AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in sayıları hızla artan mültecilerin üye ülkeler arasında paylaştırılması için ortaya attığı kontenjan uygulaması tartışmalara yol açtı. Ülkelerin ekonomik gücünü, nüfusunu ve şimdiye kadar kabul ettiği mülteci sayısını dikkate alan pay formülü bundan yıllar önce de gündeme gelmiş, Avrupa Parlamentosu 1990'lı yılların ortalarında ‘mültecilerin adil paylaşımının' karara bağlanmasını talep etmişti. Ancak bu formülün işleyeceğine dair kuşkular da kontenjan fikri kadar eskiye dayanıyor.
Pro Asyl adlı mültecilere yardım kuruluşu “Mülteci, kendisi için gelecek gördüğü ülkeye yerleşmek ister”, diyor. Mültecilerin çoğu yakınlarının yaşadığı, dilinden anladığı ve iş bulup çalışabileceği bir Avrupa ülkesine yerleşmeyi umuyor. Uzmanlar, Romanya, Bulgaristan, Slovakya ya da Baltık ülkelerine gönderilecek mültecilerin kaçak yollardan başka bir ülkeye geçme ihtimalinin yüksek olduğunu hatırlatıyorlar.
Kontenjan uygulamasının aşırı bürokrasiye ve idari uygulamada kaosa yol açabileceği uyarısında bulunanlar, önerilen paylaştırma anahtarının hâlihazırdaki ‘Dublin' uygulamasından daha iyi bir çözüm olduğu hususunda şüpheliler. Brükselli göç araştırmaları uzmanı Sergio Carrera her iki sistemin de zayıf noktasının mültecilerin şahsi şartlarının yeterince dikkate alınmaması olduğunu söylüyor. ‘Dublin' kuralı mültecilerin ilk ayak bastıkları AB ülkesinde kalmalarını öngörüyor.
‘Yer değiştirmesinler'
İltica hukuku uzmanları ve kiliseler çoktandır mültecilere arzuladıkları ülkeye sığınma imkanı tanınmasını talep ediyor ve aşırı mülteci yükü altına giren ülkeye mali yardım yapılmasını öneriyorlar.
Bu çözümün siyasi bakımdan gerçekleşme şansı bulunmuyor. Büyük göçmen topluluklarının yaşadığı zengin AB ülkeleri ‘seçme hakkına' karşı çıkarken yardım kuruluşları kontenjan uygulamasında da mültecilerin şahsi ihtiyaçlarının azami ölçüde göz önüne alınmasını istiyor. Brüksel'deki kiliseye bağlı bir yardım kuruluşundan yapılan açıklamada, AB ülkeleri arasındaki paylaştırma sisteminde de aile ve yakınlarının yanına gitme isteğine öncelik tanınması talep edildi.
AB Komisyonu Birlik içindeki ‘ikinci' göçe karşı çıkarak, Avrupa'ya yerleşen mültecinin en az beş yıl kabul edildiği ülkede kalmayı taahhüt etmesini istiyor. Komisyon yer değiştirmek isteyen mültecinin bir başka Avrupa ülkesinde ikamet izni alamayacağını ve sosyal yardımlardan faydalanamayacağını bilmesi gerektiği hususunda aydınlatılmasını da talep ediyor.