Özel Dosya

Birleşmiş Milletler'de reform olabilir mi ?

'BM Antlaşması'nın getirdiği yükümlülükler ve BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde yer alan ilkeleri gözardı edilebilmekte, ağır insan hakları ihlallerine, katliamlara seyirci kalabilmektedirler'

26 Ağustos 2013 18:40


AV. Nazım Tural
[email protected]


Giriş

Ülkemizde Başbakan Erdoğan’ın son dönemlerde yakınarak ve yineleyerek gündeme getirdiği, aynı zamanda geniş kitlelerin öfke ve tepkilerine neden olan Mısır ve Suriye’de insanlık suçu oluşturan katliamlar karşısında BM’in hareketsizliği,  Birleşmiş Milletler’de özellikle de Güvenlik Konseyi’nin yapılanma ve oylama sisteminde reform konusunu ülkemizde de gündeme getirmiş bulunmakta.

Başbakan Erdoğan 22 Ağustos günlü TV ropörtajında Mısır ve Suriye’deki gelişmelere karşın, BM’nin ciddi manada hala bir uyarıda bulunmadığını söyleyerek;  BM’de reforma gidilmesinin şart olduğunu yineledi ve gerekli katılımın olması halinde alternatif bir arayışa gidilebileceğini söyledi. Erdoğan, “İş nereden başlayacak dersek, dünyada hakikaten BM Güvenlik Konseyi’nden şikayetçi olanlar varsa değişik kampanyalar yürütmek suretiyle BM Güvenlik Konseyi’ni adil bir çizgiye getirmek gerekir. Şu anda bir ülke dahi BM Güvenlik Konseyini kilitleyebilir ; Rusya, Çin kilitliyor, yapılacak hiçbir şey yok. Ama dünya birden büyüktür. Böyle bir çıkış BM’yi de kendilerini reforme etmeye götürebilir”

24 Ağustos’ta ise, Rize’de yaptığı konuşmada; ”Ey, BM Güvenlik Konseyi sen ne işe yararsın? Ne için kuruldun? Daimi üye dünyanın kaderini belirliyor...Unutmayın dünya 5’ten büyüktür.  İnşallah bunun da vakti zamanı geldiğinde dünya halkları hesabını soracaktır” diyerek, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri; ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa’yı eleştirmeyi sürdürdü.

Hemen belirtmek gerekirse; BM sistemi ve Güvenlik Konseyi’nden, daimi üyeler dışında memnun olan üye devlet olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Ve, yaklaşık yirmi yıl önce başlayan değişim amaçlı girişimler, geniş kapsamlı çalışma programları olarak yürütülmesine karşın, halen bir sonuç alınamamaktadır.

II. Dünya Savaşı sonrasının siyasi iklim koşulları altında oluşturulan,  galip devletlerin stratejik çıkarlarını uzlaştıran bir Güvenlik Konseyi daimi üyeliği ve veto yetkisi ile güçlendirilmiş Konsey yapısının, 21 yüzyılda şekillenen küresel sistemin taleplerini karşılayamadığı açıktır. Asli kuruluş amacı olan, dünya barışını sağlama bir yana, kitlesel ölümler gibi insalığa karşı suçları dahi önleyememesi, uluslararası alanda sürekli eleştirilmesine neden olmakta, meşruluğu, güvenirliği ve yetkileri sürekli sorgulanmaktadır.

Daimi ülkelerin veto yetkisi temel sorun olarak varlığını sürdürmekte, bu ülkeler, ülkelerinin çıkar ve görüşlerine öncelik veririken, BM Antlaşması’nın getirdiği yükümlülükler ve BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde yer alan ilkeleri gözardı edilebilmekte, ağır insan hakları ihlallerine, katliamlara seyirci kalabilmektedirler.

Konuya başlarken, BM Antlaşmasının ilgili maddelerine göz atmak, Güvenlik Konseyi’nin BM Sistemi içindeki konumunu kavrama bakımından yararlı olacaktır. Güvenlik Konseyi’nin görev ve yetkilerini gösteren 24. ve 25. maddeleri BM’e üye devletlerin, Güvenlik Konseyi’nin BM adına karar almaya yetkili olduğunu kabul ettiklerini göstermektedir.

Madde 24

1.Birleşmiş Milletler’ in üyeleri, örgütün hızlı ve etkili hareket etmesini sağlamak için, uluslararası barış  ve  güvenliğin korunmasında başlıca sorumluluğu Güvenlik Konseyi’ ne bırakırlar ve bu sorumluluk gereğince görevlerini yerine getirirken Güvenlik Konseyi'nin kendi adlarına hareket ettiğini kabul ederler.

Madde 25

Birleşmiş Milletler üyeleri,  işbu Antlaşma uyarınca, Güvenlik Konseyi’ nin kararlarını kabul etme ve uygulama konusunda görüş birliğine varmışlardır.

