ABD’nin Baltimore kentinde siyah bir gencin öldürülmesinin ardından halkın sokaklara dökülmesi Alman basınında geniş yer tutuyor. Handelsblatt gazetesi gelişmeleri şöyle değerlendiriyor:
“Freddie Gray’in Baltimore’daki ölümü bir trajedi. Yine bir siyah, polis kurşunuyla öldü ve yine Amerika’da sokaklar yangın yerine döndü. Olayın nedenleri henüz açıklığa kavuşturulmuş değil. Ama şurası kesin: 25 yaşındaki Gray, devlet kaynaklı şiddetin en genç üyesi. Bunda elbette ırkçılık rol oynuyor ancak bunun nedenleri çok daha derinlerde. Geriye bir bakalım: Polis, Gray’i uyuşturucu ticareti yapılan bir mahallede yakaladı. Gray’in yanında eroin ya da kokain yoktu ancak profili ABD’deki uyuşturucu taciri klişesine tam olarak uyuyordu: Genç, siyah ve polis görünce kaçtı.“
Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinde de aynı konuya ilişkin şu satırları okuyoruz:
“Çoğunlukla orantısız güç kullanan polisler yanlış mı eğitiliyor? Özellikle siyahların yaşadığı şehirlerde polisler neden genellikle beyaz? Yoksul mahallelerdeki çocuklar ta en baştan diğerlerinden çok daha kötü eğitim olanaklarına sahipse bu bir toplum için ne anlama geliyor? Şiddet ve karşı şiddet kısır döngüsü ancak ülkedeki aciliyet gerektiren sorunlar açıkça ortaya konursa kıralabilir. Peki, kendisi de bir siyah olan ABD Başkanı Barack Obama da yeteri kadar girişimde bulunmuyorsa, bu süreci kim yönetecek?“
Stuttgarter Zeitung gazetesi de Nepal'deki depremin ardından ülkenin geri kalmışlığına ve nedenlerine dikkat çekiyor:
“Yaşanan felaket, 1996 – 2006 yılları arasında Maoistler tarafından kışkırtılan iç savaşın yaşandığı, ardından monarşinin kaldırıldığı, o dönemden bu yana da istikrarlı bir hükümetin ve etkin bir yönetimin kurulamadığı ülkedeki gelişmemiş altyapıyı gösterdi. Ülkede demokratik meşruiyet, yolsuzluk yapmayan elitler ve yetki şeffaflığı eksik. Nepal’in dünyanın yardımına ihtiyacı olduğu ve zenginlerin yoksullarla dayanışma göstermesi gerektiği şüphe götürmez. Ancak perişan durumdaki bu ülke sadece yabancı yardımlara güvenmemeli, aynı zamanda kendi kendine de yavaş yavaş çeki düzen vermeli.“
Hamburger Abendblatt Almanya'daki toplumsal sorunları irdeliyor. Gazete de Almanlar arasında çocuklara ve çocuklu ailelere anlayışlı davranılmadığını savunuyor:
“Çok sayıda Alman, çocuklara yabancılaştı. Komşular çocuk yuvaları ve oyun alanlarından şikayet ediyor, çok çocuklu aileler de derhal toplum dışı sayılıyor. Anne - babalar da her yerde sürekli çocuk yetiştirmekle ilgili konularda çok bilmişlerle karşılaşıyor ancak pek anlayış görmüyorlar. Televizyon, sahne, medya fark etmez, kamuoyunda aileler mahvolmuş şekilde sunuluyor ya da ikiyüzlü gibi tasvir ediliyor. Öte yandan emeklilik sistemi de çocuk sahibi olanları kazıklıyor. Ekonominin favorisi ise yalnız yaşayanlar… Böyle bir toplum çocuklara artık yer olmayan bir dünya yaratıyor.“
