Berliner Zeitung’un TBMM’deki dokunulmazlık oylaması ile ilgili yorumu şöyle:
“Erdoğan kendi ülkesinde yine Kürtleri bombalıyor ama aynı zamanda demokrasiye ve hukuk devletine de savaş açmış durumda. Bu savaşı sürdürme biçimi, zaferi halinde nasıl bir yönetim sergileyeceğini de gözler önüne seriyor. Erdoğan Kürtlerle savaşta hiçbir engel tanımıyor. -Hâlihazırda cılız bir filiz durumundaki- demokratik hukuk devleti anlayışına sahip Türk değerlerine karşı savaşında hiçbir bürokratik ya da yasamaya yönelik saldırıdan çekinmiyor: Bombası olmayan bir terörist. Erdoğan’ın diktatörlük hedefine ulaşmaya ve Türkiye’nin AB ile ilişkileri bitirmeye yönelik hızı nefes kesiyor.”
Magdeburg kentinde yayımlanan Volksstimme gazetesiyse ‘AB’nin Türkiye’ye aday ülkeymiş gibi davranmaktan vazgeçmesi gerektiği’ görüşünde:
“Recep Tayyip Erdoğan henüz 62 yaşında. Daha uzun süre ülkeyi yönetebilir ve hâlihazırda başladığı devlet kurumlarının yeniden inşasını tamamlayabilir. Görünen o ki, Türkiye daha bir müddet popüler bir otokrat tarafından yönetilecek. AB Türkiye’ye demokrasi standartlarının öne sürülebileceği bir aday ülke gibi davranmaktan vazgeçmeli. Şimdi asıl olan gerçek siyaset. Buna mülteci sorununda baskıya boyun eğmemek dâhil. Ama Angela Merkel bunu henüz kavrayabilmiş değil. Zira Türkiye’ye bu konuda önemli bir görev addettiği planı, en geç mevkidaşı Ahmet Davutoğlu’nun görevden çekilmesiyle başarısızlığa uğradı. Merkel, aslında o zaman hâlihazırda artık var olmayacak bir Türkiye ile pazarlığa oturdu. Arzuhalinin Erdoğan Sultan’a iletilmesini sağladı. Bu dış politik bir hata. Pazartesi günkü ziyaret de yine benzer nitelikte olabilir.”
Tagesspiegel gazetesi de Merkel’in Türkiye ziyareti ve dokunulmazlıklarla ilgili gelişmeleri irdeliyor:
“Bağımsızlığı ayaklar altına alınan bir medyadan, atıllaştırılmış mahkemelerden sonra şimdi de Erdoğan’la aynı siyasi görüşü paylaşmayan ve onun körüklediği bir kamuoyu algısına uymayan milletvekilleri tutuklanacak. Akabinde bir seçim daha yapılacak ve Erdoğan tebaasının galip gelmesiyle, mecliste mevcut anayasa kaldırılıp, başkanlık sistemi için gerekli olan üçte iki çoğunluğa ulaşılacak. Böyle bir ortamda Başbakan Angela Merkel BM konferansı için Türkiye’ye gidiyor. Pazartesi günü Erdoğan’la buluşacak. Ona ne diyecek? Nasıl resimler göreceğiz? Merkel tüm bunlardan sonra vatandaşlarının yüzüne bakabilecek mi?”
Stuttgarter Zeitung da Merkel’in Türkiye temaslarına değiniyor:
“Merkel’in genel seçimler öncesinde düşük mülteci sayılarını kamuoyuna sunabilmesi için iç siyasette de Erdoğan’a ihtiyacı var. Bu yüzden de Türkiye ile varılan mülteci anlaşması aslında bir AB projesi değil, kendisinin hep karşı çıktığı; AB içinde devletlerin tek başına hareket etmesine verdiği kişisel yanıtı. O yüzden de anlaşma bir nevi Merkel’in siyasi hayat sigortası niteliğinde. Anlaşma bozulursa, Merkel zora girer. Zira elinde başka bir alternatif yok.”
Leipziger Volkszeitung İstanbul’da düzenlenecek BM İnsani Yardım Zirvesi’ni taşımış yorum sütunlarına:
“Neyse ki karşıt kuvvetler de devrede. Kalkınma yardımı görevlileriyle BM temsilcileri, hazırlığı yıllardır devam eden -Dünya İnsani Yardım Zirvesi’nde- Pazartesi günü İstanbul’da bir araya gelecekler. Yeni ulusalcılık trendi yeni bir küresel karşı harekete de ihtiyaç duyuyor: Siyasi, toplumsal ve kültürel alanda. Gelecek, dikenli tellerle çevrilmiş münferit bir ülke olmaktan ziyade herkese fırsat eşitliği tanınan adil bir dünyada yatıyor. Zenginlerin devasa nakit akışından fakirlere de aktarabilecek yollar bulabilecek miyiz? Bunun için yeni özel girişimler yeterli olacak mı? Buna tabi olacak dayanışma zemini yıllar öncesinde doğru şekilde belirlendi: Dünyanın tamamı.”