BM Sisteminde reform, öncelikle BM Antlaşması’nın değiştirilmesini gerektirmekte, nasıl yapılacağını düzenleyen madde ise, değişikliklerin de ancak Güvenlik Konseyi daimi üylerinin onayı ile yapılabileceğini söylemektedir.

Madde 108

‘’İşbu Antlaşma’ da yapılacak değişiklikler, Genel Kurul üyelerinin üçte iki çoğunluğu tarafından kabul edilip, Güvenlik Konseyi’ nin daimi üyelerinin  tümünü kapsamak üzere Birleşmiş  Milletler  üyelerinin üçte ikisi tarafından her  birinin anayasa kuralları gereğince onaylandığı zaman, tüm Birleşmiş Milletler üyeleri için yürürlüğe girer.’’

 

Sisteme yönelik eleştiriler

 

BM ve Güvenlik Konseyi, 1945’ten günümüze değişim gösteren küresel sistemde oluşan dengeleri yansıtmadığı gibi, sorunları barışçı yöntemlerle çözümünü öngören uluslararası politik kültürün olşmasını da sağlayamamakla, üstlendiği asli görev olan uluslararası barış  ve  güvenliğin korunmasında başarısız olmakla eleştirilmekte, bu nedenle 90’lı yıllarda başlayan değişim talepleri halen gündemde bulunmaktadır.

Değişim taleplerine esas teşkil eden nedenler şöyle özetlenebilir.  Küresel sistemi temsil iddiasında olan BM, günümüz küresel sisteminin dengelerini yansıtmamaktadır. BM kurulduğu dönemde sömürge sistemi altındaki Afrika, günümüzde bağımsız ülkelerin kıtası olarak Konsey’de daimi üye olarak temsil edilmemektedir. Benzer görüş Güney Amerika için de ileri sürülmekte, Brezilya’ya dikkat çekilmektedir. Diğer yandan, Asya’nın temsilinin yetersiz olduğu ifade edilmekte, savaş’ın mağluplarından Japonya’nın önemli bir sanayi ülkesi haline gelmiş olması, Hindistan yükselen ülke olarak ortaya çıkmış olmasına dikkat çekilmektedir. Ayrıca, kıtaların temsilinde dengesiziliğin başlıca işareti olarak, Avrupa’nın üç ülke ile temsil ediliyor olması ifade edilmektedir. 

Ayrıca, egemen devletlerin eşitliği üzerine kurulduğu savunulan bir sistemde, daimi üyelerin tüm örgütü bağlayacak karar alabilmesi ve veto yetkileri, bu ilke ile bağdaşmadığına dikkat çekilmekte; Konsey çalışmalarının şeffaflığı konusu da önemli bir eleştiri konusu olarak ortaya çıkmaktadır. Konsey’in karar sürecine giderken elde olunan bilgilerin diğer organlarla paylaşılmaması kabul edilememektedir.

 

Değişiklik girişim ve önerileri

 

Güvenlik Konseyi reformu tartışmaları 90’lı yılların başında, soğuk savaşın hemen ertesinde başlamış olup, yaklaşık 20 yıldır sürmekte ve yakın zamanda sona erecek gibi gözükmemektedir. Bu konuda, BM Genel Kurul’unda bir çok oturum yapılmış, geliştirilen belgeler, raporlar binlerce sayfaya ulaşmış bulunmaktadır. Aşağıda, bu konuda öne çıkan girişim ve öneriler çok kısa olarak özetlenmektedir.
BM Sistemi ve Güvenlik Konseyi’nde reform konusunda önerilerle girişimde bulunan gruplardan ilki, G4 ülkeleri olarak anılan;  Brezilya, Almanya, Hindistan ve Japonya’nın başı çektiği gruptur. Grup, Brezilya, Almanya, Hindistan ve Japonya’nın daimi üye olarak Güvenlik Konseyi’ne alınmalarını, ayrıca iki Africa ülkesinin veto yetkisi olmaksızın Konsey’e katılmasını ve dört yeni geçici üyelik getirilmesini önermektedir.

Uzlaşma için Birlik (Uniting for Consensus-UfC) olarak adlandırılan girişim ise, 1995’te,  G4 ülkeleri’ne karşı oluşturulmuş bulunmakta, Güvenlik Konsey’inde daimi üye sayısının artılılmasına karşı çıkmakta, İtalya’nın öncülüğünde Konsey üyeliklerinin bölgesel temelde temsil esasına göre belirlenmesini savunmaktadır.

