Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi için Suriye’ye iki koldan düzenlediği operasyon, karakoldaki personelin ve kutsal emanetlerin alınmasıyla tamamlandı. Ancak operasyon tamamlansa da operasyonla ilgili tartışmalar devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan gelen ve operasyonu ‘kahramanlık destanı’ olarak gösteren açıklamalara muhalefetin sert tepkisi var. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Süleyman Şah’tan kaçma talimatı verenler yarın bu ülkeden de kaçacak; ancak Türkiye’ye yaşattığınız her türlü utancın hesabını soracağım” sözleriyle hükümete yüklenirken, MHP lideri Devlet Bahçeli’den “Türk tarihinde böyle bir pespayelik, böyle bir nankörlük, böyle bir mağlubiyet görülmemiştir. Türbe, korkakça yüzüstü bırakılmıştır” açıklaması geldi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Süleyman Şah Karakolu’ndan Türk bayrağı inmeden türbenin taşınacağı Eşme’de Türk bayrağının dalgalandırıldığını, Türkiye’nin toprak kaybetmediğini söylese de, muhalefet buna da ikna olmadı. Muhalefetten hükümete "Yurtdışındaki tek Türk toprağını da kaybettik” tepkisi yükseldi.
Hükümetin hatası
Peki operasyon bir başarı hikayesi mi? Türkiye, hukuki anlamda bir toprak kaybı yaşadı mı, yaşamadı mı? Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Ülgen, bu soruları Deutsche Welle’ye yanıtlarken “Bu bir başarı hikayesi de değil, başarısızlık hikayesi de değil” diye konuşuyor.
“Burada yapılan; Türkiye’nin IŞİD’e karşı güvenlik açığını ortadan kaldırmaktır. Ve buradaki hata da; hükümetin bunu büyük bir kahramanlık destanı gibi yansıtmasıdır” diyen Ülgen, operasyon yapılan toprakların halen Türk toprağı olduğunu ancak Süleyman Şah Türbesi’nin taşınacağı Eşme’nin bir Türk toprağı olmadığına vurgu yapıyor.
Sinan Ülgen, “Neresi Türk toprağı, neresi değil noktasında büyük hukuki sorunlar var” derken, Türkiye’nin Suriye’de istediği bir toprak parçasını “Evet, burayı beğendim, burası güvenli” diyerek kendi toprağı ilan etme hakkının olmadığını söylüyor. Ülgen, “Geçici bir düzenleme ile Türkiye’nin bu sorunu çözmesi çok zor. Bu mesele de ilerde büyük tartışma olur” derken, operasyon yapılan noktanın bugün IŞİD’in kontrolünde olduğu gerçeğinin bilinmesini istiyor. Ülgen, operasyonun başarılı görülebilecek yanını da “IŞİD’e karşı korunması zor olacak bir mekan, sınıra yakın bir yere transfer edilerek güvenlik riski ortadan kaldırılmıştır” sözleriyle özetliyor.
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Hüseyin Bağcı ise Deutsche Welle’nin bu sorularına “Operasyon yapıyorsunuz, bir asker ölüyor. Bu bir başarı değildir. Türk toprağı da kaybedilmiştir” diyor. Hükümetin operasyonu ‘başarı hikayesi’ olarak yansıtmasının da büyük hata olduğunu ve böylelikle operasyonun siyaset malzemesine dönüştürüldüğünü öne süren Bağcı, “Türkiye, Suriye’den bütünüyle çekilmiştir ve de artık geri dönüş yoktur. Hükümetten, operasyonla ilgili kamuoyunu tatmin edecek açıklamalar da gelmemiştir. Hükümet, bu süreci iyi yönetememiştir” yorumunu yapıyor.
Kim yardım etti ?
Muhalefet partilerinden HDP de Türk hükümetinin Suriye’deki Süleyman Şah Karakolu’na yaptığı operasyonu farklı bir şekilde değerlendirdi. HDP’li Hasip Kaplan, PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin silahlı gücü olan YPG’nin operasyondan haberdar olduğunu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de yardım ettiğini iddia etti.
Her ne kadar Başbakan Ahmet Davutoğlu, operasyonda kimseden yardım almadıklarını açıklasa da operasyon sonrası YPG’den gelen açıklama dikkat çekti. YPG, bir basın açıklaması yaparak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonuna askeri destek verdiklerini duyurdu. Açıklamada, “Bu operasyon YPG komutanlığımızın bilgisi dahilinde ve YPG Kobane güçlerimizin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Türk devletinin talebi ve koalisyon güçlerinin isteğini değerlendiren komutanlığımız, insani boyutları ön planda olan operasyonda bir sakınca görmemiş ve onay vermiştir” denildi.
ODTÜ’den Hüseyin Bağcı, “Kim yardım etti tartışmasının kaynağı da hükümetin bulanık açıklamalarıdır. Kimden, neden, nasıl yardım alındığının açıklamasının hiçbir şekilde yanlış anlaşılmayacağı ortada iken hükümet neden kimseden yardım alınmadığını söylemeyi tercih etmiştir, bilinmemektedir. Bu yüzden, siyasette çerçevesi tam olarak çizilemeyen bir Şah Fırat tartışması büyüdükçe büyüyecektir” diyor.