığı programı ‘Sürdürülebilir kriz yönetimi’ olarak adlandırıyoruz. Sürekli bir şeyi yönetme çabası var. Biz önümüzü görüp rahat bir biçimde ekonomik anlamda yaşama şansına sahip değiliz. ‘Döviz artacak ne olacak? Faiz patlayacak ne olacak? Enflasyonu nasıl kontrol edilecek?’
Biz artık bu ülkede ekonomik anlamda da huzur içerisinde yaşamak istiyoruz. Bu ülkenin ekonomik olarak öngörülebilirliğinin olmasını istiyoruz. Bu ülkede çiftçinin ekim yaptığında alın teri döktüğünde, harman vakti geldiğinde para kazanacağına inancının olmasını istiyoruz. Bu ülkede yatırım yapan sanayicinin yarın değişen vergi mevzuatı vesaire gibi sorunlarla karşı karşıya kalmasını istemiyoruz. Biz bu ülkede emeğiyle çalışan birisinin aldığı ücretin kendisinin ve ailesinin sağlıklı ve güvenli bir biçimde yaşamasına imkan vermesini istiyoruz.
Bunların bu iktidar döneminde olamayacağı çok net. Bunu vatandaş da görüyor. Edirne sokaklarında da bunu çok yüksek sesle ifade ediyorlar. Biz de bunun için uğraşıyoruz. Yapılacak ilk seçimde iktidar olacak bir parti olduğumuzdan bahsettik. Buna inanıyoruz. Ümit ediyoruz ki bunun için uğraşacağız, 2025 yılı içerisinde seçim sandığının vatandaşın önüne gelmesini sağlayacağız. Türkiye'nin içinde bulunduğu bu dönemi de sonlandırıp aydınlık günlere doğru yürüyelim.
Elbette iktidar seçimden kaçmak isteyecektir. Çünkü vatandaşa verebileceği bir yanıt yok. Seçim aynı zamanda iktidara hesap sorulduğu bir dönemdir. İktidar, 12 bin 500 beş yüz lirayla geçinemeyen emekliye ne diyecek? 17 bin liralık asgari ücreti yüzde 21 arttırmayı planlayan bir iktidar enflasyonun resmi verilere göre bile yüzde 48,6 olduğu bir dönemde ücretli çalışana ne diyecek? Dükkanını açıp siftah yapamadan kapatan esnafa ne diyecek?
Krediye erişmekte zorluk çeken küçük işletme sahibine ya da sanayiciye büyükler de zorda onlara ne diyecek? Vatandaşa verecek yanıtı olmadığı için iktidar mümkün olduğunca sandıktan kaçmaya çalışacaktır. Fakat çok fazla kaçacak yerlerinin olmadığını görüyoruz. Biz o sandığı vatandaşın önüne konulması için çok çaba sarf edeceğiz. Bu gidişata son vereceğiz" (ANKA)
© Tüm hakları saklıdır.