Türkiye’nin sisteme ilişkin değişiklik taleplerini, hemen tüm uluslararası platform ve BM Genel Kurul’unda dile getirdiği, Uzlaşma için Birlik grubu ile birlikte aynı görüşleri savunduğu görülmektedir. (http://www.un.int/turkey/page31.html) Ayrı bir blok olarak değerlendirlebilecek üye sayısı ile; Afrika Birliği üyeleri, Afrika ve Latin Amerika’ya Konsey’de daimi üye olarak, yer verilmesini, bölgelerin temsilinin artırılmasını istemektedir.

Küçük beşler olarak adlandırılan; Costa Rica, Jordan, Lichtenstein, Singapore and Switzerland,  daha saydam ve Genel Kurul, Ekonomik ve Sosyal Konsey ile ilişkileri eşgüdüm içinde götüren bir Güvenlik Konseyi’ne öncelik vermekte, veto yetkisisnin belli kurallara bağlanmasını önermektedir.

Bu arada, ABD’nin, G4 Grubu ile Afrika Birliği arasında yürütülen, daimi üye sayısının artırılması görüşmelerini, Hindistan’ın Konsey’e katılmasını desteklediği yönünde yaptığı açıklamalarda samimi olmadığı, Konsey’de üye sayısının artırılmasına karşı olduğunun  Wikileaks belgeleriyle ortaya çıkması da dikkat çekmektedir. http://www.globalpolicy.org/security-council/security-council-reform/50519-wikileaks-exposes-us-double-game)

Almanya’nın gruplar içi çalışma yanında, Konsey’de daimi üyeleik için özel çaba gösterdiği gözlenmektedir. Almanya, Avrupa’nın en güçlü ekonomisi olarak Güvenlik Konseyi dışında kalmayı kabullenememekte, bu konuda reform için başı çeken ülkeler arasında yer almaktadır. Alman Hükümeti, Güvenlik Konseyi reformunu öncelikli bir konu olarak gündeminde tutumakta, bu yönde aktif biçimde çalışmaktadır. BM’e dördüncü en çok katkıda bulunan ülke olma yanında, BM iklim değişikliği, silahsızlanma gibi temel politika alanlarında başlıca oyunculardan biri olarak daimi üyelik beklemektedir. (http://www.auswaertiges-amt.de/EN/Aussenpolitik/Friedenspolitik/VereinteNationen/ReformVN/ReformSR_node.html)

Özetlenecek olursa, BM’de  bu konuda çaşitli gruplar oluşmuş, gruplar arası destek görüşmeleri sürmekte, ancak halen üyelerin 2/3 sinin desteğini alacak bir uzlaşmaya varılması uzak görünmektedir.  

Sonuç

BM Sistemi ve Güvenlik Konseyi’in yeniden yapılandırılması, hemen tüm üyeler ve uluslararası toplum tarafından zorunlu görülmekte, halen gündemde tutulmakta, üzerinde ciddi ciddi çalışılmaktadır.

Öncelikle, II. Dünya Savaşı’nın galip ülkelerinin çıkarlarının uzlaştırılması sonucu oluşturulmuş Güvenlik Konseyi’nin, günümüz küresel sisteminin gerçekleriyle bağdaşmadığı, küresel güçleri dengeli biçimde temsil etmediği eleştirisi genel kabul görmektedir.

Diğer yandan, BM Antlaşması ile tüm üyeler adına hareket etme yetkisi almış Konsey’in öncelikle görevi olan uluslararası barış ve güvenliği sağlamada yetersiz kalması, katliamlara ulaşan insanlık suçlarını önleyememesi ve ilgili ülkelere yaptırım uygulayamaması, uluslararası toplumun öfke ve tepkisine neden olmaktadır.

Son yirmi yıldır yapılan ve halen sürüdürülen çabalar, kapsamlı çalışmalar, BM Antlaşmasında, ayrıcalıklı üyeliğini kaybetmek istemeyen daimi üyelerin karşı çıkması nedeniyle bir sonuca ulaşamamaktadır. İşaret edildiği üzere, BM Sisteminde reform, Ancak, BM Antlaşmasının değiştirilmesi ile mümkün olabilecek olup, değişiklik, Güvenlik Konseyi üyelerinin onay vermesi ile halinde yapılabilecektir. 

Özetle, BM’e ilişkin reform taleplerinin ulusal alanda gündeme getirilmesi ve tartışılmasının amaca hizmet etmediği, öncelikle; bu amaçla oluşan gruplar arası uzlaşmalarla 2/3 üye ssayısına ulaşılması önemlidir. Güvenlik Konseyi reformu, BM Sistemi’nin işleyişindeki kilit rolü nedeniyle, Genel Kurul ve Ekonomik ve Sosyal Konseyi, kısaca BM Sistemi’ni daha işlevsel, daha etkin hale getirebilecektir.

Faydalanılan kaynaklar:                                                                                              http://www.globalpolicy.org/security-council/security-council-reform/49892.html?itemid=913 http://www.centerforunreform.org/node/496